Bir yılı aşkın süredir halkımız can derdinde .Dünyayı saran bu illet toplumu yaşamından bıktırır hake getirdi Yolda rastladığımız eş dostla konuştuğumuzda ilk merak edilen soru sağlık konusu oluyor.
Kimsenin aklına onun dışımda bir soralar gelmiyor.
Özellikle yaşları ilerlemiş olanlar birbirine bu hastalık korkusundan yaklaşmak istemiyor. Yaşlıları dışında yaşamının baharında olan gençler de bu mikrop korkusu nedeniyle gençlik heyecanından mahrum kaldı.
-----------------
YA İŞSİZLER NE OLACAK?
Böyle kasvetli günler daha çok çalışama ihtiyacı olan fakat işi bulunmayan ,gelecek korkusu içinde kıvranan gençlerimizi ve işini kaybeden evine ekmek götüremeyip geçim sıkıntısı çeken insanlarımız daha çok etkiliyor.Bakıyorum, yaşı 65 üzeri olanlar sabah saat onu bulduğunda sağlığı elvermese de kendini sokağa atıp biraz ferahlamak istiyor.
Gün boyu evine kapanmak, dört duvar arasında kalmak, yaşamlarının son baharını yaşayan insanlarımız için en büyük işkence haline dönüştü. Bakıyoruz bir dertten kurtuluyoruz derken, dünyada bir başka ölümcül mikrobun yaygınlaştığı haberini alıyoruz.
Doğa adete kendisini tahrip eden, düzenini bozan insanlardan intikam alıyor.Bunun sonunda mevsimler de değişime uğradı .
Bir başka sorun ise daha önceleri sağanak halinde de olsa metre kareye düşen yağış miktarının son yıllarda onun birkaç katına çıkması su baskınlarının görülmesi daha önceleri öyle sık rastlanan durumlar değildi.
Kış günlerinde adeta bahar havası yaşıyoruz .Bu bazılarını mutlu edebilir Bu mevsimi daha rahat geçirmelerini sağlayabilir.
Fakat kış aylarında kar yağışının olmaması yer altı ve yer üstü su kaynaklarını azalmasına neden olacağı dikkatten kaçmamalı.
Kısa sürede yağan ve sel haline dönüşen yağmur ,toprakta uzun süre kalıp toprağın içine işleyen kar kadar faydalı olmuyor.
Bölgemizde daha önceki yılları düşünelim bu mevsim kışın en yoğun olduğu, her tarafın karla kaplı olduğu aylardı.
Şubat ayı girdi daha yeterli oranda kar görmedik.Mevsimlerdeki bu değişikliğin faturası toplum ağır olur.
Bitkilerde o güne kadar görülmeyen hastalıklar görülür.Özellikle bölgemizde görülen bu iklim değişikliğinin nedenleri uzmanlar tarafından araştırılmalı.
Daha önceki yıllarda bölgemizi kaplayan ve uzun süre kalan,toprağın içine işleyen n kar görüntüleri neden yok oldu?
Neden bu iklim değişikliği bölgemizde daha çok görülüyor.? Bu iklim değişimi sonucu meydana gelen doğa felaketleri için yeterli önlemlerin alınması gerekmiyor mu?
------------------
TOPLUM SİYASİLERİN HABERLERİNE İLGİ DUYMUYOR
Bir tarafta geçim derdi, diğer yanda hastalanma korkusu nedeniyle halkımız siyasilerin, siyasi parti sözcülerinin palavralarına ilgi göstermiyor.
Bu tür haberleri izleyenlerin oranları da gittikçe azalıyor.
Özellikle mahalle kavgasını andıran siyasi partilerin birbirini kıyasıya suçlamalarına halkımız endişe ile yaklaşıyor.
Bundan yakınan bir vatandaşın belirttiği gibi :“ İnsanlarımız can ve geçim derdinde onlar ise geleceklerini garantiye alma peşinde.” Böyle olayların yoğun olduğu bir ülkede huzurlu olmak mümkün mü.? Bakıyorsun sokaklarda neşeli çevresine mutluluk saçan insanlar ara ki bulasın.
Gelecek endişesi olmayan insan yok gibi.
Özellikle geçim derdi içinde kıvranan insanlarımıza bir dokun bin ah işitiyorsun.
Toplumu bu gergin huzursuz görüntüsü korkarım gelecekte birçok sağlık sorunlarını da oluşmasına neden olabilir.
Bunu emarelerine görmeye başladık. Toplumda huzurun tesis edilmesinde en önemli görev, ülke idaresinden sorumlu olanlara düşüyor. Bu da partilerin birbirine laf yetiştirmesi, toplumun kutuplaştırılması şile sağlanmaz.
------------------
FIKRA
ZEKA İŞİYMİŞ
İstanbul Haydarpaşa istasyonunuzdan trenin kalkmasına birkaç dakika kala bir kadın gişenin önüne yaklaştı.
Arkasında ise sıranın gelmesini daha çok kişi bekliyordu.
Gişe memuru kadına sordu:
“Nereye bilet keseyim?”
Kadın:
“Bana baksana sen” diye memura ters cevap verdi.
“ Ne kadar meraklısın öyle ?”
Memur bu cevap üzerine öfkeden kıpkırmızı kesildi, fakat kısa kesti.
-“ Dinle bacım tren kalkmak üzere sırada bekleyenler var söyle nereye gideceksin, ona göre biletini keseceğim”
-“Peki söyleyeyim.Ankara’ya..”
“ Ver öyleyse 50 lira “
Kadın parasını sayıp verdi. Biletini alarak çıktı. Sonra da arkasında sırada bekleyenlerin birine göz kırparak,kulağına fısıldadı:
“Yahu bu biletçi ne kadar meraklı.Ben hiç kül yutar mıyım? Ankara’ya gidiyorum dedim. .Aslında ben İzmit’e kızımı görmeye gidiyorum.Peşimden gelmesin diye mahsus yalan söyledim”