Bir zamanlar evlerin baş köşelerinde bulunur, konuklara ikram edilmek için kül tabakları ve sigaralıklar dört bir yanı süslerdi.

Ömür törpüsü olduğu dünya gündemine bir bomba gibi düştüğünden beri, bir büyük baskı ve yasaklama, hatta tiryakileri topa tutma çağı açılıverdi.

Sigaranın bilimsel yönden ne denli zararlı olduğu yadsınamaz elbet . Tiryakiler bile bu bilinçte sanırım. Ancak gündeme giren kınama ve yasaklama olaylarının oldukça abartılı olduğunu sanıyorum.

Zararlı alışkanlıkların kolayca terk edilemeyeceğini çok kişi yaşamıştır. Ancak birey her şeye rağmen içmeyi sürdürüyorsa, başkasına zarar vermemek koşuluyla onun bileceği bir şey olmalı diye düşünmek istesem de, doğanın alacağı yaraları da düşünmek zorundayım. Alışmışlar, kurallara uyabiliyorsa üstüne üstüne gitmenin bir anlamı olmayacağı , ters tepkilere de yol açabilir. Ancak bırakamayanlar (içmeyenler buna inanmaz) azaltmayı denemelidir hiç olmazsa azaltmalıdır. ‘Tiryakilik”, “Pasif içicilik”... konularında alınan önlemler var elbet, ama yeterli olduğunu düşünmüyorum. Tiryakiliğin ilacı ve tedavisi var dense de pek inandırıcı ve gerçekçi değil.

Bence konunun can alıcı noktası “başlamamak”, olanaklıysa “başlatmamak”... Ne yazık genç kuşağın büyük bir bölümü bu konuda duyarsız. Ve ne yazık ki, başlayan başlayana; içen içene...

Engellemenin yolu ise eğitsel-ikna yolu olmalıdır. Özeleştiri ise önem kazanmaktadır. Bu da akılcı bir özeleştiri olmalı özverili davranabilmelidir. Çünkü sorun öncelikle kişinin sağlığı açısından önemlidir. Aşırı baskı ve yaptırımın sigarayı daha tatlılaştıracağı da göz ardı edilmemeli.

Cemal Süreya bir şiirinde “Sigara içenlere ateş etmeyin” demişti. Yaşasaydı, bu bombardımana ne derdi bilemiyorum, doğrusu.

Alkol için de aynı yaklaşım olası. Zararlı evet, onun da aşırısı… Yoksa alkol de bir alışkanlık olayı. Ama kullanmayanlara gel de anlat. Bir çok kısıtlamalar geldi. Alkol zam üstüne zamlandı ve elbette gamlandı. Her türü el yakıyor artık. Bu önlemler insanları başka yollara zorladı.Bu nedenle belki de zehirlenip yaşamını yitirenler de oldu, olmakta. Bu olumsuz yaklaşımların yanında “Su için de rakı içen de ölecek” deyip avunanlar da az değil.

İnsan, tek başına bir varlıktır. Kimseye benzemez, kimse de ona benzemez. Bu nedenle her insan önce kendisiyle barışık olmalı. Vücuduyla uzlaşmalıdır, dolduruşla değil. Vicdan dedenen kavram o kişinin yönlendiricisidir. O sese kulak vermeli… İnanın doğruyu o söyleyecektir…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.