Dünya’da dünün doğruları bugün tartışılır hale geldi.Son aylarda ortaya çıkan bir virüs salgının dünyayı yerinden oynattı.
Her ne kadar gizlenmeye çalışılsa da bu ölümcül hastalık bizim ülkemiz dahil dünyanın dört bir yanına sirayet etti.
İnsan ürkmesi hiç bir şeye benzemiyor.Yaşam endişesi , ölüm korkusu insanlarımızı yeni önlemlere yeni alışkanlıklara itti.
Kolonyayı günah sayıp evinde bulundurmayanlar şimdi fetva yayınlayıp sağlık için yararlı olduğunu savunur duruma geldi.” Bana bir şey olmaz biz her şeye karşı bağışıklık kaz anın bir milletiz” diyenler şimdi ellerini sabundan, kolonyadan eksik etmiyor. El sıkma dahi uygulanmaz hale geldi.
“ Bir Serencim bin nasihatten iyidir” demiş atalarımız. Gerçekten öyle. Böyle hayati sorunlarla yüz yüze geldiğimizde panikliyoruz, ne yapacağımızı şaşırıyoruz.
Ülkemizde gecikmeli de olsa yerinde bir kararla okullar tatil edildi. Gerekçe oralarda insanlar toplu halde bulunuyor hastalık bulaşma tehlikesi olabilir.. Peki Cuma namazlarında camilerde genellikle yaşlı insanlar aynı çatı altında toplanıyor ona ne demeli.
Diyanet İşleri Başkanının üstü kapılı bir ifade ile bu dini görevin evde de yerine getirilir uyarısına Kâbe’nin dahi ziyarete kapatılmasına karşın bu uyarıya aldırmayan başka ülke yöneticileri olmak üzere yine camilere koştu. Allah esirgesin buralarda hastalık görülse çaresi yine oralarda mı aranacak. Her hastalığın bir bilimsel nedeni var, Öyle okuma üfleme ve sosyal medya’da gezen haberlere göre hurafelerle buna çözüm bulunmaz.
Bu hastalığın merkezi olan Çin bu hastalıkla mücadele etti sorunu çözme aşamasına geldi.Ne yazık ki diğer ülkeler aynı duyarlılığı göstermedi ceremesini çekiyor ve çekecekler.
Dileğimiz o ki ülkemiz bunları arasında yer almaz. Bu konuda Sağlık Bakının önlemleri bugüne kadar yerinde uygulandı . İnşallah aynı tedbirler artarak devam eder , ülkemiz bu illeti hasarla atlatır.Bu arada ülkenin ekonomik konuları bu korku ile ikinci plana itiliyor. Onun da faturası önümüzdeki günlerde belirlenecek. Sonuçta fatura yine halka çıkarılacak.
----------------------------
HUDUT KAPILARININ KAPANMASI SORUNU ÇÖZMEZ
Bazıları Edirne’deki sınır kapılarının kapatılması önerisinde bulunuyor. Peki bu neyi çözecek?
Bu hastalığın sadece yurt dışından geldiğini kabul etmek ne kadar doğru.
İlimiz sınırlarında sağlık denetimi yapılmayan on binlerce mülteci var. Bu bir tehlike oluşturmuyor mu?
Bunu bir fıkra ile açıklamak isterim.
“Bir uzman grubu tımarhaneyi ziyaret ediyor. Bu arada kafesler arkasındaki akıl hastalarının yanından geçerken biri akıl hastasına “ Burada kaç akıl hastası var diye sorar . O aklı kıt denilen insan kendisine soru soran kişiye “ Buradaki akıl hastalarının sayısı belli ya dışarıda ne kadar bizim gibi olan var” diye yanıt verir
Bu ölümcül mikrobu sınır kapılarını kapatmak ve benzeri uydurma önlemlerle önüne geçmek mümkün değil. Herkes onun bunun etkisinde kalmadan hijyen kurallarına uymalı, hastalık yayacak yerlerden uzak durmalı.Bu kurala uymayanlar gerektiğinde cezalandırılmalı. Yoksa bu belanın faturası çok ağır olur. Bunun sonunda yıllarca belimizi doğrultamayız.
--------------
BU KURAKLIK İYİYE ALAMET DEĞİL
Halkımız bu günlerde başka gündemlerle meşgul olurken bölgemiz için hayati önemi olan iklim değişikliği ve alınması gereken önlemler konusuna çözüm arayan yok.Daha önceki yıllarda bu mevsimde yakadan yakaya akan nehirler de şimdi tıpkı yaz aylarında olduğu gibi içinde adacıklar oluştu debisin kat kat azaldı. Bu durum böyle devam ederse zararı en çok tarım kesimine olacak.
Özellikle çeltik ekicileri , nehir sularından yararlanacak üreticiler ürünlerini ekemeyecek. Yer altı suları çekilecek, kaynaklar, göletler kuruyacak Bölgemizin en önemli gelir kaynağı alan ürünlerden mahrum kalacağız.
Bu durum bölgede yoksulluğun, geçim zorluğunun artması demektir. Kuraklık sorunu tarımla uğraşan kurumların en önemli gündem maddesi olmalı.
Bazıları bunun için suni olarak yağmur yağdırılması fikrini savunuyor.
Suyun tasarruflu olarak kullanılması gerektiğini savunanlar da var.
En önemlisi bölgemizden akıp giden nehirlerin sularından yeterince yararlanamıyoruz” Su akar Türk bakar” sözü sanki bölgemize göre söylenmiş. Ülkemizin başka yörelere yeterinden fazla harcanan devlet yatırımlarının bir bölümü ilimizde gölet ve baraj yapımı için harcanması halinde bundan hem üreticilerimiz hem de devletimiz faydalanacak, Bunun sorunda tarlalarda belki ikinci ürün alınabilecek.
Siyasilerimiz uyduruk işlerle meşgul olup halka gerçekleşmeyecek müjdeler vereceğine bu konuda çözümler üretmeli. Havalar böyle kurak giderse bundan en çok tarım kesimi olumsuz etkilenecek. Bunun zararı ise hepimize çıkacak.
--------------------
FIKRA
BASTIRDIM PARAYI GELDİM
Karadenizli, Diyarbakırlı ve bir Kayserili aynı trafik kazasında yaşamları yitirir.Cenazeleri kaldırılır., aradan birkaç gün geçer hikaye bu ya Karadenizli üstünü başını silkerek mezarından çıkar elir.
Bu durumu gören herkes ilkin panikleyip kaçar.Sonra bakarlar ki kanlı canlı bir adam, yanına yaklaşıp sorarlar:
“ Yahu sen bir süre önce ölmüştün nasıl geri geldin?”
Temel anlatmaya başlamış:
“ Öbür tarafta da buradaki gibi işler para ile yürüyor.rüşvet , yolsuzluk haksızlık devam ediyor.
Beni tekrar dünyaya göndermek için beş bin dolar istediler bastırdım paraya tekrar geri geldim.” Der
“Peki diğerleri neden gelmedi?”
Temel:
“ Vallahi ben gelirken Kayserili 3500 dolara olmaz mı, yap bir indirim de ayağımız alışsın diye pazarlık yapıyordu”:
“Ya Diyarbakırlı:”
“ O da ben vermem Devlet versin diye inat ediyordu” demiş