"TÜRKİYE’DE ÇİNGENELER VE YOKSULLUK"

Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turan Şallı, "Romanlar( Çingene) dünya coğrafyasının en eski kavimlerinden olmasının yanında, dünyanın en yoksul sosyal sınıflarının oluşturduğu en büyük aile topluluklarından biridir. Roman topluluklar politik, sosyolojik, eğitsel eşitsizliklerin sarmalı içindedir. Bu sarmalın temel ekseni yoksulluğun yarattığı sosyal dışlanma, yoksulluğun yarattığı tüm sosyal sorunların bütünlüğünde sıkışmıştır" dedi.

"TÜRKİYE’DE ÇİNGENELER VE YOKSULLUK"

Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turan Şallı, "Romanlar( Çingene) dünya coğrafyasının en eski kavimlerinden olmasının yanında, dünyanın en yoksul sosyal sınıflarının oluşturduğu en büyük aile topluluklarından biridir. Roman topluluklar politik, sosyolojik, eğitsel eşitsizliklerin sarmalı içindedir. Bu sarmalın temel ekseni yoksulluğun yarattığı sosyal dışlanma, yoksulluğun yarattığı tüm sosyal sorunların bütünlüğünde sıkışmıştır" dedi.

Emre SEDEF
Emre SEDEF
07 Haziran 2021 Pazartesi 06:26
"TÜRKİYE’DE ÇİNGENELER VE YOKSULLUK"

Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turan Şallı, şunları kaydetti: "Osmanlı döneminde çingene, kipti tanımımın karşılığı“ yoksul” olarak nitelendirilmiştir.Yoksulluk göreceli bir tanım olmakla birlikte, Roman topluluklar için yaşamsal ihtiyaçlarını gidermede yaşadığı sorunlar olarak nitelendirmek en doğru bir yaklaşım olacaktır. Yoksulluk Romanların yüzyıllardır içinde bulunduğu sosyal bir sorundur Sorunun temeli yoksulluk ve yoksulluğun getirdiği sosyal sorunların aşılamamasıdır. Doğal olarak yaşamlarının her alanına olumsuz olarak yansımaktadır

Konuya siyasal ve politik açıdan bakıldığında,  tarihin derinliklerinden kaynaklanan tanım olgusu yoksulluk kökenine bağlıdır. Yaşam biçimi, kendine özgü kalıplaşmış davranış ve düşünceler kamusal alanda farklılıklarını daha görünür olmasını sağlamaktadır. Yaşam koşulları siyasetin veya devletin ilgisinden uzak tutulmuştur. Diğer bir anlatımla;  Türkiye’de sosyokültürel farklılıkları ve yaşadıkları sorunlara yönelik devletin ilgisizliği sorunların genişlemesini sağlamıştır. Devletin hafızasında asayiş konusunda karnesi iyi olmayan Romanlar, siyasi politika olarak oylarına talip, sorunların çözümüne ilişkin uygulanabilir bir politikadan mahrumdur.( Roman Açılımı siyasi bir popülizm olduğundan konuya girmiyorum.)

Kemikleşen yoksulluk kültürü,  sosyal entegrasyon sorunu ile daha büyük açmazlara sebep olabilmektedir. Yoksulluk, eğitim süreçlerini olumsuz yönde olumsuz etkilediği,  sosyal ekonomik fırsatları kullanamama veya değerlendirememe sorunu ile karşılaşabilmektedir. Bu süreçte sosyal dışlanma toplumsal eşitsizliğin genişlemesini hızlandırmaktadır.

Türkiye’de devleti yöneten siyasal iktidarlar görmezden geldikleri Roman topluluklara yönelik güçlü bir istihdam politikası yaratamadığı kadar,  sosyal devlet anlayışı içinde yaşanan koronavirüs salgını süresinde daha da katmerlenen yaşam mücadelesi alarm vermeye başladı. Şehrin çeperlerinde yoksulluğun derin sessizliği yaşanıyor.

Türkiye’de siyasal ve ekonomik anlamda son 20 yıl içinde izlenen ekonomik politikalar (tarım ve hayvancılık) Roman yurttaşları olduğu kadar diğer kesimlerin yoksulluk halkasını genişletmiştir. Özetle;  Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal devlet kavramı içinde mevcut siyasi yapının sosyal politikasına eskiye nazaran daha fazla ihtiyaç duyar hale getirildi. Mevcut siyasi irade;İzlemiş olduğu ekonomik politikalar gereği,  genel anlamda “sürdürülebilir yoksulluk kafesinin içine hapsetti. Ölmeyecek kadar sosyal devlet desteği yarattı. Çaresiz yoksulluk üzerinden biat kültürü yarattı”

Mevcut siyasi iradenin içinde Zaman zaman kendi siyasi cenahından Roman topluluklar veya diğer yoksullara yapılan yardımlar bir lütuf olarak sunulmakta, “besliyoruz nankörlük yapıyorlar” söylemine dahi toplum olarak şahit oluyoruz.

Roman vatandaşların sürdürülebilir yoksulluktan kurtarılması elzemdir. Aksi takdirde yoksulluk çarkların dönmesi Romanları sosyal ezilmeden, sosyal ayrımcılıktan asla kurtulamayacaktır. Türkiye ekonomisinin güçsüzlüğü yarına güvenle bakamayan toplum yaratmıştır. Tüm kesimler koronavirüs etkilerinden büyük bir hasar aldı.

Hak hukuk, adalet kavramının yerini maddiyet aldı. Maneviyat, ahlak değerleri bu gidişle son nefesini vermek üzere! Ticari ahlâk zaten bitmiş durumda. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri çoktan göçtü. Tilki bayırı aştı. Kirpiler merada serbestçe dolaşıyor. kavga sorunları yok, ikisinin de kendilerini koruyacak güçlü dikenleri var. Zenginlerin parası, yoksulların çaresizliği var.Bozulan mideye ekşimik bile zor gireceğe benziyor, yiğit muhtaç kalmış bir kuru soğana, söylesem mi söylemesem mi?"

Haber Merkezi

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.