Salon camının dış tarafındaki denizliğe kuşlar için bir şeyler döktüğümden beri, hemen hemen her gün bir serçe uğrar oldu. Bir şeyler bulamadıklarında pencereyi tıklamaya başladılar gagalarıyla. Olay daha çok akşam üstleri oluşmakta.

Ben de balkondan zevkle onları izliyorum. Ürkek, tedirgin ve telaşlılar. Çabucak tıkınıp uçup gitseler de yeniden dönmekteler.  Diye bakınırken başka şeyler dolandı aklıma.

Her insan, genellikle başkalarını ‘bir başka  ben’ ya da “aynısının tıpkısı sanır. Böyle bir şey yoktur ve olamaz da.

Önce şu bilince ulaşmamız gerek: Her insan özgündür. Tüm dünya’da eşi ve benzeri yoktur. Bilimsel yaklaşım budur.

Yapılan araştırmalara göre yumurta ikizlerinde bile benzerlik, yüzde dosanlar düzeyindedir. Davranış bilimleri de böyle olduğunu vurgular.

 “Ben olsam, böyle yapardım” demek; sen de benim gibi yap anlamına gelir.

Ama o, sen değilsin işte!

Düşünce ve inanç ayrılıklar bu açıdan bakınca normal sayılmalıdır. Normal olmayan, bu anlayışı benimsememektir. Olaya böyle bakmamaktır. Demokrasiler de basit anlamda bunu ister bizlerden.

 “Ötekileştirme” saptaması bir ara tutkal gibiydi. Ağızdan ağıza dolanı durdu.. Bu deyişin özünde de aynı görüşün varlığından söz edilebilir.

 “Herkesi, olduğu gibi kabullenmek (kimseye zarar vermediği sürece) sorunu bir ölçüde çözecektir gibi geliyor bana. Uzlaşma insansa daha çok yakışır. İlişkileri yumuşatır, kanımca. Üstelik demokrasinin de önemli köşe taşlarındandır.

Yıllardır sivil bir anayasa üretilemedi, ben bunun olamayacağı inancındayım. Çünkü her siyasi parti çıkarları açısından yaklaşmaktadır. Ülkenin, halkın çıkarları ön planda tutulsa, belki o zaman.

Örnekse; seçim sistemi ve yüzde on baraj. Resmen adaletli olmayan bu ikisi bile uygun ve doğru yerlere çekilemedi. Neden? Çünkü; güçlü partilerin çıkarınadır.

Her ağaç ya da çiçek aynı cinsten olsa bile birbirine yüzde yüz benzemez.

O zaman birlik, bütünlük nasıl sağlanacak?

Önce hoşgörü ve demokratik tavır.

Sonra ortak noktalarda (azgari müşterekler) buluşmak. Uzlaşmanın kapılarını açık tutmak, en azından.

 “Ben varım” başkaları beni ilgilendirmez. Ötekileri hiçe saymak, ezmek, yok saymak… Bunlarla bir yerlere varılamaz. Böyle düşünemez ve söyleyemezsiniz. Toplumun bir bireyi, üyesi olduğumuz gerçeğini gözden uzak tutamazsınız. O bütünün bir parçası olduğumuzu bir kenara atamazsınız, kesin. O olmasaydı, bizler de olamazdık.

Tek başına yaşamak olası mı? Kurumlar ve kurallar toplamı oluşturur         

Bunlar insanlar ve toplu yaşam için koşuldur. Hayvanların bazı türleri de toplu yaşar ama onlara sürü denir. İç güdüleriyle ve sürü olarak … Hayvanlarda beyin olsa bile akıl yoktur.

Tüketirler ama üretemezler, yaratamaz, öğrenemezler. Alet kullanamazlar, sürünün üyesidirler. Düşünemez, tartışamazlar. Öğrenemezler dedik. Öğrenseler bile bunun akılla ilgisi yoktur. Şartlanma yöntemiyle o da çok az öğrenirler. Gülemez, ağlayamazlar

Yerler, içerler ve ürerler..

Öleceklerinden bile haberleri yoktur

En gelişmiş varlık olarak insan, en üstün varlıktır. Aklını kullanan, uygarlıkları yaratan insandır Sorunlarını aklını kullanarak çözen tek varlıktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.