Zorlu  ve çoğu kez uykusuz geçen bir  gecenin ardından televizyonu açtığımda gözlerime inanamadım.

Acaba hayal mi görüyorum dedim. Haberleri sunan spiker Flaş-flaş diye birbiri ardına  haberleri geçiyordu.Ayrıca alt yazı ile haberin ,içeriği belirtiliyordu.

İlkin korktum acaba kötü bir haber mi diye uyku sersemliğimi üzerimden henüz atatmamışım.

Gözler de net görmüyordu.Televizyona yaklaşıp baktığımda bir de ne güreyim.Emekli maaşlarına tam %20 zam gelmiş.Bu emeklilere müjdeli haber olarak sunuluyordu.

Bu geçin sıkıntısı çeken pazarın dağılım saatlerini bekleyen düşük maaşlı emekliler için inanılmaz bir müjdeli haberdi.

Habere sunucusu bu haberi kelimelerin üzerine basa basa duyuruyordu.Kuşkusuz onun da bu emeklilik zammından yararlanacak yakını vardı. Bunun ardından baktım yine faş flaş bir başka haber daha EYT ( Emeklilikte yaşa takılanları” ilgilendiren bir müjdeli haber daha .

Emeklilik hakkı kazanmasına rağmen bir türlü emekli olamayan iş bulamadığı için evinde emekli olacağı günü bekleye yüz binlerde insanımız  hükümetçe yayınlanan kararname ile emeklilik haklarına kavuşmuş.

O anda böyle durumda olan insanlarımı8zı düşündüm ne kadar mutlu olmuşlardır. Gözümü televizyon ekranından ayrmıyordum.

Tam bitecek derken bu kez  yine Flaş alt yazı olarak geçen bir başka haber daha.

Ülkede uzun süredir devam eden döviz artışa tepe  takla olmuş.Türk lirasının değerlenmesi ile bir dolar bir Türk lirası düzeyine inmiş. Bu haber için yazılan alt yazıyı yanılmayayım diye bir kez daha okudum.

Doğruydu.

Ülkem adına gururlandım.Bunu bir zafer olarak kabul ettim.Şu halde Halkımız parasız yabancı paralar karşısında pul oldu diye üzülmeyecektik.Bir dar gelirli aldığı ücretle yurt içi ve yurt dışı seyahate çıkacak.Daha önce başka ülke ,insanlarının hakkına kavuşacak.Bundan büyük mutluluk olur mu.?

Bu müjdeli haberler karşısında oturduğum yerde kalkmam mümkün değildi.Bugüne kadar hayalini dahi göremediğimiz halkın refah düzeyini yükseltecek haberler alıyordum.

Bir süre sonra spiker bir başka müjdeli haber daha geçmeye başladı.Dikkatle baktım.Asgari ücret, yaşam koşulları dikkate alınarak % 30 oranında zamlanmıştı.Çalışanların canları pahasına mücadele ettiği bu uğurda birçok engellerle karşılaştığı sefalet  ücreti sona ermişti.Bu ücrete çalışanlar çoluk çocuğuna daha iyi yaşama imkanları sağlayacaklardı.

Artık borç içinde ay sonunu getirme dönemi son bulmuştu.

Bu durumda olanların adına mutlu oldum.Bu arada televizyon ekranında flaş 0flaş olarak yayımlanan mutlu haberler bir biri ardına sıralanıyordu.Spiker de bu haberleri sunmaktan mutlu olduğu yüzünden belli oluyordu.

Baktım, asgari ücreti yükseltilmesi haberinin ardından elektrik  ve doğalgaz ücretlerinin %50 oranında indirildiği haberi,daha sonra halkın tüketim ürünlerinde büyük indirime gidildiği,akaryakıt fiyatlarındaki, vergi üzerine alınan  vergi kaldırılarak %30 oranında ucuzladığı,Köylülere sağlanan ürün destek fiyatlarının iki kat arttığı, mezun olan üniversite öğrencileri için iş imkanı yaratıldığı ,işsizliğin son bulduğu,Atama bekleyen tüm öğretmenlerin atamalarının yapıldığı,Bir yılı aşkın başımızın belası olan Corona virüs   belasının yok olduğu.,yine kadına şiddet olaylarının yok denecek kadar azaldığı,İktidar ve muhalefet parti yöneticilerinin ülkenin ortak sorunlarını çözmek için bir araya geldiği haberini de duyunca” Oh çok şükür ölmeden bu güzel günleri de gördük” diye sevişindim.

Ünlü Ozan Nazım’ın “Güzel günler göreceğiz çocuklar-Güzel ve güneşli günler göreceğiz “dizeleri aklıma geldi Keşke bu günleri görseydi diye hüzünlendim.

Huzurlu ve mutlu olmak kadar insan yaşamı ,için önemli bir şeyin olmadığını düşündüm.Bu güzel haberlerle uyku sersemliği üzer üzerimden gitmişti.Bu satırları okuyanlar  “köşe yazarı saçmalamış” hayal görmüş diyeceklerdir.Bunlar özlem duyduğumuz olmasını arzuladığımız insanlarımızı mutlu edecek hayaller.Bunları bir nisan şakası olarak satırlarıma aktardım.Birkaç saniyelik de olsa herkesin beklentisi olanları sıraladım.

Dilerim bugün şaka olan bu sorunlar bir gün gerçek hale gelir.Bunun oluşması için ömrümüz yeter mi ondan emin değilim.

------------------------

KISSADAN HİSSE

SEN BİZİ EKMEKSİZ BIRAKTIN

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Atatürk’ün ardından silah arkadaşı İsmet İnönü oturdu.

O yıllar 2. Dünya  Savaşı nedeniyle  Avrupa ülkeleri birbiriyle kıyasıya mücadele halindeydi.

Savaşın çilesini çeken, cephelerde milyonlarca insanını kaybeden  Ülkemizi bu savaşa katmak için yapılan girişimler zamanın Cumhurbaşkanı tarafından reddimdi.Ülkemiz böylece  savaş dışı kaldı.

Tüm dünyayı saran savaş sıkıntısından ülkemiz de nasibini aldı. Bu günlerde ekmek karneye bağlanmış,şeker, un,tuz ve diğer temel gıda ürünleri de karneye bağlanmıştı.Ülke sıkıntılı bir dönem geçiriyordu. Savaşın yeni bittiği 1945 İnönü’nün bir gezisi sırasında   küçük yaşta bir çocuk halkın arasında gezip hatırını soran İnönü’ye yaklaşarak şöyle der:

“Sen bizi ekmeksiz bıraktın…”

İnönü çocuğa gülümseyerek bakar ve şu ünlü sözünü söyler:

“Ekmeksiz bıraktım fakat sizi babasız bırakmadım”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.