Eski takvime göre Kasım yüz otuz olmuş Yüz elli yaz belli demeğe az kalmış demek ki.Göçmen kuşlar sanırım dönmüş olmalı.Şu anda geçmişte kaldı bunlar…

Kuşlar dünyası her zaman ilginç gelmiştir bana. Kuşlar konulu belgeselleri genellikle kaçırmam. Kiminin renkleri, bazılarının sesleri, hareketleri her zaman izlenmeye değer doğrusu. Hele hele sesleri.

Özellikle baharda ve şiir gibi ağaçlarda, şiir dinler gibi dinlerdik onları. Baharın renk renk çiçeklerini süsleyen o sesler; o kuş seslerine denli çekici ve ilginç ilkyazın pembe dallarında

O kuşlar yaşantımızın bir parçası gibiydiler, o hale dönüşmüşlerdi. Bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek, yakamızı iliştireceğimiz gelirdi,; her türünden, her renginden.

Kırların, ormanların, ağaçların… neşesini bulması, onların gelişi ve ortaya çıkışıyla başlar.

Kuş sesleri insanlarla iç içe yaşar.Bir bülbül sesi, bir serçe çevikliği ya da ne bileyim, bir leylek takırtısı, mutlaka vardır anılarımızda.

Bazı türleri evimize girip, sesleriyle konuk olur, bazıları da bahçemizin yeşilliğini ya da bir çiçeğin dalını süsler.

Sabah işe giderken, ya da akşam üstü işten dönerken kuş seslerini kucaklamak artık olası değil.Hepsi artık başını alıp gitmiş, çekilmiştir içimizden. Onların yerine, bir saatten sonra ancak, rüzgar sesi, sis beyazlığı, kent gürültüsü siner saçlarımıza.

Ancak; hava bir süreliğine bile güzelleşse, ya da baharı andırınca birkaç kuş, pır pır edip uçar yüreğimizden. Yani yalnız ötmeye değil uçmaya da özen gösterirler. Ancak, ilkyazın o canlılığı, o neşesi o kıpır kıpırlığı yoktur artık. Zorlama bir gülüş gibi kaybolup giderler , yüzümüzden, gözümüzden.

Şiirlerde, şarkılarda kalmıştır şimdi, o armoni, o titreşim, o mutluluk…

Öte yandan Ahmet Haşim’in “Kuşlar mıdır onlar/Alemlerimizden sefer eyler…” dizeleri, içinizin kuşlarına, yaşam boyu kanaat açtırır, kanat çırptırır.

Zamanı gelince, dünyamızı süsleyen bu güzelliklerin, büyük bölümü çekip gidecektir. Kalanlar da saçaklarımıza yıkıntılarımıza , sığınacaktır, çaresiz.

Elbet bir gün gelecek, ne kuş, ne ses, ne renk!..

Şiirsiz kuş, kuşsuz şiir olmaz. Bizim Kuşçular Köyünden Üsmen Aga’nın iç güveyi Şakir Sali Aga bile “Olmaz, olmaz, dorudur…” demişti aslı yok yaylasında çobanken.

---------------------------------------------------------

O RÜZGARDA

O rüzgarda ne işim vardı a benim canlı cenazem

Kırkı çıkmamış loğusaların korku açan orkideleri

Nerden geldim neyi ve kimi seçtim arkası yarın

Peşime takılan kelebek yurdum benim

Nasıl ve nerden baksam ırmak ırmak okyanusları

İşimiz değil artık mehtapçığım kepenkler inik

Paslanmış anahtarla kapılarda kalmışız

Bil bakalım daha önceleri neredeydik biz

Bazen seçme şansın olmaz uçurum çeker

Uzaklardan el eder de seni bekler tuzaklar

Aşkın kör kuyusuna savrulan yaprağın

Albenisi göç etti (Ş)allı turnalar kuşu

N. T

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.