Köktencilik (teokrasi) giderek çekilmez konuma tırmanıyor. Ağrı’ya mı, Arafat’a mı belli değil. Ama yine de bence Nefret, pardon Nemrut dağına tırmansa daha iyi olur.
Hadi Türk değilsiniz ayan beyan anlaşıldı bu ama Türkiyeli ‘de değil misiniz?
Şımarıp olay çıkaranlara şu soruları sormak yanlış olur mu?
Nerede yaşıyorsunuz?
Kimin ekmeğini yiyorsunuz?
Bu sorulması zamanı geldi de geçiyor bile. Yapılanlara, olaylara bakılırsa bunlar demokrasi için değil, ırkçılık kokmakta.
Yıllar önceydi. Nusaybin’de bir bayan milletvekili nevruz gösterilerine öncülük etmek ve körüklemek için gittiği yerde güvenlik görevlisi emniyet müdürüne tokat atacak denli ileri gidebildi. Bu işi yapan koşullandırılmış çocuklar değil, bir milletvekili.. Bir başka millet vekili de elindeki taşla ve kılığı ile tehdit eder tavırlara girdi. Unutmayalım bunlar TBMM’inde halkın temsilcileri. Sanki halkın değil de anarşinin temsilcileri ve destekçileri. Yaşadıkları ve karın doyurdukları yurdun adı da Türkiye. Yasal görevini yapan insanlara böyle davranmak en azından taşıdığınız o sıfat açısından yakışmaz. Bu tokat yalnız o görevlinin değil, benim ve Türkiye’nin de yüzünde patladı. Duyabildiyseniz eğer sizin de yüzünüzde patlamıştır.
Anadolu’da yaşa, TBMM’sine milletvekili olarak yerini al. Sonra da ırkçılık ve kışkırtıcılık yap!
Bu nasıl iş, bu nasıl şey?..
Şiddetle, terörle, yasal olmayan adi gösterilerle “Nereye böyle bu koşu” Diye sormazlar mı adama?..
Terör örgütüne resmen arka çıkan terörist başına “sayın” diye hitabeden milletvekilleriyle aynı çatı altında yaşamak, paylaşmak, bölüşmek, elele verip ülkeyi varsıl etmek ve topluca mutlu olarak yaşamak varken, nereden nereye.?
“Gel ha büle bu yana bi şey diyeceğim sana…” türküsünü kulaklarına fısıldasın anlarlar mı?.Asla. Çünkü onlar da bir çeşit emir kulu, onlar da efendilerinin piyonları, değil mi? Beyni yıkanmışlar çöreği.
Terör örgütünü besleyen ve donatan kim, ya da kimler? Genel amaç Kurtuluş Savaşında yapamadıklarını maşalara yaptırmak. Bu açıkça belli. Açıkta mı gördün değil, açıkça belli.
Bütün bu ilkellik ve cehalet örnekleri üzüntü veriyor insana.
Şiddet şiddeti doğurmaz mı?
Anarşi, anarşiyi sürükleyip içimize sokmaz mı?
İçimizdeki öfke tohumlarını çoğaltmaz mı?
Yani Türkiye kendini savunmasın, terörü elinden tutsun, rahat bıraksın! İstedikleri bu mu yoksa!. Trakyalı Üsmen Ağa bile güler buna. A be sen da! “Yapma bize büle paça!” diyerekten kestirip atar. Varsa hak aranır elbet, ama legal yollardan. Hakaretle, küfürle, silahla değil.
Kırk bin kişinin yaşamını yitirdiği, gencecik Mehmetçiği şehit eden bu insanlara nasıl iyi gözle bakılabilir. Ve polisimizi tokatlamaktan çekinmeyen kafa bunları hiç ama hiç dillendirmez. İşine gelmez çünkü.
Bizim “tatlı su aydınlarının” bir bölümünün bakış açısı da ilginç ve küstahça bir bilgiçlik.
O bölgeye yatırım ve hizmet… gibi eksiklerimiz ve geçmiş dönemlerde yanlışlarımız elbette olabilir. Ancak bunları kaşımanın mantığı yok. Bu dediklerimiz yapıldığı zamanlar oldu. Ama onlar yine bildiklerini okumayı sürdürdüler.
Şiddet, anarşi ve terör ceheletin ürünüdür.
kaldırılsınmış. Nerede yaşadığını ve ırkçılığın demokrasi adına gündemde tutulması..
Açık açık söylemeseler de istedikleri önce özerklik sonra bağımsızlık ve toprak.
O köyden sonra inanın başka köy yok. Böyle bir şey olsa , sömürülen konumuna da düşebilirler gibime geliyor
Galiba, en iyisi uyanıkken rüya görmemek.
YURTTAN SİSLER
Defterimde yurttan sisler
Kendi yıkımına at süren gözbağcı
İşşizliği palazlandıran açacak
Kör kuyularda kuytuları özleyen sürü
Kitabımda yüzsüz yüzler
İnanç hırsızlarına patlamış mısır
Yel yol yol—yer yolcuları
Çulsuz develer kervanına
Tarih boyunca hep siz sis-sis
Sizin gibiler işte boşuna yaşadınız
Ölmeden ölünür mü be her gün
N.T
