Lafa gelindiğinde, Edirne’deki tüm meslek kuruluşları Edirne’nin turizm açısından kalkınmasında fikir birliği içinde.Bazı firma yetkilileri ise bu yönde fedakarlık yapma yerine sadece laf üretiyor
Edirne’de turizm geliştiğinde buna katkı yapan da yapmayan da herkes nemalanacak. Esnaflarımızın gelirler artacak.
Bu doğru da, bunu sağlamak için herkesin fedakarlık yapması lazım.Her nimetin bir de külfeti vardır denilir. Yazımın başlığında da belirttiğim gibi “ Armut piş ağzıma düş” mantığı ile hiç çaba harcamadan şehrin tanıtımına katkı yapmadan turizmde gelişme olmaz.
Bu tarihi kentin her platformda tanıtılması gerekir. Tüm esnaflarımız, odalarımız, borsa, bu kentin gelişmesi için üzerlerine düşeni yapmalı.
Bakıyoruz, Edirne’de Ciğerci Bahri ve Aslanzade firması sahibi Arif Meriç nerede bir etkinlik var onlar orada.
Gittikleri yerlerde kendi firmalarını tanıtma yerine daha ziyade Edirne’yi tanıtıyorlar. Oralarda Edirne’nin sesini önemini duyuruyorlar .Onlar için Edirne kendi çıkarlarından önemli.
Bu etkinliklerinde kimseden yardım almıyor. Kendi imkanlarıyla büyük masraf yaparak Edirne tanıtımına katkı yapıyorlar.
Bu fedakar insanlar Edirne ismiyle anılır duruma geldiler.
Bizim esnaflarımız, işadamlarımız odalarımız da bu yönde benzer fedakarlığı göstermeleri gerekir.
Bir yıl geride kalıyor.Gazete sayfalarını tarayın hangi Edirne’de kuruluş Edirne tanıtımı için onların gösterdiği özveriyi göstermiş.
Buna Edirne Turizm Müdürlüğü de dahil.
Hiç biri Edirne turizmi için yeterli çabayı harcamadı.Buna karşın bazıları Edirne’ye gelen turist sayısı arttığında bunu kendi başarılarıymış gibi sunu böbürlendiler.
Beyler “ bal bal dendiğinde ağız tatlanmıyor. Edirne ekonomisinin gelişmesi için herkes elini taşın altına koymalı.
Resmi ve özel kuruluşlarımız, mahalli yöneticilerimiz bu yönde seferber olmalı.
Yaksa, bugün akın akın Kentimize gelen turistler yarın başka alternatif çıktığında ilgisiz kalınıp bazıları turistleri yolunacak kaz gibi görürse Edirne turizmde yaya kalır.
Edirne turizminin gelişmesini sadece tarihi dokumuzla sınırlandıramayız. Bu güzelliklere kurum ve kuruluşlar olarak kendi fedakarlığımızı da katmalıyız.
Bu yeterince yapılmıyor.
Bırakınız yapılmasını bu konuda gayret gösteren Edirne’yi ulusal televizyonlar dahil her alanda tanıtan insanlara cephe alanlar “bunu kendi çıkarı için yapıyor” diyenler var. Edirne’ye gelen turistler adrese teslim gelmiyor.
Tüm esnaflarımız bundan yararlanıyor. Sen bu kişilerin gayreti ile gelen turistlerden faydalanacak sonra da bu kişilere tavır alacaksın. Bu anlayışla bir yere varamazsınız.
Olan Edirne’ye olur.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
EDİRNE İÇİN ÇALIŞANLAR ÖDÜLLENDİRİLMELİ
Edirne’nin kalkınması için gayret gösteren firma, yetkilileri bu gayretleri özverileri karşılığında ödüllendirilmeli .
Bu ödül maddi anlamda değil, turizme katkı yapan kişiler kamuoyuna duyurulmalı, Edirne sevgisini ön planda tutan bu insanlar onara edilmeli
Bu ödüllendirmede resmi makamlar ve mahalli yöneticilerimiz önderlik etmeli.
Edirne turizmine katkı yapan kişiler ödüllendirildiği zaman Edirne’nin gelişmesinde gayret göstermesi gerekenlerin akılları başına gelir onlar da bu tanıtım kervanına katılırlar.
Bu ödüllendirme bir anlamda onları da bu başarıya teşvik eder.
Bir yıl acı ve tatlı anılarıyla bitiyor.
Yıl sonunda resmi veya özel kurumların düzenleyeceği bir etkinlikle Edirne turizmine katkı yapan, kenti çeşitli platformlarda tanıtan firmalar plaketlerle ödüllendirilmeli ki, Hiçbir fedakarlığa katlanmadan Edirne’nin kaymağını yiyenler de bundan ders alsınlar
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BUNLARI BİLİYOR MUBUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
GAZETECİLER 1950’DE OKULLU OLDU.
Ülkemizde gazetecilik eğitimi konusunda ilk çaba Sedat Simavi’den geldi.
Sedat Simavi, İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı olduğu zamanda üniversiteye bağlı bir Gazetecilik Enstitüsü kurulması için Üniversite Senatosuna başvurdu.
1946 yılında bu yazı üzerine senato çalışmaları başladı.
Çalışmalarını sürdürürken Fehmi Yahya Tuna, Milli Eğitim Bakanlığı’nın izniyle 1948 yılında ilk gazetecilik okulunu açtı.
Bu okul lise düzeyindeydi. 1950 yılında senato üniversiteye bağlı bir gazetecilik enstitüsünün açılmasını kararlaştırdı. Böylelikle ilk resmi Gazetecilik Enstitüsü 1950 yılının ekim ayında eğitime başladı.
*****************************************
POSTACI MI ZANNETTİN?
Küçük Hans teyzesine gitmişti. Birkaç gün yanında kalacaktı. Kapıyı çaldı. Teyzesi kapıyı açınca hayretle:- “ Ah Hans sen misin ben postacı sanmıştım” dedi
Gece küçük Hans yavaşça teyzesinin yatağına girdi. Yalnız uyumaktan korkuyordu.
Teyzesi uyku arasında.
“ Hans sen misin” diye sorunca Hans cevap verdi:
“ evet benim teyzeciğim yine postacı mı sandın? der
********************************************************************************
ÖZLÜ SÖZ
Geçmiş bir dert için yakınmak, yeni dertler edinmektir.
SHOKESPEARE