Bakıyoruz, kentimizde  sosyal ve  kültürel hizmetler genellikle merkeze göre dizayn ediliyor.

Şehrin varoşları kenar mahalleleri bu hizmetlerden yeterince yararlanamıyor.

Kentin kenar mahallelerini  şöyle bir dolaştığınızda bunu net bir şekilde görebiliyorsunuz.

Özellikle İstasyon mahallesi ve  güney çevre yolu çevresindeki hurdacılar  ve çevresi   Edirne gibi tarihi ve turistlik kente yakışmayacak görüntüler.böyle uluslararası yolun kenarında hurdacıların yer alması  ne kadar

doğru.  Bu yoldan  gelip geçenler için acaba Edirne hakkında bu çirkin   manzara   neyi ifade eder.

Yurt dışından gelip çevre yolunu kullanan insanlar  kentimizin  kenarındaki  bu çirkinlikleri görüyor.

Belediye Başkanının hurdacıları oradan kaldırmak için   zorluklarla karşılaştığı biliniyor. Her şeye rağmen belediye  bu zorluklar aşılıp  bu çirkinlikler  yol kenarından kaldırılma yolunu bulmalı .

Bu yoldan geçip  başka illere gidenler  bu manzarayı gördükten sonra Edirne hakkında acaba ne düşünürler? Onun için kısa sürede bu  çirkin görüntülerin ortadan kaldırılması gerekir.

---------------------

ŞEHİR ÇEVRESİ ÇÖPLÜK OLMAMALI

Şehrimizin  İstasyon mahallesi, Yıldırım, Yeniimaret gibi kenar semtlerimizin çevreleri bazı sorumsuz kişilerin attığı  atıklarla   çöplük alanı gibi kullanılıyor.

Bakıyorsunuz  şehir merkezindeki inşaat atıkları buralara  boşaltılmış.

Gözden uzak zamanı kollayan inşaat atıklarını sevk eden nakliyeciler  çöp ve inşaat atıklarını  atılması gereken yerlere atma yerine  kenar mahalle çevrelerine atmayı uygun görüyor.

Bu Edirne  ve halkımıza büyük saygısızlıktır.

Edirne çevresinde Tıp Fakültesine doğru devam eden yürüyüş yolları çevresi inşaat atıkları ile dolu.  Nefes almak, huzur bulmak için gittiğiniz yerlerde böyle inşaat atıklarını , çevreye yayılan  çöpleri gördükçe içiniz kararıyor.

Bu ilde  yaşana insanların böyle  sorumsuzluğu olamaz.

Bu kentte yaşayan her fert burada yaşamanın sorumluluğu içinde olmalı. Herkes istediği yere çöpünü atarsa  bu kentin güzelliği ve turizm özelliği nerede kalır?Ne yazık ki,  böyle modern bir kentte yaşamanın  sorumluluk seviyesine  ulaşamamış kentte yaşama sorumluluğu duymayan  insanlarımız var. . Bazıları kendilerini hala köyde ve mezrada yaşıyor sanabilir.

Bunları Edirne kültürüne ve kentte yaşamanın sorumluluğu bilincine  ulaşmalarını sağlayacak yaptırımlar gerekiyor.

Şehir çevresine atılan çöplerden bunların nereden atıldığına dair  işaretler olabilir.

Böyle birkaç tanesinin tespit edilip gereken ceza verildiği zaman  bu tür yasa tanımazlıklar son bulur.

Bu kent kimsenin babasının malı değil  herkes sorumluluk duymaksızın istediği gibi hareket edemez.

Herkes ama herkes  kenet yaşamanın sorumluluğuna alışmalıyız.

Nelerin suç olduğunu yapılmaması gerektiğini anlamalı ona göre hareket etmeliyiz.

ONLARIN DA SESİ DUYULMALI

Edirne’de halkın temsilcisi olarak Ticaret ve Sanayi Odası gibi önemli bir meslek kuruluşumuz var. Yine Ülke genelinde ün salmış modern bir borsamız bulunuyor. Onun yanında meslek kuruluşlarımız ve sendikalarımız  bulunmaktadır.

Bunlar demokrasimizin sağlıklı  işleyişinde tavırlarını koyacak görüşlerini duyuracak  örgütlerimizdir. Bu arada iyice sesi kısılan Üniversitelerimizi ve Yönetimin uydusu haline gelen sendika ve meslek kuruluşlarımızı buna dahil etmiyorum.

Günümüzde  bakıyoruz  ülkemizde tüm halkı ilgilendiren gelişmeler oluyor.Bazı illerdeki  bu meslek kuruluşlarımız  ülkede izlenen politika konusunda demokratik  kurallar çerçevesinde görüşlerini dile getiriyor.tavırlarını belirliyor.

Edirne’deki duruma baktığımızda  maalesef böyle bir hareket göremiyoruz.Kış uykusu diye bir tabir vardır. Sanırım bu kuruluşlarımız  her halde yaz  rehaveti içinde  olacaklar ki sesleri solukları çıkmıyor.

Bu arada cılız da olsa sesini duyurmak isteyen kuruluş temsilcileri olsa da onları da dikkate alan olmuyor.  Bunların başında DİSK üyesi Emikli Sen geliyor. Emekli insanlardan oluşan bu sendika  ülke yönetiminde gördüğü aksaklıkları  dile getirme çabasında. Bir emekli kurum temsilcisi ancak o kadarını yapabilir. Emeklilerin sorunları çalışanların yanında daha alt seviyededir.

Çalışan kesim emekçiler  daha büyük sorunlarla cebelleşiyor. Hakkını alamıyor.

Gelecek güvenceleri yok. Her an işten çıkarılma tehlikesi yaşıyor. Buna karşın  bu kurumların temsilcilerinin en azından emekli sendikaları kadar gayret içinde olmamaları, haklarını aramada daha cesur davranmamalarını anlamak mümkün değil.

Bazı tuzu kuru sendika temsilcileri zaten böyle bir girişimde bulunmaları söz konusu olamaz.

Mağdur olan emekçilerin temsilcilerinin seslerini  yasal kurallar çerçevesinde yükseltmeleri  hak arayışlarını duyurmaları gerekmez mi?

Maalesef bu kuruluşlarımızda böyle bir girişim yok.

FIKRA

 TELAŞA GEREK YOK

 Kadının biri telaşla bir taksiye atladı. Ve şoföre seslendi.

-“ Çabuk  beni sağlık doğumevine ulaştır”

 Bunun üzerine şoför gaza bastı otomobil  yerinden ok gibi  yerinden fırladı. Sürücü sonra  da acı acı korna çalmaya başladı.

 Kadın şoförün telaşını görünce:

-“ aracınızı öyle dile gibi sürmenize gerek yok canım “ dedi ve devam etti.

  -“Ben doğumevinde doğurmaya gitmiyorum, orada görev yapıyorum

FIKRA

BİZ BU SEMERLE ÇOK EŞEK SATTIK

Amerikalı bir antikacının yolu Türkiye’ye düşmüş. Hayvan pazarında geziyormuş.

 Birden önünde ihtiyar bir adamın durduğu zayıf bir eşek görmüş. Yalnız bu eşeğin üzerinde çok değerli olabilecek antika bir semer varmış.

Antika bilgisi olmayan eşek sahibinden eşeği çok ucuza alabileceğini düşünerek pazarlığa başlamış.

Sıkı bir pazarlık sonunda eşeğin 4-5 katına  satın almak üzere anlaşmış.

Milyonlarca dolar değerinde olan semeri 4-5 eşek fiyatına satın aldığı için sevinmeye başladığı sırada eşeğin sahibi oradaki çocuğa seslenmiş:

-“ Oğlum ahırdan yeni bir semer getir. Beyefendiyi eski bir semerle göndermeyelim” demiş

 Amerikalı telaşlanmış:

-“ benim için sorun değil, zahmet etmeyin diye eşek sahibine bayağı dil dökmüş. Sonunda ihtiyar dayanamamış:

-“ Boşuna uğraşma beyim biz bu semerle çok eşekler sattık” 

İŞİN UCUNDA PARA OLUNCA

Bir gece Salamon’un dükkanına hırsız girmiş. Kasayı açmak için uğraştığı sırada, dükkanın üzerinde yatan Salamon gürültüyü duymuş. Hemen tabancasını alarak aşağıya inip kasayı açmaya çalışan hırsıza:

” Eller yukarı yoksa vururum..”

Hırsız Salamon’u tanıdığı için hiç istifini bozmadan:

“ Tabancana bin. Lira veriyorum bana verir misin?” demiş. Salamon bu teklif üzerine yumuşayıp silahı hırsıza uzatmış. Ve

“ Al hayirini  yör .. verdim gitti” demiş.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.