Kazıntılar bahçesinde kızaran ilk dut
Özetime bakarken kiraz telaşlı özetim
Çocukluğumu oynarken bendim en yaşlı
Tozlu-dumanlı tablolara el sallarken sulusepken
Ebe, körebe… onlar şimdi yeni kuşak/tan
Son kısa pantolonumu unuturken kapı arkasında
Sokak çeşmeleri bile akmaz oldu gülerken
Bir de sevdalanmayayım mı ayın on dördünde
Onlar yola çıkmadan, ben sana dönüyordum
Bunaltan bir sıcakta yürüdük yayan yapıldak
Kartopu biriktirdik yazın akşam sefasına
Her ilkin bir de sonu var cancazım
Yaşamak ne zormuş yaşayıp anlayana
Söz geçmiyor artık beyazlayan saçlara
N.Tezcan
Sıcakların tavan yaptığı şu günlerde şeker bayramı tatili yazlıkçıların işine yaradı. Yollar ve kıyılar ana-baba gününe dönüştü. Sanal trafik canavarı yine tırpanını unutmamış, yanında bulundurmuştu.
Bayram Tatili boyunca kaç kişi yaşamını yitirdi, kaç kişi sakat kaldı belli değil… Ne yazık ki, her bayram yinelenen ve istenmeyen bir olay.
Bu canavar denen tırpancı biz yani kendimiz olmayalım sakın.
Bu arada; göletlerde, denizlerde, ırmaklarda boğularak yaşamını yitiren çiçeği burnunda canlar. Bayram şekeri ve tatlısı da acılaşıyor benzer olaylardan ötürü. Her baklava dilimi insanın midesine mi, yüreğine mi oturuyor? Belli değil.
Yazık , yazık ki gidenlere ve yakınlarına: Çünkü ateş hep düştüğü yeri yakmıştır. Yine öyle oldu
Böyle anlarda çaresizlik insanın elini kolunu bağlıyor. Acıları, uzaktan kumandalı olsa bile yeterince paylaşamıyor insan. Oysa paylaşmak, acıları azaltır,mutlulukları yüceltir, benim bildiğim. Toplum yaşamının gereği bu olmalı.k
***
Netenyahu------------Neden Yahu?
Israil------------------ -Azrail
Böyle yakıştırmalar hoş değil elbet. Ama, derler ya.”Söyleyene değil, söyletene bak”
Yani bize yansıyanlara bakınca, İsrail Azraile yani bombaları fırlatıp, can almayı sürdürmekte.Kırıım üstüne kırım, belki de soykırım…
Uzlaşma… Çok uzaklarda. Ufuklar ötesinde. Yıllardır süren bu cebelleşme biteceğe de benzemiyor. Belki sonsuza doğru yollarda.
İnsanın can alması , nedeni ne olursa olsun , her zaman ve her yerde kanını donduruyor.
“İnsan kardeşliği” bir kavram yok bu dünyada. Olacak gibi de değil. İnsanın hayallerini süsler ama, en azından.
İnsan olmanın erdemine, ve aklın yüceliğine ulaşma özleminin hiç yolu yok mu? Aransa bulunamaz mı? Yobazlığın pençesinden kurtulmanın yolu bizi oralara taşımaz mı?
Para hırsı, kazanma fobisi, insanlığı kapitalizme ve emperyelizmin pençesine sürüklerken akıl maça mı gitmişti. Bilim, hangi deliğe saklanmıştı?
Şu ölümlü dünyada, adamın ve madamın tek özlemi; para para para…
Nereye götüreceklerse?
“Kefenin cebi yok” diyen bilge halkımız yedi uyurlar yerine yetmiş yedi uyurlara dönüşmemeli bu çağda.
(Arşivden)