0 günleri yaşayanlar bilirler. 12 Eylül 1980 öncesi parlamento kilitlenmiş. Ülkede terör yaygınlaşmıştı.
Her gün sağdan soldan gençlerimiz ölüyordu.
Silah tüccarları ve bu işten nemalananlar ülkemizdeki bu kaos nedeniyle mutlu oluyorlardı.
Her zaman olduğu gibi ülkede ihtilal yapmak için zemin hazırlanıyordu.
Millet de bu kargaşadan bıkmıştı.
Sonunun ne olacağını bilmeden bu askeri darbeye destek verdi.
Askerler tarafından yapılan anayasa %90’ın üzerinde oyla kabul edildi.
Sonrası malum. Ülke genellinde tutuklamalar başladı.
Bu arada günahsız insanlar işinde aşından,canından oldu.
Daha sonra her şeyin süt liman olacağını sananlar yanıldı.
Ülkede Atatürk sevgisi adı altında kanunsuz işler yapıldı.
Ben de o zamanın cefasını çekenler arasındayım.
Hiç bir zaman darbeler ülkeye huzur getirmez ve getirmemiştir.
Böyle acı günün yıldönümünde yaşananlar unutulmamalı.
Ülkemizi kaosu sürüklemek isteyenlerin oyununa gelinmemeli.
Ülkemizin üzerinde yine böyle kara bulutların gelmesini, kaos yaratmak isteyenler , her zaman olduğu gibi yine var .
Böyle günlerde küçük hesapları bir yana koyup birlik ve beraberlik içinde olmalıyız
HALKIN PARALARI NEREYE GİDİYOR
İlimizde büyük marketleri çoğalmasıyla halkımızın alışveriş yaparak harcadığı paraların nereye gittiğini, kimlere yarar sağladığını hesap eden var mı?
Vergi daireleri başka illerde bulunan büyük marketlerin ilimizden topladıkları paralar o illere o kentlerin kalkınmasına katkı yapıyor .Bizler oradan alışveriş yapmış gibi oluyoruz.
Böylece bizim paramızla o iller devlet imkânından, yardımlarından yararlanıyor.
Bu bizim gibi her mahallesinde hatta sokak aralarında büyük market bulunan iller için büyük bir kayıptır.
Ne yazık ki bizler bunun farkında değiliz.
İllere yapılacak yardımlarda devletin kazancı , ödenen vergiler dikkate alınıyor.
Bizler paralarımızı başka illerin yararına kullandığımız zaman ilimize gelecek devlet desteği bu illerin hanesine yazılıyor.
Büyük marketlerin açılmasıyla övünenler bu kurumların ilimize verdiği zararı göz ardı etmemeli.
Ne yazık ki bu uygulamaya karşı ilimizde gerekli tepki olmuyor. Esnaf odaları ve bazı cılız tepkiler ilimizde büyük marketler zincirinin yaygınlaşmasını önleyemiyor.
Bölgemize ilerde bunun ilerde faturası çok ağır olacaktır.
Bundan en çok mahalli idareler esnaflarımız zarar görecek.
Bu konuya sessiz kalanların kulakları çınlasın
SÜRÜCÜLER DİKKAT.
Okullar açılıyor Edirne bir okullar kenti, okullarımızın tamamı kent içinde o nedenle okullara giden öğrencilerin okula geliş ve dağılış saatinde araç sürücülerimiz çok dikkatli olmalı.
Bu yönde hızlarını ayarlamalı. Sürücülerimizin bir çoğunun şehir içi hız limitini aştığı4na tanık oluyoruz.
Özellikle okulların açık olduğu zamanlarda şehir içi hız sınırına özen gösterilmesi gerekir.
Edirne’de araç kullanan bazı sürücülerimiz kentin ana caddelerini yarış pisti olarak görüyor. Özellikle motosiklet sürücüleri ve bazı taksiciler kendini otobanda sanıyor.
Bunlara dur diyebilecek, gerekli müeyyide uygulayacak bir merci yok mudur,?
CHP’DEKİ KAOS CUMHURİYET GAZETESİNE GEÇTİ,?
Seçim sonrası CHP içinde başlayıp devam eden parti arası sürtüşmeler bakıyoruz. Ülkemizin en eski gazetesi olan ve Cumhuriyet ilkelerini savunduğu bilinen gazeteye de sirayet etti.
Yönetim değişikliği ile Cumhuriyet gazetesinin kadrolarının büyük bölümü tasfiye edildi.
Yeni bir kadro işbaşına geldi. Bu arada eski ve yeni kadrolar arasında sürtüşmeler devam ediyor.
Gazeteyi terk edenler Cumhuriyet’in ilkelerinde saptığı sağa kaydığı iddiasındalar.
Yönetime gelenler ise eski kadrolar için aynı iddiayı sürdürüyorlar.
Tıpkı CHP’nin içinde devam eden yönetim hastalığı adı Cumhuriyet olan gazetede de nüksetti.
Ne diyelim sonu hayırlı olsun.
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLUNMUYOR
Evinin önünde uğradığı suikasta kurban giden rahmetli gazeteci Uğur Mumcu’nun sık sık kullandığı bir sözü vardı. “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.” derdi.
Bu söz günümüz için çok daha önemli olduğunu görüyoruz.
Bakıyoruz, çoğu kez halkımız işin kolayına seçerek olayları, kendileri ile ilgili sorunları araştırma yerine onların sözcülüğünü yapan siyasilerin fikirlerini doğru olarak kabul ediyor.
İnsanlarımız doğruların yanında yanlışların, yanlışların, yanında doğruların da olabileceğini düşünmüyor. Kısaca kendi aklınca olaylara yorum yapmıyor.
Özellikle olayları siyasi gözle tahlil edenler arasında bu çok yaygın.
Haber saati geldiğinde insanlarımız kendi anlayışına uygun yayın yapan TV kanallarını açıp siyasi önderlerin konuşmalarını can kulağı ile dinliyor. Söylenenleri tümünü doğru olarak kabul ediyor.
Onlar için önderleri bir fikri ortaya atıyorsa mutlak doğru olarak kabul ediliyor.
Zamanla bu fikrin yanlış olduğu anlaşılmış olsa da o an için doğruluğuna inanılıyor.
Toplumun bu zaafını bilen siyasiler aslında doğru olmayan olayları topluma doğru gibi lanse etmeyi beceriyor. Kendilerine inanılacağını bildikleri ve milletin balık hafızalı olduğu , söyleneni bir süre sonra unutacağını sanarak doğrulukla ilgisi olmayan fikirleri halka duyuruyor.
Toplumumuzda birinin doğru kabul ettiğini diğeri tamamen aksini savunuyor. Bunu yakıştırma suçlarla halka duyuruyor. Kendi görüşünden aksini iddia edenlere suç hazır. Onlar şu örgüte hizmet ediyor diye sorunla ilgisi olmayan suçlamalar yakıştırılıyor.
Toplumda bu anlayışın gerçekleşmesi gelecek açısından çok tehlikeli olabilecek durumdur.
Biz bunun ilk kez Demokrat Parti’nin iktidarının son yıllarında gördük.
O zaman da bir “ Vatan Cephesi” konusu çıkmıştı. O dönemi yaşayanlar bilirler. O yıllarda televizyonlar yok. Haber saati geldiğinden insanlar radyo başına geçip. Vatan cephesine intikal edenler haberini dinliyordu.
Toplum vatan cephesi yanlıları ve karşıtları olarak ikiye bölünmüştü. Köylerde dahi cepheleşme sonucu kahveleri ayrıydı.
Korkarım bu gidiş bana o günleri hatırlatıyor. Siyasilerin konuşmaları nedeniyle halk yine kamplara bölünmek isteniyor.
Dilerim halkımız siyasilerin bu oyununa gelmez. Arasındaki birlik ve beraberliği muhafaza eder. Eğer onların oyununa gelirse bunun ceremesi yine halkımıza çıkar.
FIKRA
EVDE CEREYAN YOKMUŞ
Neriman hanıma gelen misafir evin kızını ortada görmeyince sormuş:
Kızımız nerede ortalıkta görünmüyor:
Ev sahibi hava akımını kastederek:
“ Geçen gün size gittiğinde cereyana kapılmış şimdi hasta yatıyor” demiş
Bu söz üzerine misafir hanım öfkelenmiş:
“ Komşum bizim evde cereyan ne arar; sen de bilirsin ki biz gaz lambası kullanıyoruz”