Koca dünya kimlerin elinde? Örgütler bir yanda, diktatörlükler öte yanda. Manyaklar başka alemde. Akıllı ve kültürlüler sessiz ve pasif.

Deliler mi? Delisiz mahalle, köy , semt olur mu?

İyi güzel ve insan gibi insan yetiştirmenin tek yolu çağdaş eğitim. Uzun vadeli bir yatırım bile olsa eğitim, eğitim, eğitim.. Elbette gelişi güzel ve ezbere eğitim olmaz. Eğitimin temellerini, eğitim bilimleri (Pedagoji) oluşturmalıdır ki, güzel insanlar yetişsin..

Başka yollara sapanlar kan kaybediyor demektir. Kuralsız plansız, eğitim- öğretim olmaz.

Bu günlerde başka konulara değinmek bile hoş değil. Çünkü can alan ve dünyayı tehdit eden bir virüs tüm ülkeleri kolaçan ederek yaşayanları en azından ürkütüp, tedirgin etmekte. Çin’de başlayan coronavirüs neredeyse ışık hızıyla yayılmakta. Sonunda bizim ülkemize de girmiş durumda. Koruyucu önlemler sayesinde çok geç girebildi meret.

Dünyamız geçmişte büyük salgınlar yaşamış. Binlerce, belki de on binlerce insan canından olmuş. Bu da geçecek elbet. Her zaman olduğu gibi ölen öldüğü ile kalacak yine.

Uygarlık ve bilim bu virüsle nasıl başa çıkamaz diye düşünüyorum ama çaresizim bu konuda.

Hani bir bilim adamı demişti, bana bir kaldıraç bulun dünyayı yerinden oynatayım. Böyle bir şey olur mu, olabilir mi? Bilmiyorum. Bilimde “olmaz olmaz” diye bir şey yok, bildiğim.

Rağmen bu virüs dünyayı yerinden oynattı bile. Çaresizler dünyasında yaşar olduk bir kez daha.

-----------------------------------------------------------

 “Ayıp, yasak, günah” üçgeninin içinde yaşıyoruz sanki. Çernobil olayı da dünyamızı büyük oranda titretmişti. Unutuldu gibi ama etkileri halâ sürüyor.

Yani teknik gelişmelerin insanlığa kazandırdıklarının yanında kötülükleri de var. Makineler, iş kazaları, trafikte yaralanıp canından olanlar… Say say bitmez. Ancak bunların ve benzerlerinin çoğunun nedeni ne yazık ki insan kökenli. Kurallara uymamanın zararları.

-------------------------------------------------------------------------

Gözüme çarpan bir iki kent içi olayından söz etmek geldi içimden.

Taraftarlar parkında oturmak için banklar var. Bunların tahta kısımları çok eskimiş ve kırık dökük. Yani onarım ve bakım ister. Çünkü cumartesi pazarına gelen yabancılarda buraları kullanmakta. İlgilenilirse iyi olur kanısındayım.

Dolmuş duraklarındaki kitap dolapları “Al oku, bırak okut” uyarısına rağmen bu doğrultuda değil. Ivır zıvır kitaplar var ama alan yok. Alanlar da geri getirmiyor. Bu iyi niyeti bozmak, kuralına uymamak en azından insanlık dışı bir davranış değil mi? Zaten kitap okumayan bir toplum olduk, bu nedenle beklide hurafeler yayılmakta. Çaba harcayanlar da az değil hani.

Bu duraklarda son zamanlarda bir de sigara içme yasağı yazısı asıldı. Bana biraz saçma geldi. Oraları kapalı alan değil ki… O yasanın yanlış yorumlandığı kanısındayım.

Bu günlerde virüs yüzünden gelen yeni önlemler umarım iyi sonuçlara neden olur. Evlerimize kapandık evet ama gerekli olduğu için. Çünkü sağlık sorunu her zaman en başlarda yer alır. Ona önem vermek ve gerekeni ya da gerekenleri yapmak boynumuzun borcudur.

Yani şu üstümüze çöken karanlık acılı ve acıklı günler umarım en kısa zamanda yakamızdan silinir..

Ey mikrop biz de bir söz var: “Tak sepeti koluna, herkes yoluna” bu senin için de geçerli…

Ey karamsarlık sana da güle güle… Stokçular, fırsatsılar… Nasılsınız?

Olayı küçümsemeye gelmez elbet. Ancak aşırılıklara da gerek yok.

Ünlü ozanımız der ki

“Ne doğan güne hükmüm geçer/

Ne halden anlayan bulunur/

Ah, aklımdan ölümüm geçer/

Sonra bu bahçe bu kuş bu nur/

Ve gönül tanrısına der ki/

Pervam yok verdiğin elemden/

Yeter ki gün eksilmesin penceremden.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.