Yöremizle ilgili fikirler ve yazılar hep ilgimi çekmiştir.

Kesip saklarım böyle ilgimi çekenleri.

Deniz Pamukçuoğlu’nun bir yazısını kesip saklamışım

Neden mi?

Gökçeada’dan sözettiği için.

Saros Körfezi’nin Çanakkale açıklarında yer alan bu adamıza gitmeyi bir türlü gerçekleştiremedim.

Ama uzaktan da olsa gördüm.

Çünkü, bu adı güzel, kendi güzel adamız Enez kıyılarından görünür. Ancak her zaman değil. Atmosferde pus, sis ve nem yoksa.

Biraz batısında yer alan Semadirek (Uyuyan Güzel) ile yüzyıllardır, bakışıp durmuşlar. Ne hırlama ne gürleme. Barış içindede sanırım sonsuza değin yaşayacaklar. Birbirleriyle

günaydınlaşıp belki de konuşmaktalar.

Yazarın bu yazısı 29 Nisan’da yayımlanmış. Demek ki doğanın ve baharın en güzel günlerinde.

Diyor ki:

 “Bir haftadır gökçeada’da köyümdeyim.Bizim Eski Bademli., hayvanların serbest dolaşım özgürlüğüne sahip olduğu ender köylerden biri.

Bu yazıyı evimizin balkonunda yazıyorum.Civcivlerini peşine takan bir tavuk geçiyor kapımızın önünden.

Doğa başöğretmen! İnsan, doğanın sunduklarından, ağaçlardan, çiçeklerden, hayvanlardan yaşama ilişkin çok şey öğreniyor.

İnsan ne yaparsa yapsın, doğanın işleyişini, o mutlak süreci değiştiremiyor Gün geliyor doğa kendine karşı yapılan kötülüklerden, o kötülüklerin kaynağı olan insandan öcünü alıyor…”

Doğaya düşmanmış gözüyle bakmak, onu yenmek ya da aşmak isteği, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir ütopya yalnızca.

Doğrusu; onunla barışık olmak, uzlaşmaktır…

Çünkü, ne yaparsak yapalım o, bildiğini okuyacaktır. Kendi yasalarını uygular. Çünkü onun gücü ve cömertliği, insanoğlunda yoktur, olamaz da.

Ozon tabakasının incelmesi, kirlilik, doğal afetler ve diğerleri belki de dengeleme amaçlıdır. Bilindiği gibi bunları insanoğlunun hırsı, üretmektedir. Çoğu kasıtlı ve kazanma, daha çok kazanma saçmalığı.. Ancak iş önlem almaya gelince,tren hep rötarlı.

Oysa Veysel’in dediği gibi o bizim sadık yarimizdir. Ondan geldik , ona döneceğiz, kesinlikle. En büyük ve çözümsüz gerçek bu değil mi? “Toprak Ana” sözü boşuna mı?..

Gökçeada’nın silüetini izlerken, doğaya ve doğala dönüşün gerekliliğini bir kez daha düşündüm. Çünkü ne varsa orda var. Gerisi yalan dolan. Olayı ancak özetleyip simgeleştirdim. Ama biz öz de yine yazarımızdan;

 “Evet, insan olmak zor, ama ‘ insan gibi insan’ olmak, çok daha zor.

Uzaktan bakmak yetmez elbet. Gitmek görmek, gezmek gerekir. Adalar ıssızlığı ve sessizliği sever. Denizin ortasında yaşamanın özü bu sessizlikte ve bu ıssızlıkta vardır. Mavi-yeşil ve çiçeklidir bu dal !..Çünkü onlar, yalnız yaşar, yapayalnız güzelliklerde.

Zülfü Livaneli’ bu konuları içeren romanını okursanız, güneşlenirsiniz güzelleşirsiniz.

Daha dün ülkemizin bir çok yerinde depremler yaşandı. Doğanın tepkisi mi, bilinmez.Özellikle Çanakkale-Ayvacık boyutunda hasar oldukça büyük.Bereket can kaybı yok.

Ülkemiz ne yazık ki deprem bölgesi. Eskilerden bu yana ne depremler yaşandı, ne zayiatlar yaşandı. Ne acılar yaşandı.

Bu derslere rağmen gerekli önlemler alındı mı? Bu konuda iyimser değilim.”Kaderde varsa…” sözüyle yetinmek doğru değil kanımca. Sen eşeğini sağlam kazığa bağla da sonrasını öyle düşün yaklaşımı da ders olmalı bize. Belki de geçim derdi, her şeyden önce geldiği için mi böyle?...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.