Başbakan Binali Yıldırım, Pazar günü Edirne’deydi. Aslında miting için uygun   olmayan dar alanda  Selimiye yanında miting yaptı. 
Miting meydanında biriken vatandaşlar Başbakan’dan kendi ekonomik sorunlarına yönelik müjdeler bekledi.
Başbakan  en büyük alkışı hızlı tren projesinden aldı. Bu müjdeyi verdiğinde halk bu haberi uzun süre alkışladı. 
Halk tarafından bu alkış ne için verildi. Müjde dediği hızlı tren projesinin tamamlanmak üzere olduğu sözleri üzerine oldu.
Bu proje tamamlanacak daha sonra alt yapı çalışmalarına geçilecek. En iyimser tahminle Edirne’ye hızlı trenin gelmesi iki üç yılı bulacağını bu işin yetkilileri söylüyor.
 Ben isterdim ki halkımız Trakya’yı çok yakından ilgilendiren tarlaların satışları konusunda ne önlemler alınacak.
 Ergene ne zaman kirlilikten kurtulacak, 
Çakmak projesi ne zaman hayata geçecek, 
Yunanistan ile sorunları ne zaman son bulacak.
Bölgenin en önemli ürünleri olan ayçiçeği ve çeltik için ithalatın sona ermesi gündemde mi?
Hayvancılığa ve tarıma destek artırılacak mı?
 Mazot fiyatlarında indirim yapılacak mı?
 Edirne en çok hudut kapısı olan bir il,  bu hudut kapılarından diğer bölgelerde olduğu gibi Edirne’nin de yararlanması için proje var mı? Edirne’nin kalkınmada öncelikli bölgeler kapsamına alınıp sanayinin bu bölgeye gelmesini sağlayacak mısınız?
Selimiye Önündeki kazı alanı ne zaman kaldırılacak?
 Başbakanımızdan bu konuda müjdeler bekliyorduk.
 Halkımız o zaman daha gür bir şekilde kendisini alkışlardı. 
Bunlar bölgemiz insanı açısından hızlı trenden çok daha önemli. Bölgenin yarınını düşünen halkımız Başbakan’dan bu müjdeleri bekledi.Fakat beklediğini bulamadı.
DEVLET KARAATHANE AÇARSA KAHVECİLER NE YAPACAK,?
 Siyasette son günlerin en önemli gündem maddesi, her mahallede bir kıraathane açılması.
 En yetkili ağızdan böyle bir müjde aldık.
 Kıraathane sözlük anlamıyla kitap okunan yer olarak biliniyor.
 Bugün kıraathane olarak bilinen yerlerde kitap okuma diye bir şey yok . 
Buralarda insanlar oturup kahvesini çayını içiyor, gazetesini okuyor sohbet ediyor.Bazıları ise kağıt ve taş oyunu oynuyor.
 Buraları bir anlamda emeklilerin ve işi olmayanların boş zamanlarında bir araya geldikleri yerler. 
Devletin bu konuya öncülük edip, her mahalleye kıraathane açması halinde  bu meslekten geçimini sağlayan kıraathane işleticileri ne yapacak,?
 Devletin açtığı yerlerde bedava çay ücretsiz kek, simit olduğu zaman özel kıraathanelere kim gider. 
Buraları bir anlamda işsizliğe davetiye çıkarmak anlamına gelmez mi? Devletimiz istihdam yaratmada öncülük edeceğine böyle aylak insanların gün boyu oturacağı kahvehaneleri açması ne anlama geliyor.
Bu alanda iş yapan esnaflar kahvehanelerin açılmasıyla işsiz kalmayacak mı?
SAĞLIK OCAKLARINDA ISMARLAMA İLAÇ OLMAZ
Aldığımız duyumlara göre, bazı imtiyazlı kişiler hastalarını sağlık ocaklarına güttürmeksizin ilaç yazdırmak için sağlık ocaklarında görevli doktorlarımızı zorluyorlarmış.
Böyle yapmaya doktorlarımızı zor durumda  bırakmaya  kimsenin hakkı olamaz.
 Bir doktor hastasını görmeden ilaç yazma yetkisi yoktur. Eğer yazıyorsa suçlu duruma düşmüş olur.
Bu konuda yetkililerin duyarlı davranmalarını bekliyoruz. Doktorların zorlanarak veya kendi istekleri ile hastaları görmeden ilaç yazmaları meslek yeminine de aykırıdır. Ne demek “benim evde  hastam var bana şu ilaçları yaz” demek. Hatta bazıları  yazdırdıkları  ilaçları eczanelerden evlerine kadar getirilmesini istiyorlarmış.
Bunlar hem doktorlarımızı güç durumda bırakır, hem de bu işe alet olanları zan altında kalmalarına neden olur. İlgililere duyurulur… 
SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTMEK
Kimseden habersiz gizli işler çevirenler için halk arasında “ saman altından su yürütüyor” deyimi kullanılır.
Bu deyimin hikayesi şöyle:
Bir zamanlar köyün birinde açıkgöz mü açıkgöz, bir adam varmış.
Bu  kişi çok açgözlü biriymiş.
O herkes gibi sırası geldiğinde gidip kaynaktan suyunu alır, sebze bahçesini sularmış.
Ama o çok açgözlü olduğu için bununla yetinmezmiş.
Kaynak ile bahçesi arasında gizli bir su yolu açmış. Açtığı su yolunun üzerini taşla, tahtayla kapatıp üzerine de saman balyaları yığarmış. Su, bu saman yığınının altından akarak aç gözlünün bahçesine gidermiş.
Yaz ortasında bütün tarlalar susuzluktan kavrulurken. Onun bahçesi ise yemyeşil haldeymiş.
Köylüler, bu durumdan şüphelenmişler” Bu işin içinde bir iş var” diyerek araştırmışlar ve neticede bu uyanığın saman altından su yürüttüğünü ortaya çıkarmışlar.
SEBEP SENSİN
Maria’nın vefat eden kocasını mezara  gömerler. Cenaze kafilesi gömü işini tamamlayıp mezarlıktan dönerken,  ölenin kocası olan kadıncağız papazın yanına sokulup ve kendisine sorar.-“Rahmete kavuşan kocam Peter’ciğim şimdi acaba nerede dersiniz muhterem peder?”der
Papaz:
-“ Olsa olsa cennetin kapısındadır 
Maria:
-“ Allah Allah neden cennetin kapısında olsun? içeri giremiyor mu acaba?”
-“ İyi adam olduğu için içeri girmesine müsaade ediyorlardır, ama boynuzları o kadar uzamış ki, kapıdan geçebilmesi için cennetin kapısını genişletiyorlarmış.
            BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
ÜLKEMİZDE İLK BAROYU YABANCILAR KURDU
Ülkemizde ilk baroyu 1870 yılında kapitülasyonlardan yararlanan yabancı uyruklu avukatlar kurdu. “Sosyete  Dö Baro  Dö Kostantinopl”  yani  “İstanbul Avukatlar topluluğu” adıyla  kurmuşlardı.
 İlk Osmanlı barosunun ortaya çıkışı 1876 yılındadır.
 Bu topluluğa 62 avukat kayıtlıydı. Bu avukatlardan 11’i Müslüman on biri Rum 38’i ermeniydi.
 Bugünkü anlamıyla, her ilde en az on beş üyesi bulunan ve avukatlık yasası uyarınca görevlerini onur ve dayanışma içinde  toplumun çıkarına göre  geliştirip yapmayı amaç edinen avukatlar arası bir topluluktur.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.