Cumhuriyet Gazetesi’nde bölgemizle ilgili bir yazı:  İĞNEADA başlıklı. Işık Kansu ‘nun “Ankara Kulisi” Köşesinde: 15.2. tarihli. Yazı bana bölgenin bir yurttaşı olarak ilginç geldi. Bölgenin sakinlerinin tümünü ilgilendirmesi gerekir diye aynen aktarıyorum:

 “Trakya  Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Plan’ına göre Kırklarel Demirköy’deki İğneada ve Kıyıköy ‘Doğa ve Spor  turizmininin  geliştirileceği alanlar’ arasında sayılıyor.

Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Plan’ına göre de yinr İğneada, Hopa’ya kadar geliştirilmesi öngörülen Karadeniz yat turizmi merkezlerinden biri.

İğneada’da ki Longoz ormanları Avrupa’da birinci. Dünyada da tek parçalı olması açısından birinci. Üstelik Çevre ve Orman Bakanlığı ile Dünya Bankası arasında 2000 de imzalanan ‘Biyolojik Çeşitlilik  ve Doğal Hayat Yönetimi’ tasarımı ile Dünya Bankası 8-12 milyon dolar Orman Bakanlığı 3.2 milyon dolar para katkısı sağlamış ‘longozu koruma projesi’ oluşturmuşlar.

Ayrıca, programı AB tarafından desteklenen, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü eşgüdümünde yürütülen, Kırklareli’nin  Karadeniz’e bakan kısmını oluşturan Yıldız Dağları’nda uygulanan bir’Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve Sürdürülebilir Geliştirilmesi Projesi’var.

İşte bu İğne ada’ya entegre termik santral kuruyorlar… Üstüne tüy olsun diye de nükleer santral dikmeyi planlıyorlar.”

Yazı bu kadar. Az ve öz. Üstelik uyarıcı. Bölge halkının ne denli haberi var bilemiyorum. Böyle bir yapılanmaya,

İlgisiz  ve duyarsız kalmak oldukça zor gibi geldi bana. O bölge bir doğa harikası. Ne ararsan, ne istersen var Longoz denen “su basar” ormanları çok önemli ve değerli. Böyle önemli bir bölge dünyanın hiçbir yerinde yok.

En başta bölge insanları sonra tüm insanlarımız bu tavrı duymalı görmeli ve tepki göstermeli diye düşünmek istiyorum.

Birbirimizi yemekten başka işlerimiz de var ülkemin; bunlara zaman ayıramıyoruz nedense. Kavga, dedikodu; laf laf laf…

Sapıklar, bonzaiciler, katiller kol geziyor; ortalıkta, içimizde yaşıyor… Bunlarla uğraşacağımıza. Kaz yumurtaları üretiyoruz boyuna

Çernobil’i anımsayalım lütfen. En çok vurgun yiyen bir bölge olarak gözümüzü dört açmamız gerekmez mi?

Çok iyi anımsıyorum. Yedi yıl, sebze meyve olmamıştı bu topraklarda. Yıllar sonra büyük artış gösteren kanser hastalığının artışının da  Çetrnobil’le ilgisi yok mu? Bal gibi var, gibi geliyor bana. Radyasyon bölgemizi ve Karadeniz kıyılarını kırıp geçmemiş miydi?

Sonra “Bu adamlar nereye bakıyor” yaftasını  takmayalım boynumuza. Üsmen Aga Bu soğuklar…

-Ayağını sıcak tut/Başını serin/Gendine bir iş bul/Düşünme derin.. Buna göre yaşarşan sat anasını gitsin. Bir kulağım tencere, bir kulağım pencere..: de bir şeyciklerin kalmaz. Soğuk moğuk; kar buz  vız gelir trıst gider…

O kadarı da olamaz elbet.

Bu yazdıklarım bayağı eskilerde kaldı , belki de bitti sanıyordum. Ancak bitmemiş,çünkü son okuduğum haberlerde Saros Körfezimizde olup bitenler, can sıkıcı. O, kendi kendini temizleyen seçkin körfezlerimizden.Körfez bir ucundan öteki ucuna kadar yazlıklarla dolup taştı. Trakya’nın gözbebeği orası, kıymetini bilelim.

Tüm sorunlara ve salgına rağmen…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.