Merkezi Edirne’de olan meslek kuruluşlarımız yöneticileri rehavete kapılıp başarısız olanlar yapılan genel kurullarda seçimi kaybettiler.
Bunda suçlarını kimseye havale etmemeleri gerekir.
Başarısızlıkta en büyük pay kendilerinindir.
Görevleri sırasında ilçe yönetimlerini yok saydılar sorunlarıyla ilgilenmediler onları ihmal ettiler.
Sonunda o meslek kuruluşlarının ilçe delegeleri yönetime tavır aldı, bunun sonunda genel kurulda görevden uzaklaştırıldılar.
Bunun ilk örneğini Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği genel kurulunda gördük.
Genel Kurulda kesin başarılı olacağız imajını yaratıp başarısız olanlar bu suçu başka yerde aramamalı. Meslek kurum temsilcilerimiz ilçeleri yok saymanın cezasını görüyorlar.
Son olarak Esnaf Odaları Birliğinin genel kurulunda bunun bir örneğini daha gördük.
Edirne’de en etkili odaların desteklediği ve yönetimi aldığı aday seçimi açık farkla kaybetti.
Bu başarısızlıkta yine suçu kimseye atmasınlar kendilerinde arasınlar.
Orada Belediye Başkanı Recep Gürkan’ın yaptığı konuşma tüm Edirne’nin yararına olacak ilçeleri de kapsayan bir konuşmaydı taraf tutan bir konuşma değildi.
Bu konuşmayı ilçelerden gelen delegeler de alkışladı. Sonunda baktık ki yönetim görevi süresince bir dizi yanlışlık yapmış.
Burada yaptıkları hataları dile getirildi.
Bunun sonunda çok önemli bir Başkanlık Edirne’den ilçelere gitti Tıpkı Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğinde olduğu gibi.
Bu yönetim değişikliğinin oda yönetiminde sıkıntıları olacaktır. Dilerim buna da çözüm bulunur.
Bakıyorum bazı çevreler odaların başarısızlığını başkalarına yüklemek istiyor, Bu başarısızlığın orada yapılan konuşmalara bağlamak istiyorlar Bu mazeret geçerli değildir.
Bu odalarımızın başarısızlığı yönetim kararlarında ilçeleri ikinci plana atmalarından kaynaklanmaktadır. Bu ilçeler -merkez ikilemi Edirne’ye yapılacak hizmetlerde de engel olacaktır.
Bakıyoruz. Bazıları Edirne dendiğinde sadece Edirne merkez olarak kabul ediyor.İlçeler yok sayılıyor.
Bunun sonunda ilçeler kendi sorunlarını kendileri çözme çabasına giriyor. Ticaret ve Sanayi Odaları diğer meslek kuruluşlarında böyle bir farklı yaklaşım var. Yapılan konuşmalarda Kuzey- Güney Edirne gibi tabirler kullanılıyor.
Hizmetlerin Kuzey Edirne sınırları içinde bulunan Edirne merkeze yapıldığı yolunda yakınmalar var. Bu ikili yaklaşım giderilmeli. Edirne bir bütün olarak kabul edilmeli bu arada ilçeler ihmal edilmemeli.yoksa bunun ceremesi hepimize olacaktır.
MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI KULİSLERİ
Tüm partilerde 26 haziranda yapılacak milletvekili seçimi için aday adaylığı yarışı başladı.
Aday adayı olacaklar atamaların Genel Merkezden yapılacağı için, Nasreddin Hocanın göle maya çalması gibi “ Ya tutarsa” hesabı yapıyor.
Bu arada aday olabilmek için aday adayı olanlar genel merkezleri ile bağlantı sağlayıp sıralamaya girme çabasında,
Bunun için üst yönetimlerle ilgili torpil arayışları devam ediyor.
Bu arayışlar özellikle İktidar partisi ve Ana muhalefet partisinde yoğunluk kazanmış durumda.
Aday adayları adaylık sıralaması belli oluncaya kadar milletvekili olma rüyası ile yatıp kalkacak.
Bunun sonunda şans kime gülecek onu günün geldiğinde göreceğiz.
Bu seçim Genel Merkez yöneticilerinin iradesi ile adayların belirleneceği bir seçim olacak.
Bu sıralamada tabanın iradesini beklemek mümkün değil.
Temayül yoklamasıymış ve başka etkenlermiş bunları hepsi hikaye. Yönetimler kendileri ile uyumlu çalışacak adaylara onay verecek.
Eğer başkanlık sistemi gerçekleşirse milletvekillerinin etkinliği ikinci plana düşeceğine göre kim seçilerse seçilsin parlamenter sistemde olduğu gibi etkinlikleri olamayacak..
***************************************************************************************
KIRK DEREDEN SU GETİRMEK
Karşısındakini inandırmak için türlü gerekçeler ileri sürenler için söylenen “ Kırk dereden su getirmek” tabirinin hikayesi şöyle:
Derebeylerinden biri bir zamanlar el koyduğu bir toprağın üstüne bi su değirmeni yaptırmış.. Fakat bir süre sonra gelen fırtına değirmeni yerle bir etmiş.
Derebeyi değirmeni yeniden yaptırmış. Fakat bu sefer de şiddetli bir deprem olması nedeniyle değirmene gelen lu kanalı yön değiştirmiş.
Derebeyi uzak yerlerden su getirmişse de bir süre sonra gelen sular taşarak değirmeni sürükleyip götürmüş.
Derebeyi haram para ile yaptırdığı değirmenin kapısına nihayet şu kitabeyi astırmış
-Kırk dereden getirdim ab (su)
-Yine dönmez bu asiyab (Değirmen)
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ.?
SİNAMAYA 1908’DEN BERİ GİDİYORUZ.
Ülkemizde ilk sinema salonu 1908 yılında kuruldu. İstanbul Tepebaşı’nda Şehir Tiyatrosunun eski komedi binasında Pate şirketinin Türkiye temsilcisi Vaynberg tarafından yaptırıldı.
Pate adındaki bu sinema salonunun mimarı Kampaniki’ydi.
Bu yapı 2. Abdülhamit devrinde Rıdvan Paşanın şehreminliği sırasında yapılmıştı. Sinemanın adı sırayla Pate,Anfi, Asri ve Ses olarak değişti.
1912 yılında İzmir’de Kordon’da açılan ikinci sinemadan sonra 1914 yılı başlarında İstanbul’da Beyoğlu’nda Palas sineması açıldı.
Onu biraz sonra Taksim alanında şimdiki Venüs sinemasının yerinde bulunan Majik sineması izledi. Bu sinemanın adı da sırayla Majik,Türk, Taksim, Yeni Taksim, Venüs olarak değiştirildi.