Ülkemizde ve bölgemizde kreş ve öğrenci yortuları yeterli değil. Bakıyorum Üniversite öğrenimi için Edirne’ye gelen öğrenciler özellikle dar gelirli ailelerin evlatları, öğrenimine devam etmek için büyük güçlüklerle karşılaşıyor. Ev bulduğunda suyu, doğalgazı, elektriği üzerine almak zorunda kalıyor. Bu ayrı bir külfet.
Bazı ev sahipleri öğrencilere vefasız davranıyor. Onlardan depozit adı altında kira harici para teklif ediyor.
Ev aramak zorunda kalan öğrencilerin daha ziyade fakir aile çocukları olduğunu unutmayalım. Edirneliler olarak onlara elimizden geldiğice yardımcı olmalıyız.
Üniversite öğrencileri İlimize büyük ekonomik katkı yapıyor. Onlar geldiği zaman Edirne şenleniyor, piyasaya hareket geliyor. Yaz aylarında Edirne adeta suyu çekilmiş değirmene dönüyor.
Eğer Edirne’nin başka illerde olumlu olarak tanınmasını, turizmden kalkınmasını istiyorsak öğrencilerin Edirne’den olumlu izlenimlerle ayrılmalarına destek vermeliyiz: Olumlu izlenimlerle kentimizde öğrenimini tamamlayıp ayrılan gençlerimiz gittikleri yerlerde kentimiz için birer fahri turizm elçisi gibi Edirne’nin güzelliklerinin tanıtımına katkı yapar. Bunu hiçbir zaman akıldan çıkarmayalım.
----------------
ÖĞRENCİ YURDU SORUNU ÖNEMSENMELİ
İlimizde öğrenci yurdu yapılması bölgeye yapılacak en önemli hizmet olarak kabul edilmelidir . Bu soruna resmi kurumların yanında mahalli yönetimler de el atmalıdır.
Bazıları “özel yurtlar var öğrenciler oralara gidebilir” diyebilir. Ekonomik koşullar ortada. Birçok aile bu masrafı karşılamayacak düzeyde. Bazı özel yurtlarda ne dalaverelerin döndüğünü, buraların farklı ideolojik amaçla için kullanıldığını unutmayalım. Onun için kamu kurumları ve mahalli idarelerin açacağı yurtlar öğrenciler için hem daha güvenli hem de daha ekonomik olur.
------------
KREŞ SORUNU ÇOK ÖNEMLİ
Bir de dikkate alınmayan kreş sorunu var. Çalışan ailelerin belini büken en önemli sorun bu. Küçük yavrularını bakacak yer bulamayan çalışan aileler ya ücretsiz izine ayrılmak zorunda kalıyor , ya da işini bırakıyor. Bir aile evladını güvenemeyeceği kişilere bırakamaz.
Bu konuda ülkemizde olumsuz durumlarla karşılaşıyoruz. Onun için resmi ve mahalli kurumlarımız kreş sorununa el atmalı. Kreş açmak onların yapacağı en yararlı işlerden çok daha yararlı olacağını unutmayalım.
Ailelerin çocuklarının emin ellerde olması onların çalıştıkları işyerlerinde daha verimli olmalarını sağlar.
-----------------------------
TABİ Kİ DÜZENE GİRMELİ
Ülkemizde devlet malı ve karşılığında bu malların özelleştirme konuları son zamanlarda gündemi oluşturuyor.
Bazı çevreler halkın ortak malları “devletin malı olarak kalsın özelleştirilmesin” çabası içinde.
Bazıları ise devlet kuruluşları sürekli zarar ediyor, onların satılmasında yarar var iddiasında.
Aslına bakıldığında bunların ikisinin de eksik yanları var.
Devlet kurumlarımızın birçoğu bugüne kadar siyasilerin oy deposu arpalığı olarak görülmüş şişirilmiş kadrolar nedeniyle devlet kuruluşları zarara uğramış.
Diğer taraftan devlet kurumlarında sistemde modernleşme yapılmadığı için atıl durumda kalmış eski teknoloji olduğu için üretimde zarar eder hale gelmiş.
Devlet kurumlarının özelleştirme adı altında satılanlara da baktığımızda bu kurumlarda çalışan personelin özelleştirmenin ardından çoğunun işine son verilmiş. Özelleşen kuruluşlar ve arsaları farklı amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır.
Çoğunun yerinde çok katlı apartmanlar ve AVM’ler yükselmiştir.
Onun için gerek devlet kurumlarının işletilmesinde gerekse haraç mezat satılan devlet kuruluşlarının özelleştirmeden sonraki durumlarında sakatlık ve eksiklik var.
Devlet kuruluşlarımızın birçoğunda personelin kendini yenilemediği, eski alışkanlıklarını sürdürdükleri günümüz koşullarına göre bilgi ve donanımda olmadığını görürüz.
Bazı devlet kuruluşlarımızda “ Sallabaşını al maaşını” mantığı devam ediyor. Bu konumda olanlar “ ben nasıl olsa devlet memuru veya işçisiyim yerim garanti devleti temsil ediyorum kimse bana dokunamaz” mantığı doğru bir yaklaşım değildir.
İşini yapmayanlar, konumu ne olursa olsun dokunulmalı herkesi görevini layığı ile yapması sağlanmalı.
Devlet güvencesi altında çalışanların yaptıkları görevlerde rehavet içinde olduğu eksiklikleri bulunduğu biliniyor. Halkın bu kişilere” görevini yapmıyorsunuz “hatırlatması yaptığında “ Sen devlet görevlisine hakaret ediyorsun” zırhına sığınarak kendilerini güvence altına alıyorlar. Özel sektörde, özelleşen kurumlarda çalışanlar ise eğer bu kurum ülke için faydalı bir hizmet yapıyorsa orada görev yapmak uyum sağlamak zorunluluğu vardır.
Devletin çiftlik gibi kullanılan ortamından ayrılıp, özel sektörün disiplinli çalışmasına alışmak biraz zor oluyor.
Buralarda devlet kurumlarında sağlanan güvence yoktur. Çalışmayanı kapının önüne koyarlar. Özel sektörde hakkını aramak için örgütlü olunması sendikalı olunması gerekir.
Eğer bu sağlanamazsa işten çıkarılan personel için iş garantisi olamaz. Ülkemizde bugüne kadar devlet ağırlıklı kurumlarda çalışanların özel sektöre geçtiklerinde uyum sağlamaları zor oluyor.
Devlet kurumlarının güvenceleri ve sosyal imkânlarını özel sektörde bulmak mümkün değil.
Ülkemizde bundan böyle özel sekterde çalışma koşullarına herkesi alışması gerekir.
Devlet sektörü her geçen gün gücünü kaybediyor.
FIKRA
HAVRANIN HADEMESİ
Bekri Mustafa içkili olduğu bir gün zaptiyeler tarafından yakalanır. Onun gibi başkaları da yakalanmıştır.
Yakalananlardan birine zaptiye başı sorar:
-“ Sen kimsin?”
“ Ben cebeciyim” der
-“ Ben de cebeci ağasıyım. Vurun buna elli değnek”
Diğerine:” sen kimsin” “ Ben yeniçeriyim”
-“ Ben de yeniçeri başıyım, buna da vurun elli değnek”
Sıra Bekri Mustafa’ya gelir.-
_söyle bakalım sen kimsin?”
-“ Ben aşağıdaki havranın hademesiyim” der.
Zaptiye başı:
Ulan.p..venk bana ne dedirtmek istediğini biliyorum.S..tir git bir daha gözümü gözükme” der