Eski takvime göre Kasım 120’leri bile geçmiş durumda.Yeni takvime göre bu gün Mart’ın sekizi. Yani artık baharın çiçek çiçek gelişi gündemde.

Şöyle biraz gezinince kışın kara- kuru dalları çiçeklenmeye başlamış bile. Özellikle erikler, bademler, zerdaliler bembeyaz gelinlikleriyle görüntü de..

Öte yandan yeşeren yer kabuğu da çiçeklerini sunmaya başlamış.. Ballıbabalar, Japon gülleri, kızılcıklar, papatyalar… ve niceleri renk renk alıcı bulmakta. Arılar, kelebekler, sinekler ve diğer böcekgiller bayrammış gibi çiçekten çiçeğe dolaşmakta. Bazı kuşların ötüşleri de kulağımıza gelmeye başladı bile. Hepsinin arkası yarında   beklemede..

Ancak  Şubat ayında bile güzel havalar yaşandı, sabah buzlanmalarına ve gece sıcaklık düşüşlerine rağmen.

Kısaca bahar kapıyı aralamış durumda. Kış kışlığını yaptı denemez elbet. Ancak sanırım bahar baharlığını yapacak.

Her şeye rağmen kuraklık sürüp gitmekte. Kar yağmadığı gibi uzun süredir yağmur da cömert  değil.Böyle olunca, tarımla uğraşanların işleri aksayacak gibi, önlem alınmazsa.

Biz yağmur beklerken hiç beklemediğimiz başka konuklarla karşılaştık. Sınır kapıları açılınca  göçmenler sınırlarımıza yağmur gibi yağmağa başladı. Edirne tedirgin günler yaşamağa başladı, günlerdir. Çünkü savaştan kaçan bu insanlara Biz kapıları açtık ama Yunanistan ve Bulgaristan tam tersine kapılarını kapattı. Meriç nehri çok zor günler yaşamakta, dargın ve kırgın akmakta Saros’a doğru. Yunan sınırında yaşananlar  insanlık ayıbı sanki. Karşıya yasal olmayan yollardan geçenler soyulup soyulmakta, dayak yiyip yeniden sınırlarımıza itilmekte. İnsanlık dışı tavırlar yaralanmalara ve ölümlere neden olduğu da yansıyan haberler arasında.

Sınıra dayanan insanlar insanların çektikleri insanlık dramı olarak yansıtılmakta. Hele çocuklar, hele çocuklar… Yazık değil mi ? Her şeye rağmen onların da insan oldukları unutulmamalı…

Şehrin içinde sık sık duyulan siren sesleri neler olup bittiğinin simgeleri gibi. Kadınlar..Bu Kadınlar gününde bile çile bülbülüm çile…

 “Artık yeşerecek bir dalım yok,

Yağmurlar yağsa da hoş yağmasa da…”

Bu şarkının söylenmesi gerekse bile boş ver. Şarkıyla türküyle bir yerlere varılsaydı, her şey güllük gülistanlık olurdu, değil mi?

Her şeye rağmen yağmur ivedilikle yağmalı, doyurucu olsa ne iyi olurdu, ama sele ve taşkınlara elbette hayır.

Hele şehitlerimiz insanın aklına gelince (zaten çıktığı yok) insanın içi yanıyor. Yüreği kavruluyor…

Gel de şu şarkıyı söyleme be bahar:

 “Bu ne acı bu ne keder/Sus kalbim sus artık yeter…” Baharın gelişnin tadı bile buruk…

Barış gibisi var mı, ağam, paşam, yandaşım…

Savaş mı istiyorsunuz:  İşte  dünyaya yayılan virüs. Onunla  savaşmanın da tam zamanı, sanıyorum…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.