Okullarda ikinci dönem bitti, bitiyor. Karneler , teşekkür belgeleri hak eden öğrencilere verildi, verilecek. Kimi sevinecek, kimi üzülecek. Bazı veliler çocuklardan daha heyecanlı ve telaşlı. Çocukların başarısıyla bütünleşmiştir büyük bölümü.

Meslekte otuz küsur yıl geçiren bir eğitimci olarak söyleyeceklerim olacaktı elbet. Aslında bu konuda yıllardır yazmışımdır. Etkilenen olmuş mudur? Kim bilir?

Her insan özgün bir yaratıktır. Yani eşi ve benzeri yoktur, tektir Bu saptama çocuklar için de geçerlidir. Üstellik çocuk dünyası için de söz konusudur Yani onların dünyaları yetişkinlerin minyatürü olarak düşünülemez. Çünkü özgündür. Olaya bu açıdan yaklaşılırsa eğitim yaşamı da verimli ve başarılı olacaktır.

Velilerin çoğu kendi çocuklarını üstün başarılı sayarlar. En önde ve üstün başarılı olmaları için ellerinden geleni yaparlar. Aşırıya kaçmadığı sürece, bu bir bakıma doğaldır.

Onların çocuğu sınıfın birincisi olmalıdır.

Bir çok yanılgı, bu çizgiden başlar. Her öğrencinin amacı yarışmak ve sınıfın birincisi olmak için çalışmak olmamalı. Kendi yapısına ve düzeyine göre düşünmeli, kendisiyle yarışmalıdır.Her geçen gün başarısı artıyorsa; önemli olan budur.

Ne denli doğru ya da inanılır bilmiyorum ama bizim ruh sağlığı hocamız. “Okulun(ya da sınıfın) birincisi, hayatın dümencisi” derdi. İftihar belgelerini de “intihar belgeleri” olarak yorumlardı. Aşırı sınavların ruh sağlığını olumsuz etkilediğinden de söz ederdi. Ama gel gör ki o kadar çok sınav yapılıyor ki, dayanabilene aşk olsun. Çoçuğunun başarısı velinin zamanında başaramadıklarının toplamı da sayılabilir. Yani bir çeşit tatmin (ideal ben)

Dikkat ederseniz en uzun öğretim yılı ilkokullardadır. Oysa çocuklar oyun isteği de normaldir. Bu nedenle hele küçük sınıflarda oyunla öğretim büyük önem taşır.

Ezbere dayanan eğitim sistemimize bir türlü çözüm bulabilmiş değiliz. Yaz yaz ezberle, gir sınava. Ne denli çok ezberlemişsen o denli yüksek not.

Ödev işkenceye dönüştürülmekte. Her gün sayfalarca ödev verilmekte ve ertesi güne yetiştirilmesi istenmektedir. Görev yapan öğretmenler sanırım İlkokul Programını okumuyor. Okurlarsa göreceklerdir. İlk üç sınıflara ev ödevi verilmez, üçüncü sınıflara on, on beş dakikayı geçmeyen kaynakları da belirtilen ev ödevi verilebilir. Küçücük çocuklara ağır ve yüklü ev ödevi vermek onları bıktırıp usandıracak ve belki de okuldan soğutacaktır.

Öte yan da çok kalabalık sınıflar. 15-20 kişi olması gereken sınıflar üç-dört misli kalabalık olunca başarı elbette azalacaktır

Bu yanlışları ilk yıllarda biz de yaptık. Örneğin uzunca bir şiiri bir gecede ezberlenmesini istedik. Ertesi gün baktık kı bir kişi bile ezberlememiş. Yani kaldıracakları yükün üzerine çıkılmamalıdır, kesinlikle.

Artık şiddet olayından yana olan ve bunu gerçekleştiren “hoca”lar da var. Bu çağ dışı yaklaşımın eğitimde yeri yoktur.Gerçi son yıllarda öğrenciler de bir tuhaf oldu. Sululuk ve şımarıklık diz boyu . Sigara içmeler, efelenmeler… olacak iş mi? Yine de dayak olmaz.

. Disiplin kurulları ne işe yarıyor? Neredeyse “falaka “ dönemi devreye girecek.

Taşımalı eğitimde sakıncalarına ve sorunlarına rağmen sürmekte.”Bir beş sınıflı okula bir ya da iki öğretmen. Ve birleştirilmiş sınıflarla eğitim. Belki de dünyanın en zor işi. Ben böyle bir okulda çalıştığım için olayın bilincindeyim. Yani taşımalı eğitimi doğru buluyorum.

Önlemler iyi ve geçerli ise bir diyeceğim olamaz.

İkinci dönem de bitti. Kimbilir ne ödevler yüklendi yine.Oysa çocuk dinlenebilmelidir. Bu oyun oynayarak ya da sevdiği etkinlikler katılarak olabilir. Çoçuğu yalnızca ders çalışan, ödev yapan bir robot gibi algılayamayız. Unutmamak gerekir ki o da bir insan. Onun da kendine özgü kişiliği ve yaşam tarzı var.

Eğimin ve öğretmenin sorunları bitmedi, bitmeyecek gibi… Davranış bilimleri yerine

Hele işin içine siyasette giriyorsa vay halimize!...

En iyisi açtırmayın kutuyu, söyletmeyin kötüyü. Çünkü ben artık emekliyim.

Torun torba sahibiyim.

Ve laik eğitimden yanayım.

Davranış bilimlerine göre bir sistem oluşmalıdır.Akıl ve bilim çerçevesinden sapılmamalıdır.

Başarısız çocukların üstüne gitmekse eğitimin özüne ve sözüne uygun değildir. Pataklama ancak ve ancak hayvan eğitenleri için geçerli olmalıdır.

Veliler ve öğretmenler şu sözlerin derinliğinde gezinmelidir:

“Eğitim, çocuğa saygı ile başlar.”

“Bir okul açmak, bir hapisana kapatmaktır.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.