Yem fiyatlarına yapılan zamlarla hayvanlara verilen bir kilo yem bir kilo süt seviyesine geldi.

Bu şartlarda hayvancılık nasıl yapılacak,?

Ülkemizde hayvancılığın gelişmesini isteyenler girdi fiyatlarına dikkat etmesi gerekir.

İneklerin sütünden yararlanıp geçimini sağlayan insanlarımız bu koşullarda ne yapsınlar, nasıl geçimini sağlasınlar?

Daha önceleri bir kilo süt iki kilo yem fiyatına eşitti.

Döviz fiyatlarının artışı,  doların yükselişi ile yem fiyatları süt fiyatlarına erişti.

Ülkede hayvancılığın gelişmesini isteyenler Ukrayna’dan getirilip halka dağıtılan çelek boynuzlu hayvanlarla hayvancılığımızı geliştiremeyiz.

İklim koşullarına uygun yerli ırkların geliştirilmesi gerekir.

Bölge iklimine uyum sağlayamayacak hayvanlardan verim beklemek mümkün değil. Bunun acı örneklerini gördük.

Oralara harcanan dövizler yerine yerli ırkların ıslahı hayvancılığa verilecek destek ile özellikle büyükbaş hayvancılığımız kısa sürede gelişir.

Bölgemiz açısından hayvancılık hayati önem taşıyor. Tarlasına ektiği ürünü ile geçinemeyen çiftçilerimiz ayakta kalabilmeleri için hayvancılık yapıyor.

Yapılan zamlarla onun da önü kesilirse  bu insanlar ne yapacaklar? Tarım kuruluşları temsilcileri bu olumsuz gidişe karşı tavır almalı.

Yoksa  hayvancılığı gerilemesi tarıma vurulan darbe  onları da makamlarından eder.

CHP’DE SULAR DURULMUYOR

Seçimlerden bu yana CHP’de işler iyiye gitmiyor. Parti içi tartışmalar azalacağı yerde artarak devam ediyor.

Diğer partiler mahalli seçim çalışmalarına başladığı halde CHP kendi iç sorunlarıyla cebelleşiyor.

 Kuşkusuz bunun altında “ senin adamın belediye başkanı olacak beni ki olacak” anlayışı yatıyor.

Parti yöneticileri bu kafa ile nereye varacak.?

Yeni kurulan bir parti  İYİ  Parti kısa sürede kurultayını yaptı, Yeni yönetimini seçti. Buna kimse itiraz etmedi.

İtiraz eden az sayıda kişi partiden ayrıldı.

Kendi içinde gerekli düzenlemeyi yapan bu parti şimdi de tüm il başkanlarını istifaya davet etti. Patide tabandan itibaren yeni yönetimler oluşacak.

Yeni bir parti sessiz sedasız bu değişimi yapıyor.

CHP ise kendi içinde kavgaya didişmeye devam ediyor.

Bu yapısıyla mahalli seçimler öncesi halka nasıl güven verip oy isteyecekler?

Burada iş parti tabanına düşüyor.

Milletvekillerinden bu konuda tavır beklemek hayal olur.

Zira,onları o makamlara getiren Genel Merkez,  yanı Kılıçdaroğlu oldu. Ona karşı söz söylemeleri parti hakkında görüş açıklamaları mümkün değil.

Burada iş, parti delegelerinden öte bu partiye her koşullarda gönül veren seçmenine düşmektedir.

Onlar yöneticilerine” siz ne yapıyor,kimin mirasını paylaşamıyorsunuz?” diye tavır koymaları gerekir. Partililerden bölgelerde oluşacak birimler talepler genel merkeze iletilebilir.

Hiç bir parti yönetimi tabanının tavrını kulak arkası edemez, ederse kendi zararlı çıkar.

CHP’de  son çare olarak partililerin sesi yükselmeleri kaçınılmaz hale geldi. Yoksa bu tavrı parti yönetimlerinden ve kurultay delegeleri ile milletvekillerinden beklemek mümkün değil. Bunun olmayacağı  da görüldü.

Bakıyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlanıyor, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olan arkadaşını ağır sözlerle suçluyor. Böylece CHP bir kez daha diğer partilerin alay konusu oluyor.

 Partililerin öfkeleri birikiyor. “ CHP7ye oy verenler “Bu parti kimsenin çiftliği, at oynatacağı yer değil” diye tepkilerini dile getiriyorlar.”Bu koşullarda hiç bir parti yetkilisi halkın karşısına çıkmasın onlara oy yok “ diye tavır sergiliyorlar.

 “Partinin seçimi kaybetmesinden öte seçmenini de kaybettiği” uyarısında bulunuyorlar. Bu başarısızlık en çok CHP’nin kalesi olan Trakya’yı  etkiler bunun faturası da en çok parti yöneticilerini etkiler insan içine çıkamaz duruma gelirler..

 Bu sözler partililerin yakınmaları .Haberleri ola…..

TÜRKÇE UNUTULUYOR MU?

 Edirne’nin ana caddelerine çıkıp çevredeki işyerlerinin isimlerine baktığınızda kendinizi bir başka ülkede sanıyorsunuz.

İşyerlerinin adında Türkçe olanların adedi yok denecek kadar az.

Bazıları işyeri isimlerinin adını yarısı Türkçe yarısı ise başka dillerden yazmış.

Firmaların bayiliğini yapanlar için söylenecek bir söz olamaz, onlar işyerine kendi isimlerinin konulmasını isterler.

Peki bunu bir özenti olarak yapanlara ne demeli. Bizim Türkçemiz ile yazılsa müşterileriniz mi azalacak. Ne olduğu belirsiz o isimlerle cironuz mu artıyor.

Gerçekten işyerlerimize yabancı dilden yazılan isimlere merakımız var. Halkın benliğine kazınan berber dükkânlarını, lokantaların adını nerelere taşıdık.

Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerde dahi eski isimleri kullanmayı modası geçmiş olarak kabul edenler var.

Çocuklara verilen isimlerde bugüne kadar duymadığımız adı duyuyoruz.

 İncelelim asri olalım modaya uyalım derken benliğimizi kaybediyoruz çok yazık.

DÜĞÜNLERDEKİ MÜZİK KİMSEYİ RAHATSIZ ETMİYOR MU?

Düğünlerimizde müzikli toplantılarımızda çalınan oyun havası müziklerine fazla dikkat eden yok.

Çalınan oyun havalarının sözleri nedir? Bizim halkımızın gelenek görenekleri ile uyumlu mu? Bunu dikkate alan var mı? Roman müziğinden kaynaklanan sözler gerçekten toplumumuzun yadırgaması gereken sözler.

Örnek vermek gerekirse “kaynanamın donu ben yıkamam onu, beni seviyorsan kocandan boşan da gel“ gibi adabımıza uymayacak sözlerden oluşan müzikle sahneye çıkıp oynuyoruz. Aslında bizim geçmişi uzun yıllara dayanan bölgesel kültürümüz ve oyun havalarımız var,

Bunlar yılların eskitemediği ezgiler. Onlara itibar etmeyip Roman müziğinin bu saçma sapan sözleri ile bezenmiş oyun havaları ile eğlenmek, bölge müziğimizi ikinci plana atmak ne denli doğru.

Başka bölgelerdeki baktığımızda her ortamda kendi bölgesel müziğini ön planda tuttuğunu görüyoruz.

Bizde ise uluslararası gösterilerde dahi yöresel müzik yerine roman müziğini ön planda tutmamız. Bu işin uzmanı ve sorumlusu olan kişilerin yüreklerini sızlatmıyor mu?

Bu yaklaşımımla roman müziğine karşı olduğumu ifade etmek istemiyorum. Kuşkusuz roman müziği ve folkloru da bölge kültürümüzün bir parçasıdır. Fakat ön planda olması gereken bu bölgenin uzun yıllar devam eden toplumun ortak kültürünü yansıtan yöresel müziği olmalı.

Özellikle yöresel ve ülkenin başka bölgelerinde yurt dışında yapılan müzik gösterilerinde Roman müziğinden ziyade bölgemizin halka mal olmuş müziğini sergilemeliyiz.

Roman müziğine hakim olan toplumu rencide edebilecek sözcüklerden de arındırılmasına katkı yapmalıyız.

SORUNLARI KENDİ AKIL SÜZGECİMİZDEN GEÇİRMELİYİZ

Toplumda özellikle iletişim araçlarının yaygınlaşmasından sonra kendi aklı ile olayları yorumlama yerine sözlerinin doğruluğuna inandığı kimselerin sözlerinin tartışmasız en doğru olduğu inancı hakim olmaya başladı. Toplumda bakıyoruz.

Özellikle siyasi görüşü ağır basan o yönde fikir sahibi olmak isteyen kişiler önderler, ne söylüyorsa onun mutlak doğru olduğu, bunun dışında düşüncelerin gerçek dışı olduğu kanısına varılıyor.

Özellikle siyaset alanında politikacıların halkı ikna edebilmek için doğruları saptırılarak sunduğu, nabza göre şerbetin geçerli olduğu, bununu, toplumu kendi kafasıyla düşünmeden yoksun bıraktığını göz ardı ediyoruz. Bu anlayış bizleri o kişinin fikirlerinin uydusu tutsağı haline getiriyor.

Halbuki, her doğru içinde bazı yanlışların da olabileceği, doğru söylediğine inandığımız kişilerin daha önceleri yaptıkları konuşmalarında, icraatlarında bunun görüldüğünü dikkate almadan o kişilerin söylediklerini mutlak doğru olduğunu kabullenmeyi sürdürürüz.

Toplumumuzda kendi kafamızla, mantığımızla olayları muhakeme etmek, yorumlamak, doğru ve yanlışlarını ona göre belirlemek gibi bir alışkanlığımız bir türlü gelişmedi.

Halkın, bu yapısını iyi tahlil eden kurt siyasetçiler, özellikle parti yöneticileri halkın nasıl şerbetlendiğini, kendilerine nasıl koşulsuz bağlandıklarını bildikleri için aynı kanaldan siyasetlerini sürdürürler hamasi nutuklarla halkı kandırmaya devam ederler.

Toplumumuzda, halkın söz sahibi olduğu çağdaş demokratik kuralların geçerli olduğu ülkelerdeki insanlar gibi olayları, sorunları kendi mantık süzgecinden geçirmeyi öğrenmeli.

  1. siyasi konuşmalarıyla toplumu kendi saflarına çekmeyi kolaylıkla başaranların gerçekleşmeyen sözlerinin ve icraatlarının arkasından gitmeyi sürdürürlerse, orada vatandaşın etkinliği olmaz, Halk söz sahibi olmayı başaramaz, Siyasiler nereye yönlendirirse halk da oraya gitmek zorunda kalır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.