“...MANSÛR , önce Bağdat’ta kamçılandı, sonra da vücudu parça parça edildi. Ve darağacına çekilerek teşhir edildi. Daha sonra da kafası kesilerek cesedi yakıldı ve külleri Dicle nehrine atıldı.”

Yapıtta (+) bu satırları okuyunca tüylerim diken diken oldu. Bu tam bir vahşet, dedim.

Peki, MANSÛR’A zamanın yönetimince reva görülen bu cezanın nedeni neydi? O bir sanatçı-düşünür. Yaşadığı dönemde ünlenmiş ve doruktakileri rahatsız eder konuma gelmişti.

Ve bir ara “Ene’l Hakk” deyivermişti. Yani, “Ben hakkım/doğruluk üzereyim”.

Yazar,Hallac’ın bu sözü somut değil, soyut anlamda söylediğini ve düşünürün iyice anlaşılmadan cezalandırıldığını belirtmekte.

Geçmişin derinliklerinde böyle acı ve insanlık dışı olaylar ne yazık ki az değil. Ve ne yazık ki bundan nasibini alanlar genellikle zamanın sanatçıları, düşünürleri…

Müslüman bir toplumda yine bir müslüman olan bir saygın kişinin ya da kişilerin bu acı sonları düşündürücü ve ibret verici.

O günlerden bugünlere gelince , aynı konumda olanların başka biçimlerde ve başka yöntemlerle katledilmeleri, gündeme girer.

Birçok aydın, sanatçı,bilim adamı ve düşünürümüzün de yaşamına son verilmişti. Adlarını saymaya gerek yok diye düşünüyorum

Ama çoğunun , belki de hepsinin adı bir cadde,bir kurum, bir köprü adı olarak yaşamakta.Onları yok ettiğini sananlar hep yanıldılar ve hep yanılacaklar. Çünkü O’nlar ölümsüzlüğün sonsuza değin yaşayacak anıtlarıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.