Edirne işi kentsoylu sıcaklar… İnsanın elini kolunu bağlayan, mayıştıran, gevşeten, tembelleştiren sıcaklar. Kırklara yakın duran ısı ölçerler. Edirne’nin neden bu denli sıcaklara kendini kaptırdığını bir türlü anlayamadım. Küresel ısınmanın uzantıları belki de ama neden yalnız belli yerlere. Edirne'nin artık İzmir’le, Antalya’yla yarışır olması inanılır gibi değil.

Gölgelerde serinlemek bile olanak dışı. Yani kaçacak, serinleyecek yer bulmak bile çok zor.

Dağlara, yaylalara, hele hele “aslı yok yaylası’na yetecek gibi değil. Daha daha yükseklere o zaman.

O da bizim işimiz değil…

Ovalara insek yeterli olur mu? O da kayıp.

Örneğin Vardar Ovası’na.. Yani dağdan , yayladan göç, kurtarır mı?

Çok zor. Çünkü o ovaya da anason kokusuna buladılar. Oysa en güzel Rumeli Türkülerinden biridir Vardar Ovası. Ata’nın sevdiklerinden. “Kazanamadım rakı parası” dizesi rakı yüzünden . Benim bildiğim o dize yıllardır “Kazanamadım sıla parası” olarak okunur.

Şu rakı işi sık sık gündeme düşmeye başladı, nedense ve başka işimiz yokmuş gibi. Koşa koşa gelen yasaklar yaygınlaşıyor. Bunun getirisi, götürüsü ne olur; düşünmek, incelemek, araştırmak gerekir. Gelen zamlar ve yasaklamalar, içkinin satılmasını azaltır, kaçakçılığı ve kaçak içki yapımını tetikler gibi görünüyor.Son günlerde kaçak içki yüzünden ölenler… Kimsenin umurunda nasıl olmaz? Bu yasakların ve pahalılığın getirdiklerinden değil mi?

 “İki tek”, “fondip”,”yarasın”, “şerefe” gibi söylemler bundan böyle duyulmayacak galiba.

Yetişkinlerin bireysel tercihi olan bu “kafayı bulma”, “sarhoş olma”, kullananları rahatlatıp neşelendirmese, kim uğraşır? Onu kullanma da bir “sofra kültürü” eğitiminden geçmesi iyi olur, sanıyorum. Gerçi mektebi! yok ama bazan her yer mekteptir bazan. Ayyaşlık, akşamcılık, bu kültürün dışında sayılmalıdır. “Şişede durduğu gibi durmaz” diyenler elbette haksız değil. Ama “rakı şışesinde balık olsam” deyişi de yanlış mı sayılmalıdır? Bu tür sofralar, söyleşinin, neşenin, sanatın… can suyudur diyenler de az değil.

Şöyle yorum yapanlar da az değil. Şişede durduğu gibi dursaydı neden kullanayım.

Başka bir yaklaşım da sınırlamanın önemini yansıtır: Bir kadeh yarar, ikisi karar, üçü sağlığa zarar. “İç bade, sev güzel varsa aklı şuurun/Dünya varmış, yokmuş ne umurun” böyle düşünenlere ne demeli bilemiyorum.

Yanlış bilmiyorsam dini açıdan da bu mereti kullanmak “mekruh” sayılmıştır. Yani zararlıdır, kullanmasan daha iyi olur. Galiba sigara için de aynı şey söz konusu. Günah işlemek, sevap kazanmak ta yine bireyseldir. Hani derler ya: “Her koyun kendi bacağından asılır”. Bu da gerçekçi bir yaklaşım sayılmalıdır, kanımca.

Tıbben de aşırı olmamalı koşuluyla zararı olmaz yaklaşımı söz konusu anladığımca.

Yine de ve her şeye rağmen kullanmamak en doğrusu. Dedim ya, bireysel bir tercih. Başkalarına zarar verilmediği sürece, içki sofraları belki de bazıları için bir gereksinim.

Divan edebiyatı şiirlerinde de içkinin mey’in, saki nin sakiya’nın … önemli bir yeri vardır

O güzelim Rumeli türküsü rakı yüzünden heba edilmez, umarım.

Bireysellik özgündür. Kuşpalazı da öyledir. Bireyselliğin kuşpalazı ne olursa olsun bireyseldir…

AŞKIN DURAKLARI

Gül-açarlı çekmecelerde renkler bestesi bedesten

Parmak uçları nergisli

Durgun ve vurgun eser Trakyalı poyrazdan

Karlı gözleriyle kış Ay tutulmasına el eder

Apar topar duraklarında aşkın

Çakıl çiçek zamanı

Nerdesin goncaları açmasa da olur yüreğim

İçeriksiz bir selam sana Karadenizli Albeniden

Istıranca’lardan öte

Rumeli kökenli çile

N.T

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.