Son aylarda bazı siyasi parti yöneticilerinin halkın içine katılarak bire bir kendi ağızlarından sorunlarını dinlediklerine tanık oluyoruz.Hangi siyasi parti yaparsa yapsın bu olumlu gelişme.

Toplumun başka yoldan sorunlarını ileteceği yer yok. Yanlarına geldiği zaman çekinmeden  derdini  anlatabiliyor.Halkın siyasilerle yaptığı konuşmalarda  öyle ilginç konularla karşılaşıyoruz ki,  onları halkla yüz yüze gelinmemiş olsa haberimiz olmayacak.Halkımız kendi sorunlarının ekranlarda yapmacık görüntülerle çarpıtılarak,olduğundan farklı gösterilmesinden  üzüntü duyuyor.En gerçek ve doğru tanımlamanın  halkla yüz yüze kendi ağızlarından alınması önerisinde bulunuyor.

Bir üreticimizin ifade ettiği gibi:”Ben bir televizyon kanalına çiftçilere verilen desteğin gecikerek ve yeterli olmayan miktarda verildiğini söyledim.Haberleri dinlediğimde benim adıma söylemediğin şekilde ifada edilmiş.Halkı aldatarak,onların konuşmalarını çarpıtarak bir yere varılmaz” Maalesef siyasi içeriği ağır basan haberlerde yandaşlarını kızdırmamak için bu tür çarpıtmalar oluyor.Halkın söylemediği şeyler söylenmiş gibi gösteriliyor.

Halkın geçimi ve can korkusu arasında sıkışıp kaldığı,geleceğinden endişe duyduğu şu zamanda siyasilerin halkın arasına girerek sorunlarını dinlemesi toplumu mutlu ediyor.

Her ne kadar siyasilerin sözlerini gerçekleşme oranı çok az olsa da  köylüler siyasi parti yetkililerinin lütfedip kendi ayaklarına gelmesinden mutlu oluyorlar.Unutulmadıklarını,insan yerine konulduklarını fikirlerini almaya gerek duyulmasından mutlu oluyorlar.

-----------------

HALK TAVRINI KOYSUN ANLAYIŞI YANLIŞ

Bazı siyasiler halkı sorunlarını kendisinin dile getirmesi sahiplenmeleri  gerektiğini, ancak o zaman çözüm olacağını savunuyor.Bu dayanaktan yoksun bir iddia.Örgütsüz olan toplum ve onu temsil yetkisi olanlar seslerinin çıkmadığı, yöneticilerin tepki göstereceği girişimlerde bulunmalarının mümkün olmadığı bir dönemde halka ”kendi sorunun sen çöz” demek bir anlamda halkı temsil edenlerin sorumluluğunu halka havale etmek olmuyor mu?

Bugün bakıyoruz meslek kuruluş temsilcileri,sendika yöneticilerinin sesi soluğu kesilmiş durumda .Nerde kaldı geçmiş yıllarda zamanın Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit’in önüne işlerinin kötü olduğunu belirtmek için yazar kasa atan,esnaflarımız.

Yine ekonomideki dar boğazı gerekçe gösterip zamanın hükümetine toplu imza ile deklarasyon yayınlayanların, bugün sıkıntıları bitti mi?

 Kendi aralarında dile getirdikleri sıkıntılarını daha önceleri olduğu gibi neden kamuoyuna duyurma cesaretini gösteremeyip,bunu başkalarına havale ediyor veya haklarını elde etmek için  meslek onurlarından taviz veriyor.

Halk siyasilerle yüz yüze gelip kendilerine  mikrofon uzatıldığında çekinmeden sorunlarını duyuruyor.

Bakıyoruz hükümetten yana olan bazı sendika temsilcileri de kendi tabanının çıkarları için  seslerini yükseltiyor.

Yasalar çerçevesinde tavuklarını koyabiliyor.Büyük sermaye çevrelerinin bu gidişattan sıkıntıları yok.Onların tuzu kuru döviz yükselmiş bunun faturasının kendilerine çıkması kaçınılmaz olacak..Tüm bu istikrarsız piyasa ortamı onları rahatsız etmiyor.

Arkasını yöneticiler dayamış,onların bir dediğini iki etmeyen sarının sarısı sendikalar,,meslek odaları sizlerin çalışanlar açısından söyleyecek bir sözünüz yok mu?

Hayat pahalılığı alınan zamları sildi süpürdü. Yoksulluk sınırı aldı başını gidiyor.

Bu konu sizi ilgilendirmiyor mu?

Çarşı pazarın durumundan haberiniz yok mu ? İnsanların ucuzluk olur diye marketlerde indirimli ürünleri takip ettiğini, dar gelirlilerin pazarların dağılım saatlerinde belki fiyatlarda indirim olur diye beklediklerinden haberiniz yok mu?

Ama neden olsun ki, her biriniz çalışanların aldığı ücretin on katı ücret  aklıyorsunuz.

Rahat koltuklarınızdan kalkıp halkın ne sıkıntı çektiğini  görme gereği duymuyorsunuz.

Bu görüntüler sizleri o makamlara getirenlerin kulaklarına küpe olmalı.Bu duyarsızlık siyasi parti yöneticileri için de geçerli.Bu sorunlar aslı astarı olmayan gerçekleşmesi zor  olan zamanı alacak müjdelere de halkın karnı tok.

Bugüne  kadar  verilen müjdelerin çoğunu lafta kaldığını halkımız biliyor.

Burada laftan ziyade icraat önemli.Her kademede parti yöneticileri caka satmak için o koltukları işgal etmemeli.

Halkın sorunları dayanılmaz noktaya ulaşıyor.

Bundan en çok o makamlarda olanlar etkilenebilir.

Haberleri ola…

-----------------

FIKRA

GERÇEK DOSTLAR KİMLERDİR.?

Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in Sadrazamı Keçecizade Fuat Paşa (1814-1868)

 Zamanın sevilen bir devlet adamıydı.Halka her alanda yardımcı oluyordu.

Emrindeki vezirler bir gün Fuat paşaya sorarlar:

“Gerçek dostlarınız kimlerdir paşam?”

Fuat Paşa şu cevabı verir:

“Şimdi sadrazamım güç  bende mevki ve ikbal sahibiyim.Tüm bunlar elden gittiği zaman beni arayıp hatırımı soranlar gerçek dostlarımdır”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.