Halkın en çok etkilendiği, günlük yaşamında  karşı karşıya kaldığı hayat pahalılığı, enflasyon konusunda her kafadan ayrı ses çıkıyor.

Bazıları her şeyin güllük gülistanlık olduğunu, hayat pahalılığı diye bir durumun olmadığı iddiasında.

Buna karşı olan muhalefet  ise  yaşamın günden güne pahalı hale geldiğini,  dar gelirlilerin yaşam koşullarının zora girdiğini iddia ediyor.

Bunlar bir yana,  enflasyonu en  iyi  belirleyen ,çarşı pazarda alışveriş yaparak geçimini sağlayan insanlarımızdır.

Onlar pazar fiyatları ile  enflasyonu daha iyi tahlil edebiliyor. Son aylarda  kısmen sebze meyve fiyatları dışında  en çık fiyatı yükselen ürünler hayat pahalılığının ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.

Çarşı pazara giden vatandaşlar belki fiyatlar iner beklentisi ile pazarın dağılacağı saatlerde alışverişe gidiyor.

Büyük marketlerin önündeki insanlar hangi ürünlerin fiyatlarında indirim yapıldığını takip ediyor.

Pazarda alışverişten dönen bir emekli öğretmenimizin  kendi kendine konuşarak evine gittiğini görünce kendisine ben” Hocam sıkıntılı görünüyorsun bir sorun mu var” diye sordum.Hoca bana:

“ Böyle piyasa olur mu?

Bir hafta önceki fiyatları dikkate alarak yanınıza para alıp pazara  gidiyorsunuz .Bir bakıyorsunuz ki  fiyatları yeniden artmış. Geçen yıl 8 lira olan bozanın şişesi bu yıl 14 lira olmuş.

Bu kadar zam olur mu?Çerez alayım dedim gözlerime inanamadım. Piyasanın adeta  çivisi çıkmış.

Enflasyon gerekçe gösterilerek  ondan etkilenen ve etkilenmeyen ürünlere  bakıyorsunuz anında zam gelmiş.Ben bu yaşa geldim böyle bir pahalılık görmedi.

Kış ayları geçimin zora  girdiği aylar.Masraflarımız artıyor.Elektrik ve doğalgaz  masrafları da çoğalacak.

Allah herkese sabır ve kolaylık versin.Böyle giderse  işimiz çok zor.

Alacaklarımı elimdeki parayla alamadığım ,için kendi kendime mırıldanarak, tepki  gösterip evin yolunu tuttum” dedi.

Onun  gibi yüzlercesine alışveriş yerlerinde rastlamanız mümkün.

Onun için ülkede enflasyonun hayat pahalılığının olmadığını iddia edenler bir gün çarşı pazara çıkıp halkın ne durumda olduğunu,  pazara sonrası atıklardan nafakasını sağlamaya çalışanları görüp ona göre karar versin.

Bugün ülkemizin en acil olarak çözümlemesi gereken sorunu hayat pahalılığıdır. Toplumun huzuru, sağlıklı kalması için de bu soruna çare bulunması gerekir. Yolsa hayat pahalılığı konusunda afaki laflarla hayat pahalılığının önüne geçilmez.

Bu soruna köklü çözüm bulmayanların akıbetinin ne olduğunu anlamak için daha önceki yıllarda benzer durumu yaratan siyasilerin sonuna bakmak yeterli olur.

-------------------------------

KÖHNE YAPILARA ÇÖZÜM BULUNMALI

Edirne’de kaderine terk edilen tarihi binalardan doğaya direnci azalanlar  yıkılıp harabe hakine geliyor.

Aslında bu tarihi yapıların restore edilmesi halinde kentimizin turizmine büyük katkı yapacaktır. Bu cumbalı tarihi evlerin yok olması bir türlü önlenemedi:

Kentimizde tarihi evlerin sayıları gün geçtikçe azalıyor.

Bu Edirne turizmi için büyük kayıptır.Bu evleri Safranbolu örneğinde olduğu gibi  bir çözüm bulup yıkılmalarının önüne geçemedik.Eski evlerden restore edilenler bakıyorum  ne kadar  güzel. Kaleiçine  ayrı bir güzellik getirmiş:

Bu konu ülke  düzeyde değerlendirilip bu tarihi evler yıkılmaktan kurtulamaz mıydı?

Bu konuda geçmişte mülki amirlerin de önerileri oldu. Bir ara eski tarihi binaların  restorasyonu için illere kiralanıp kendi, ürünlerini sergilemeleri gündeme geldi .

Daha sonraları bu unutuldu gitti, . Eski evlerimiz ,tarihimiz gün geçtikçe yok uluyor.

Onların mevcutlarını ayakta kalanlarını korumak için önlem alınmalı.

Edirne sadece Edirnelilerin değil tüm ülkemizin ortak değeri.

Bu tarihi binaların yok olmaması koruması turizme katkı yapması lazım .Binalar yok olursa bunun ayıbı sadece Edirneliler olmayacaktır.

Bu arada harabe yapıların çevresi sarılmalı. Buraları çöplük,mikrop yuvası olmaktan kurtulmalı.

Bu tür harabe binalar akşamcıları mekanı haline gelmesiyle aileler buralardan geçmeye çekiniyor.

Bu tür harabe yapıları çevresinin sarılmasıyla çirkinlik gizlenebileceği gibi buraların çöplük haline gelmesi ve akşamcıların yuvası haline dönmesinin  de önüne geçilmiş olur.

----------------------

 FIKRA

KAÇINCI

Ahmet İstanbul’dan trene binmiş köyüne dönüyordu.

 Biraz sonra trende biletleri kontrol eden kondüktör kendisini oturduğu koltuktan kaldırdı.

“ Burası birinci mevki sen üçüncüye git”

Ahmet oradan kalkıp bir başka yere oturdu.

 Bu kez de kondüktör kendisin, kaldırıp:

“ burası ikinci mevki sen üçüncüye git” dedi.

Ahmet şaşkınlıkla  bu kez bir yataklı vagona girdi.

  Yeni çiftin kaldığı yerde durup kapıyı çaldı ve sordu:

“Affedersin hemşerim bu kaçıncı ?”  dedi…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.