Aşırı sıcaklar uzun zamandır gündemde. Evden çıkmak bile tarihe karıştı neredeyse. İşi gücü olanlar ne yapar, nasıl yapar bilemiyorum. Ancak yine de klimalarla ortak yaşama dönemindeyiz galiba. O da bazılarına dokunuyor sanki. Yine de sıcakta kalanlara ve çalışmak durumunda olanlara kolaylık diliyorum.

Termometreler günlerdir 35—38’lerde. 42’lere ulaştığı günler de yakındır. Ülkenin en sıcak yerlerinden oldu şu tarihi kent. Bereket nehirlerimize. Oralarda bile sıcaklık, az da olsa azalmakta.

Bereket emekliyiz…

Bu aralar bir başka eve taşındık ya.. Dışarıya zorunluluklar dışında çıkmasak bile, balkonumuz imdadımıza yetişmekte.

İşte, yalnızca bir günün yansımaları:

Kentimiz ne denli sıcak olsa da geceleri ve sabahları oldukça iyi.

Erken uyanırsak baş ucumuzdaki radyoyu açıyorum. Özellikle ‘nağme’ kanalında söylenen güzel şarkıları bir süre dinliyorum, şekerleme ile karışık.

Ve kahvaltı…

Balkonda ediyoruz kahvaltımızı. Dışarlıklı kahvaltılara alışamadık bir türlü.

Gözlemlediğim , sıradan bir gün, işte. Kahvaltıdan sonra bir az şekerli kahve ve gelsin gazeteler… Sıcak bastırmadan okumak gerek, yoksa sıcaklar bastırınca ne okuma ne yazma. İnsanın gözü hiçbir şey görmüyor.

Bir süre sonra sesli olarak çöp bidonları boşaltılıyor. Çok geçmeden hurdacı. Mikrofunu öyle bir açıyor ki; ne dediği anlaşılmıyor da.

Gazeteleri okumayı sürdürüyorum yine de.

Aynı gün iki genç kız geçti caddeden. Biri türbanlı, biri şortlu. Yanyana yürüyerek uzaklaştılar. Bu çelişkili birliktelik beni biraz da olsa düşündürdü.

Derken overlokçu…Anımsadığım kadarıyla yıllardır bu sesi duyuyorum. Bir kez İzmir’de bile kulağımıza konuk olmuştu. Şu overlukçu sözcüğü de kulağımı tırmalar hep.

Gazetelerde çarpıcı haberler: Kim kiminle, nerede,ne yapmış, kim boşanmış, kim evlenmiş… Yani oldukça özele inen , ve beni hiç ilgilendirmeyen haberler, yarı cıbıl fotoğraflar… Ve akla hayale gelmez cinayet haberleri, kazalar. Daha ciddi gazetelerde bunlar pek yok. Onlar da siyaset dedikoduları ağırlıkta.

1. Tam dalmışken, karpuz dolu bir tıraktör… “Karpuz” diye bağıran bir üretici, alnında terler.Beş liraya 7-8 kiloluk bir karpuz aldık. Bu yıl ve şu sıralar her yer karpuz ve kavun yüklü araçlar, çok sık görülmekte. Demek ki diyorum. Üretici emeğinin karşılığında ürününe pazar bulamıyor.

Bu denli gürültüye karşı hastalar, bebekler ne yapar, bilen bilir.

12’den sonra sıcak iyice bastırır. Ne okuma, ne yazma ve zar zor yenen öğle yemeği.

Ve içeri kaçma saatleri. Kanal kanal gezintiler sonra. Birkaç yarışma ve belgesel dışında izlenecek bir şey için saatlerce gezinti.

Gelsin öğleden sonra dinlencesi. Evin en serin yerinde şekerleme, uykun gelirse kısa bir dalış.

Akşama doğru hava yavaş yavaş biraz da olsa serinlemeye başlıyor. Bu kez de içeriler yanmaya başlıyor.

Ve uyku zamanı.

Bu kez dışarıdan gelen gürültüler. Genellikle motosikletlerin homurtulu sesleri. Ve el fenerleriyle karıştırılan çöp bidonları…

Biri öyle sesler çıkardı ki, ben bile uyandım. Ve saate baktım. 03.15 idi. Biraz mırıldanıp koyunları saymaya başladım.

Son olarak kendime dedim ki:

 “Neyse halimiz, çıksın falimiz” Dalmışım!..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.