Ülkemizde meslek kuruluşlarımız, sendikalarımız ve odalarımızın birden fazla isim altında    örgütlenip güçsüzleştiklerini görüyoruz.

Bunların  arasında  biz   basın mensuplarımız da  yer alıyor.

Edirne bazında düşünelim,  bir elin parmaklarından çok basın mensuplarını temsil eden  dernek var.

Bunlar bugüne kadar basın emekçileri hakkında neler yaptı derseniz gözle görünen bir iş yaptıkları yok.

Basın mensupları  bugün geleceklerine güven duymuyor.

Her an işsiz kalmanın riski , korkusu ile yaşıyor.

Bırakınız basın çalışanlarının  sendika çatısı altında bir araya toplanmalarını , hiç olmazsa  dernek olarak birlik içinde olmaları bir dernek etrafında toplanmaları onlar için kısmen de olsa bir güvence sayılır.

Aynı şekilde işçilerimiz de öyle.  Bugünlerde yeni asgari ücret belirleniyor.

Bundan emekçilerin taleplerinin çıkması mümkün değil.

Asgari ücret yine az bir artışla  yeni asgari ücret  açıklanacak. Sendika temsilcileri bir süre bu ücrete karşı gibi görünseler de   sonunda yine kabullenecekler.

Dar gelirliler asgari ücretin çıkmasını bekleyenler bir başka yılbaşını beklemek zorunda kalacak.

Eğer işçiler bir sendeki çatısı altında örgütlenmiş olsalar  işverenlere  karşı  güçleri artar  talepleri daha farklı sonuç verirdi.

-------------------------

BÖL PARÇALA YÖNET TAKTİĞİ UYGULANIYOR     

Sermayenin “ böl parçala yönet” taktiği tüm kuruluşlarımız için geçerli.

Köy ve mahalle muhtarlarımızın durumu da  aynı.

İlimizde köy  muhtarları ayrı bir dernek etrafında  örgütlenmeyi hedefledi , bu etkili olmadı.

Diğer taraftan muhtarların büyük bölümünü kapsayan Edirne Muhtarlar Derneği var.

Muhtarlarımızın  beklentileri benzerlik taşıyor. Neden bir dernek etrafında toplanmayı  başaramıyorlar? Muhtarların kendi güçleri dışında başka  alanlarda beklenti içinde olmaları  onlara ancak geçici olarak  güçlü olmalarını sağlar.

Özellikle siyasi partilere karşı muhtarlarımızın  eşit davranması gerekir.

Zira hizmet ettikleri alan tüm siyasi görüşte olanları kapsıyor.

Onların  şu ve bu partili ayrımı yapma  hakkı yor.

Muhtarların,  sadece kendi hizmet sınırları içinde kalmalar onun dışına  çıkmamaları ı gerekir.

Bir de  muhtarlarımıza yararlı olacak mahalli idarelerin devletimizin de katkısıyla kurulan,  muhtarların sorunlarını iletebileceği bir kuruluşları  var. Tüm köy ve mahalle muhtarlarımızın bunu en iyi şekilde değerlendirmeleri gerekir.

Sorunlarını şu ve bu aracı kişilere iletme yerine oraya  bildirip kısa sürede sonuç alabilirler.

------------------------

DERNEK BAŞKANI ŞİKAYETİNDE HAKLI

Ülkemizde ve bölgemizde   gittikçe artan bir hayvan sevgisi var.

Bunu takdirle karşılamak lazım.

Yalnız,  bu sevgi yanında  hayvanların da insanlara zararının önlenmesi lazım.

Edirne’nin en büyük mahallesinin muhtarı aynı zamanda Muhtarlar Derneği Başkanı İrfan Tasmalı, bu konu hakkında sorum üzerine bana yaptığı açıklamada” mahallem geniş . çok okulumuz var.

Bu arada başıboş köpeklerin bulunduğu yerler de çok.

Yalnız bu hayvanların beslendikleri yerlerin yanından geçen kişilere saldırdıkları yolunda duyumlar alıyoruz.

Hayvanlar yiyeceklerini kıskanıyor.Oradan geçen yabancı gördüğü kişilere  saldırıyor.

Buralardan okul çocuklarımız geçiyor.

Bu durum öğrenciler için tehlike oluşturuyor.

Benim dileğim şu, başıboş köpekler belli yerlerde toplanmalı. Bilindiği gibi  belediyemiz  köpekleri tedavi  edip kısırlaştırdıktan sonra şehir merkezine salıyor.

Mahalle aralarına dağılan  bu hayvanlar bazen insanların üzerine saldırıda bulunuyor Zarar vermeseler de  insanlarımızı korkutuyorlar.

Bunun önüne geçmek gerekir.

Bir de köylülerimiz evlerinde besledikleri köpekleri şehir içine salıyor.

Bunlar belediye kontrolünden geçmedikleri zaman  diğer köpeklerden daha saldırgan oluyor büyük tehlike oluşturuyor.

Köylülerimiz  eğer köpeklerinin üremesini  istemiyorlarsa  belediyeye başvurup kısırlaştırmasını sağlayabilirler.

Öğrenciler de  tatille gittiklerinde  besledikleri köpekleri ve kedileri sokağa atıyorlar.

Böyle hayvan severlik olmaz.Hayvanları seveceğiz de insanlara zarar vermelerini  de önlemek zorundayız..

-----------------------------

ALTIN YUMURTLAYAN TAVUĞU KESMEYELİM

Halkımız arasında  yaygın olan görüşe göre,  yararlı olan bir hizmetin,işlerin  kıymeti bilinip, onun  yok edilmesine mani olunması mealinde   ” Altın Yumurtlayan tavuk kesilmemeli” özdeyişi kullanılır.

Bunu günümüzde Edirne’deki duruma göre değerlendirdiğimizde. En çarpıcı örnek olarak, Talatpaşa Mahallesi Kırmızı Gül caddesini gösterebiliriz.

Bu cadde özellikle  hafta sonlarında  Yunanistan ve Bulgaristan’dan günü bilirlik alışveriş yapan insanlarımızla dolup taşıyor.

Gel gör ki, burada bir keşmekeşlik var. Bazı işyeri sahiplerince veya onların izin verdiği kişilerce kaldırımlar işgal ediliyor.

Şehir merkezinde kaldırımları kontrol eden belediye zabıtaları  burayı da sık sık kontrol etmeleri lazım..

Özellikle hafta sonlarında burasını denetim altında bulundurmaları gerekir. Buraya gelen komşu ülke insanları Edirne ekonomisine büyük katkı yapıyor.

Burada mal satanların sağlıklı ürün  satıp satmadığı  sıkı bir şekilde denetlenmeli.

Bazı fırsatçıların  bu insanlara fahiş fiyatla ve sağlıksız ürün satmaları ve neyin karşılığında  mal sattıkları denetlenmeli..

Onlar Edirne için velinimettir. Bunun kıymetini bilelim.

Eğer bir hata yapılıp bu insanların güveni kaybolursa,  bunun cezasını tüm Edirne halkı  çeker.

Daha önceki yıllarda bunu yaşadık.

 O günlerden sonra bugün yoğurdu üfleyerek  yemeliyiz , Edirne’nin yararını ön planda tutmalıyız. Onlardan gelecek şikayetleri dikkate alıp  komşu ülke insanlarının kıyametini bilmeliyiz.

----------------------------------------------------------------------------------------------------

KISSADAN HİSSE

Bir gün üniversitede felsefe profesörü elinde malzemelerle derse gelir.

Ders öncesi öğrencileri hiçbir şey söylemeden masanın üzerine bir kavanoz koyar.

Daha sonra kavanozu tenis toplarıyla doldurur.  Sonra öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar.

Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söyler.

Bunun üzerine profesör önündeki kutuların birinden aldığı çakıl taşlarını kavanozu döker,

Çakıl taşları kayarak tenis topları arasından kavanozdaki boşlukları doldurur.

Profesör bir kez daha öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını tekrar sorar.

Öğrenciler hep bir ağızdan “ Evet hocam dolu” derler.

Profesör masanın üzerindeki diğer kutuyu açarak içindeki kumu kavanoza döker.

Kumlar da çakıl taşlarının arasından kavanoz içindeki boşlukları doldurur.

Profesör öğrencilerine yine aynı soruyu yöneltir. Öğrenciler yine “ Doldu “ diye cevap verir.

Profesör bu defa masanın altında bulunan iki fincan kahveyi alır, kavanozun içine döker.

Kahve de kavanozun içindeki boşlukları doldurur. Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar.

Profesör öğrencilerine dönerek şöyle der ”Bu gördüğünüz kavanoz sizin hayatınızdır.

Tenis topları ise yaşamınızdaki önemli şeylerdir.

Yani aileniz,çocuklarınız, anne babanız, arkadaşlarınız gibi.

Diğer şeyleri kaybetseniz de bunlar hayatınızı doldurmaya yeter. Çakıl taşları ise sizin için daha az önemi olan şeylerdir,

Yani işiniz, eviniz akrabanız eş dostunuz gibi.

Kum ise hayatınızdaki diğer ufak tefek şeylerdir. Eğer kavanoza önce kum doldurursanız. Hayatınız için önemli olan tenis toplarına ve çakıl taşlarına yer kalmaz.

Aynı durum hayatınız için de geçerlidir.

Vaktinizi önemsiz ufak tefek şeylere harcarsanız, bu kez önemli şeyler için vaktiniz kalmayacaktır.

Dikkatinizi her zaman yaşamınızda önemli olan şeylere çeviriniz.Çocuklarınızla oynayın sağlığınıza dikkat ediniz .

Sevdiklerinizi kırmayın, dostluğunuzu sürdürün, evinizin ihtiyaçlarını karşılayın kötü alışkanlıklardan kaçının.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.