1- KİTAP

Gerçekten adından bile anlaşılacağı gibi İlginç mi ilginç bir öykü yapıtı. Hayal ürünüyle gerçek karışımı olaylar. Okumaya başlayınca elinden bırakamıyor insan. (Dorlon Yayınları-143 sayfa)

Yapıtı bana aile doktorumuz Esma  Gündoğdustan’da olmayı denediğimde             sundu. Anladığım kadarıyla  Doktor olan yazarını da tanıyor. Öyküler başka bir dilden Türkçeye çevrilmiş:(Necati Güneş).

Önce yazarı biraz tanıyalım:

Dr. Olan yazar Hasan Efraimov 1966 Bulgaristan doğumlu. Kadım doğum uzmanı Bulgaristan’ın Dobriç kentinde çalışmakta.

Yapıtta yer alan öyküler:

Derviş Koncolosu

Karakoncolos

Karakoncolosun Prensesi

Karakoncolosun Evi

Yalancı, Karaconsolosların Toprakları, Karakoncolos’la Karşılaşma Anı, Siyah karakoncolos,Karakoncolos avcısı, Son Karakoncolos, Manhattan’daki erikler.

Yazarın bunun dışında sekiz yaıtı daha var.

Öyküler ayrı ayrı olsa da bağlantılı. Ve tümü Karakonculos-dali erik-Ali kurt üçgeni içinde  hayalden gerçeğe, gerçekten hayalene doğru sizi uçurmakta. Yer yer korkuların da öyküleri varsıllaştırdığını söyleyebiliriz.

 “Manhattan’daki Erikler” öyküsünün giriş bölümü ilginç ve dikkat çekici değil mi?

“Size  Amerkalı olduğumu söylesem, değilim. Sanki Bulgaristanlı da değilim… Uzun zamandır hiçbir şey değilim….  Orada boşlukta bir yerdeyim… Atlantik’in üzerinde, muhtemelen. Bazen okyanusun doğu tarafında… Bazen batı  tarafında… Sanırım ortadayken en iyi hissediyorum kendimi. “Titanik’in battığı yere yakın bir yerlerde… Bulgaristan’da olmayı denediğimde, Amerika deli bir mıknatıs gibi çekiyor beni. Ve dengeyi sağlamak için kendimi Atlantik’in üzerinde buluyorum. Amerika’da olmaya karar verdiğimde, bu defa Bulgaristan çekiyor. Ve kendimi yine Atlantik’in  üzerinde buluyorum. Sanırım benim kaderim böyle, Atlantik’in üzerinde yaşamak…”

Bir de arka sayfadan aktarma yapmak istiyorum:

 “Dondum ben anne… Senin küçük koncolosun.

Saçlarımda karlar getirdim, Bunu buldum dünyada ben anne.

Eğilerek, tahta sokak kapımızdan girdim, yabani otların sarmış olduğu bahçeye adım attım.

Deli erik ağacına sarıldım., ama kendimde gözyaşı bulamadım.

Zaman, geçmişin paslanmış korkuluklarının arasından sıyrılıp gitmiş,. Onu durdurmayı başaramamışlar: Acıyor…

Artık çok canım acıyor…

Orada, sizin yanınızda, bu acılar bitecek mi anne?”

Bu iki alıntı anlatım konusunda ipucu verecek nitelikte gibi geldi bana. Yani belki, tekrar olacak ama vurgulamam gereken “Sürükleyici bir anlatım” okumak isteyeni bekliyor.

Bazan böyle gözden kaçan yapıtlar çok oluyor. Zaten yeni basılan bir yapıtı kitapçılarda bulmak oldukça güç. Dağıtım da ülkemizde ayrı bir sorun. Kitaba karşı ilgisizlik var, sanıyorum. Okuyan da giderek azalıyor azalmakta. Her kesin elinde cep. Nerde olursanız olun bunu arkadaş olarak yanınızda bulabilirdiniz. Yetişkinlerin çağdaş oyuncağı sanki. Kullanılmasın mı? Hiç olur mu? Çağdaş nimetlerden yararlanmak her insanın ortan paydası bence. Benim değinmek istediğim aşırıya kaçmamak. Kitapta okumak, okuyabilmek, zaman ayırmak. Tüm teknik gelişmelere rağmen inanın en yakın dost ya da arkadaş kitaptır. Bence kitapsız kalmayaın

Kimse size “Vay kitapsız!..”  diyemesin…

           

           

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.