Kırışıklıklar çoktan başladı. Yaşlının süsü bunlar. Aklaşan saçlar da tacı.

Takvim yaşı genellikle bizi ele verir. Ancak sağlıklı oldukça önemi yoktur. Derler ya, “her yaşın bir güzelliği vardır”. Tam olmasa da doğru gibi.

Hepsi bir yana sağlıklı olmak bir yana .

İnsan; gençliğinde bu koca ömrü bitmeyecek sanır. Bir yaştan sonra da geri gelmeyeceğini anlar. İnsan birey olarak varsa; her şey var. Sonsuza göç ettiğin zamansa hiçbir şey yok. Hem de bir daha geri dönmemecesine.

Hafta sonları genellikle bol maçlı, bol gollü geçer. Kendi maçlarımızı ekranlardan izleyemesek bile yabancı ülkelerin lig maçlarını izleye biliyoruz. Futbol spor olmaktan çıktı çıkalı rant kapısına dönüştü. Topçu olmak için çırpınan gençler az mı? Neden? Çünkü çok para var bu işte. Kafanı çalıştırman da önemli değil. Ayaklar çalışsın yeter. Liberalizmin ürünü müdür, nedir? Bir sürü de yatırım, bir sürü masraf. Hasta! Taraftarlar maç parası için nelere katlanırlar, kimbilir? Bu hafta DERBİ vardı.

Derbi de nereden çıktı? Yabancıyı ve yabancı sözleri severiz ya’ ondan olmalı. Yatırım ve kalkınma için bile onlara kucak açıyoruz desem yanlış olur mu? Onlar çalışsın biz yiyelim, ya da onlara karın tokluğuna hizmet edelim.

Bir Fenerbahçe’ Galatasaray’ maçından sonra ortalık yine korna gürültüleriyle cehenneme döndü. Gece yarısı imiş, bebekler , hastalar, yaşlılar… varmış, kimin umurunda?Yandaşların döğüşe ve yaralamalara varan taşkınlıkları, neyin habercisi.

Bir takımın yandaşı olunabilir elbet. Ama aşırısına kaçmaya gerek var mı?. Biraz çocukça bir yaklaşım değil mi? Tribünlerden duyulan bazı özdeyişler de ne denli tuhaf.

Biz katillerin arkasından bile “Türkiye seninle gurur duyuyor.” Diye bağıran yalakaları da çok gördük.Yobazlığa doğru gidişin taraf bulduğunu az mı yaşadık.

Derbi yerine “büyük maç”, “devler kapışıyor” gibi söylemlerle derdimizi anlatabilsek derdimiz kalmayacak galiba. Hastalık düzeyine varan tarafgirlik yabancılara özentimizi daha da arttırıyor galiba. Maç sonrasında golleri atanlara baktım; hep yabancı isimler. Antrönö

rden kalecisine değin yabancı. Bunlara dökülen paraların ise haddi hesabı yok. Büyük meblağlar. Hep sormuşumdur, yine soruyorum: nereden çıkıyor bu paralar. Oluk gibi yabancıların kasalarına akan bu meblağlar ülkemiz için kayıp değil mi? Seyircilerden elbet.

Büyük paralarla ilgi çekici konuma getirilen bazı yarışmalar da ekranlarda boy göstermekte son aylarda. Taaa bilmem neredeki adalara gidip zor şartlarda yaşama oyununa para olmasa kim katlanır?.Sonra; ülkemizde ada mı yok Bu denli ağır masraflar, kimin cebinden, kimin cebine? Millet aç ve işsiz gezerken limuzinle gezenler, olacak elbet. Ancak yoksulluğa da çözüm aramak, sosyal adaleti, ve ulusal gelir paylaşımını eşit düzeylere tırmandırmak gerekmez mi? Sosyal olmak seviyeyi düşürmek değil, düşükse yukarıya çekmektir. Önemli olan dengeyi kurmaktır. Sosyal demokrasinin anlamı budur, özetle.

Son zamanlarda bir de KANKA türettiler. Kan kardeşinin kısaltılmışıymış Kan kardeşliği kaldı mı, kalmadı mı? Bilmiyorum ama bunlar çocukça şeyler. İnsanın yaşına uygun yaşaması da bir meziyettir.

Siz bakmayın benim kırışıklıklarıma, karışıklıkları da göz ardı edince ben kalacak mı? Merak ediyorum doğrusu. Şunu hiç unutmamak gerekir; insan içinde yaşadığı toplumun ürünüdür. Her ulus hak ettiği yönetimi bulur!..

---------------------------

DÜZAYAK

Yaşamın alt katları

Salkım söğüt ürperti

Yaklaşık olarak sevmişim

Koro-sola dinlerim ahını

Anıtlaşır beklentim

Yaşamın alt katları

Altın sarısı safran

Bir bulut konar dalıma

Bir kum tepesi karşımda

Afrika’dan uzanan

Sınır sevda beklentim

N.T

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.