İsmet İnönü’nün torunu CHP Ankara Milletvekili  Ayşe Gülsün Bilgehan   Edirne  Belediye Başkanı  Recep Gürkan’ın davetlisi olarak Edirne’ye gelip Ata’nın Edirne’ye gelişinin  yıldönümünde  Lozan konulu bir konuşma yaptı.

    Bilgehan, her yönüyle, duruşu, konuşması, mütevaziliği ile İnönü ailesinin asaletini taşıyan  bir parlamenter.

    İnönü’nün torunu olmasına rağmen onunla övünmeyi, büyüklenmeyi sevmiyor.  Dedesinin Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı olması, devlet hizmetinde büyük başarısı bulunmasına karşın  dedesinin   başarılarını   anlatmaya çekiniyor

   Bazı politikacıların yaptığı gibi abartılı ve kendilerini ön plana çıkaracak konuşmalardan kaçınıyor.

      Bilgehan’ın toplantısına büyük ilgi olması İnönü’nün torununu mutlu etti. Coşkulu toplantıyı görüp alkışları duyunca gözleri yaşardı. Burada söylediği en ilginç söz; ” Atatürk Edirne’den hiç gitmemiş, devamlı burada”  benzetmesi oldu.

     Bilgehan konuşması sırasında bugüne kadar kamuoyunun bilgisi dışında olan İnönü’nün hatıralarında yer alan konulara değindi. Bunlar Kurtuluş Savaşı önderlerinin nasıl ülke kaynaklarına sahip çıktığı  açısından çok ilginçti.

  Atatürk’ün vefat etmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı’na İsmet  İnönü seçildi. O sıralarda ikinci dünya savaşı gündemdeydi. 1942 yılında İnönü, İstanbul’da çeşitli müzelerde bulunan kutsal emanetlerine bir düşman saldırısında zarar görmemesi için;  kimseden habersiz vagonlara doldurtup müze müdürü ve ailesiyle birlikte Niğde’ye camilere götürüyor  ve caminin önüne asker nöbetçiler koyuyordu.

  Bilgehan, dedesinin bu dini duyarlılığını anlatırken sıkılarak söylüyor. Bunlar bugüne kadar kamuoyundan gizlenen İnönü’nün başarıları…

 Bilgehan,  yine konuşmasında  İsmet İnönü’nün ilk  milletvekilliğinin Edirne olduğunu,  Lozan’a Edirne milletvekili olarak katıldığını ifade etti.

    Rahmetli İnönü askerlik hizmetlerinin bir bölümünü de  Edirne’ de yapmış. Bilgehan, bazılarının karalamaya çalıştıkları İsmet İnönü,   Mustafa Kemal Atatürk’ün en güvendiği  arkadaşı olduğunu bilmeyenler ve  o dönemi baskıcı bir dönem olarak tanımlamak isteyenler için  İnönü’ nün , ikinci dünya savaşı yıllarında savaşa hazırlıklı olmak amacıyla yiyecek  stoğu  yapıldığı  dönemde bazılarının  İnönü’ye “ sen bizi aç bıraktın”  sözleri üzerine İnönü’nün  “ Ben sizi aç bıraktım,  fakat babasız bırakmadım”  şeklinde cevabı  ile bir başka konuşmasında  “Bu ülkede namussuzlar kadar namuslular da cesur olmalıdır” sözlerini hatırlattı.

     Ne tesadüftür ki Bilgehan’ın bu konuşmasından bir gün sonra Sözcü Gazetesi’ ndeki köşesinde Yılmaz Özdil İnönü ’nün  kutsal emanetlere verdiği öneme değinerek şöyle diyor: ”Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 1942 yılında  İstanbul’ daki kutsal emanetleri menzil dışına çıkarmaya karar verdi.’’

    Bunun için Haydarpaşa’ da özel tren hazırlandı. İçine özel bölmeli sandıklar yaptırıldı.

     Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve İstanbul ’un arkeoloji müzelerinde kutsal emanetler Hazreti Muhammed’ in  hırkası, mührü, kılıcı, oku, yayı, Kabenin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran’ı Osmanlı padişahlarının  tahtları, eşyaları, tablolar, porselenler ve paha biçilmez eserler büyük bir gizlilikle sandıklara yerleştirildi.

    Bunun için 48 vagona 395 sandık özenle konuldu. Trenle Niğde’ye götürüldü. Bununla beraber Topkapı Sarayı Müdür Yardımcısı Lütfü Turan Bek başkanlığında 30 personel bu kutsal emanet sevkine eşlik etti.

    Onlar, eserler İstanbul’a dönünceye kadar  aileleri ile birlikte  Niğde’ de kalacaklardı. Kutsal emanetler ve ecdat hatıraları Niğde Ak Medrese ve San Han’a yerleştirildi.

  Bu emanetler özel askeri birlik tarafından korundu. Bunun için yerel yöneticilere dahi bilgi verilmedi. İnönü, Churchill ile Adana’da görüşmeye gittiği sırada, treni Niğde’ de durdurdu. Emanetlerin olduğu binayı teftiş etti. Görevlilere “ Size emanet, bize emanettir. Bu kutsal emanetleri iyi koruyun, gözüm arkada kalmasın” dedi.

    Aradan dört yıl geçti 2. Dünya Savaşı son buldu.  Kutsal emanetler tekrar İstanbul’ a taşındı. İnönü bu olayı tuttuğu günlüklerinde dahi bahsetmedi ve kendisine pay çıkarmadı.

    Atatürk kutsal emanetler çalınmasın diye kayıt altına alıp Topkapı sarayına getirmişti. Atatürk’ten sonra şehrin işgal tehlikesinde de zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından bu emanetlere sahip çıkıldı.

     Bunu bazılarının ifadesiyle iki ayyaş diye suçlanan kişiler yapmıştı.” diyen  Yılmaz Özdil’ in tanımlaması böyle.

Kurtuluş Savaşı kadrolarını karalamak bir yana, aslında bize bu güzel yurdu bağışlayanlara sahip çıkmalıyız. Bugün hür ve bağımsız ülkede yaşıyorsak, bu onların sayesinde olmuştur. Bunu unutmamalıyız.

ÖZLÜ SÖZLER

İktidarda kalmak değil, itibarlı kalmak önemlidir

 İSMET İNÖNÜ

    

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.