Yetkililer enflasyonun tek haneliye indiği iddiasındalar.  Bakalım piyasa acaba öyle mi ? Bunun en güvenli yolu ondan etkilenecek olan halkın aransa girip onun sesini dinlemek.

Baş zamanlarımda kahvelere gidip günde ancak bir çay içebilen  yanına bir misafir geldiğinde parasını  ödemede zorlanan dar gelirli  halkın hayat pahalılığı konusunda tepkilerini dinliyorum.

Buraya gelen vatandaşların bazıları emekli bazıları çiftçi veya esnaf. Onların arasında çocukları iş bulamayan insanlarımız da var.

Gazetelerde “ Enflasyon düşüyor” müjdesini veren gazetelere  bakıp tepkilerini gösteriyor.masa etrafında ülke ekonomisi konusunda  kendi yaşamlarında örnekler verip kritik yapanlar “ Bu nasıl enflasyon  düşmesi ki geçen yıl aldığım bir şeyi bu yıl yarı yarıya pahalı alıyorum.

Çarşı pazarda  alışverişte bir bakıyorsun elindeki para gitmiş.

Hayat pahalılığının azaldığını söyleyenler şöyle halkın arasına girip bu konuyu halktan  dinlesin.

Enflasyon düştü iddiasında bulunanların tuzu kuru. Zor  hayat şartları onları  hiç etkilemiyor. Bakıyoruz halka fiske ile verilen zamlar onlara kepçe ile veriliyor.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

DAR GELİRLİYE TATİL HARAM

Dar gelirli ile  bu ülkenin yönetiminde olanlar arasındaki makas gün geçtikçe açılıyor.” Diyorlar.

Bir başka vatandaş gazetedeki yazıyı göstererek “ Bak burada “ yatana da satana da zam” deniyor. Sen kıt kanaat biriktirip bir haftalık tatil yapmak isteyeceksin.şimdi ona da zam geliyor. Onun için de ayrıca para ödeyeceksin. Başka ülkelerin emeklileri  yurdumuzda  aylarca tatil yapıyor , denizlerimizden yararlanıyor.Bizler ise  ancak onları seyrediyoruz.

Bu söz doğru  gerçekten yatana da satana da zam gelecek.” Diyor.

Bir başka vatandaş “ Havalar soğuduğu için evde küçük çocuk var doğalgazı yakalım dedik  bir hafta için 200 lira  fatura geldi.

Bunu aya vurduğunuzda  800 lira eder. Biz bunun altından nasıl kalkarız. Kömür sobası kursan ona da zam gelmiş. Anlaşılan bu kış işimiz çok zor.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

BÖLGE SORUNLARINA ÖNEM VERMELİYİZ

Bakıyoruz   bölgemizdeki siyasilerimiz meslek kuruluşlarımız, odalarımız  bölgemizde gelişen  sorunları  gecikerek arkadan takip ediyorlar.

Adeta bir vurdumduymazlık içindeyiz.

Bölgemizde işsizlik artıyor,İş alanları yok,Devlet yardımları bölgemize  kısıtlı geliyor,

Selimiye yanındaki rezil görüntü . ne olacak.? Bunların çeşitli örneklerini sıralayabiliriz. Bunlardan biri belki de en önemlisi, bölgemizdeki verimli tarlaların satılması yıllardır gündemde, buna bir çözüm bulunamıyor.

En yetkili ağızlardan açıklandığına göre 200 bin dönüm belki daha üzerinde verimli toprak bölgedeki sahiplerinden, yıllardır o tarladan ekmeğini kazanan çiftçilerimizden alınıp ne olduğu belirsiz kişilere satıldı.

Bölgemiz ekonomisi dikkat alındığında bu  hayati  bir konu.  Ne yazık ki ne siyasilerin ne de çiftçi kuruluşlarımız bu toprak talanına yeterince eğilmiyor.

Ara bir kısır tepkiler bildik  demeçler olsa da bölgemizdeki toprak satışları devam ediyor. 

Özellikle müzayede ile akrabasının tarlasını almak isteyenler meçhul kişilerin yüksek fiyat vermesi sonucu  akrabalar mülkünden de mahrum kaldılar.

Bir tarlanın müzayedeye çıkması demek toprağın bu meçhul kişilerin malı olmasına çanak tutmak   demekti. Ne yazık ki, bazı kişiler akrabalar arasında   tarla mirası  konusunda  anlaşamayınca müzayedeye çıkarmak istiyorlar.

Bu durumdan  her an haberi olan  toprak tüccarları onların uzantıları anında devreye girip yüksek fiyatla tarlayı sahipleniyor toprağı resmi tapusuyla almış oluyor.

Bu alengirli oyunlar ne yazık ki, zirai kuruluş temsilcilerimizin  parlamenterlerimizin dikkatini çekmiyor.

Bir anlamda  bölge arazilerinin meçhul kişilere gitmesine adeta  göz yumuyorlar.

Bir süre sonra  ayakları suya erecek . Fakat o zaman iş işten geçmiş olacak  . Bu tür bölgemiz ekonomisine zarar verecek gelişmeleri olup bittikten sonra sahiplenir gibi görünmek yerine henüz oluşum safhasında  el atılmış olsaydı tarlalarımızın el değiştirmesi önlenmiş olurdu.

Bölge halkının en büyük güvencesi olan  tarlasının  elinden gitmesi çiftçilerin  mesleğine en büyük darbedir.Tarlası olmayan çiftçi nerede iş bulacak.

Onlar sadece o işte yoğrulmuşlar en iyi o işi yapmaktadırlar. Sen çiftçileri oradan kopardığında yaşamını zehir etmiş oluyorsun.

Özellikle politikacıların bölgedeki tarla satışlarının altında yatan gerçekleri enine boyuna araştırıp halka bilgi vermeleri gerekir.

------------------------------

UÇSA DA YÜRÜSE DE KEÇİ

İki avcı dağlık bir bölgede ava çıkarlar. Bu avcılardan biri çok inatçıymış hani bir tabir vardır dediğim dedik cinsindenmiş

Bu iki avcı arkadaş ava çıktığından bir süre sonra dağın yamacında bir karaltı görürler. Avcılardan biri o karaltının keçi olduğunu savunur. Diğeri ise onun kartal olduğunu, keçinin oraya ulaşmasının mümkün olamayacağını iddia eder. Kartaldı-keçiydi diye iddiaya giren avcılar sonunda bir silah atarsak ne olduğu anlaşılır diye kararlaştırırlar.

Silah sesini duyan kartal oradan uçar. Böylece görünen karaltının kartal olduğunu savunan avcı haklı çıkar.

Kendi söylediğinde ısrarcı olan arkadaşı bunu kabullenmez ve o karaltı bence uçsa da keçidir yürüse de keçi diyerek inatçılığını sürdürür. 

----------------------------------------------------

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?

İLK HARİTAYI KAŞGARLI MAHMUT ÇİZDİ

Tarihimizde ilk harita Kaşgarlı Mahmut tarafından yapıldı.

Bu ilk Türk haritası Kaşgarlı Mahmut’un 1072 yılında yazdığı Divan-ü Lügat-ı Türk'ün

Metnindedir. Türk boylarının oturduğu yerlerle çevresindeki yabancı yer ve toplulukları göstermekteydi.

Haritanın ortasında ise Karahanlılar'ın ilk başkenti olan Babasagun vardı.

--------------------------------------------------------------------------------

AL BAKAYIM NE OLACAK

Rahmetli Aziz Nesin’in” A Bakayı Ne olacak adında bir hikayesi vardır. Mecazi manada günümüz  için de  çok anlamı ifade eden hikâye şöyle:

Bir bayan  toplu taşıma araçlarında seyahat ediyor.Oturacak yer bulamadığı için ayakta yolculuk yapıyor. Bu arada sırnaşık bir adam kadını taciz etmektedir.

 Kadın bu arada eşine telefon ederek birinin kendine sarkıntılık yaptığını söyler. Adam eşine” A bakayı ne olacak” diye cevap verir.

Kadın evinin yakınındaki durakta otobüsten iner. Bir baksın ki kendisine sarkıntılık yapan adam arkasından geliyor.

Yine eşine telefon ederek  kendini taciz eden adamın yanında olduğunu duyurur.

Adamın cevabı yine “ A bakayı ne olacak” olur.

 Kadın evine gelir kapısını açmak üzereyken bir bakar adam yanı başında.

Telaşla kocasını arar ve kendine sarkıntılık yapan adamın evin kapısında olduğunu duyurur adamın cevabı yine “ A bakayı ne olacak”olur.

Kadın evden içeri girer yatak odasına girip soyunacak arkasına bakar ki adam yanı başında   bunun üzerine telaşla yine eşini arayıp  peşinden gelen adamın yatak odasına geldiğini duyurur.

Eşi yine” A bakayı ne olacak” yanıtını verir. Aziz Nesin’in A bakayı ne olacak hikayesini bugünümüze uyarladığımızda ne ifade ediyor.

Onun yorumunu okuyucularımıza bırakıyorum. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.