Nisan ; çiçek ayıdır.Bir adı da “Açaray” dır. Bu isim de bu aya yakışmaktadır. Çünkü en güzel çiçeklerini doğa bu ayda sunar. Bin bir güzellikleriyle laleler ayın çarpıcı ve şaşırtıcı görüntülerini  yansıtır.

 “Güle sorma o bilmez aşkı sevdayı, neşeyi

Laleye sor, çiğdeme sor, mor menekşeye sor..

Laleler tüm çekiciliği ile şarkılarda, şiirlerde yerini bulur. Onların güzelliklerine de eklemeler yapar.

Edirne aynı zamanda bir lale kentidir. Önceleri de öyleymiş. Özellikle başken olduğu yıllarda.

Bilindiği gibi Hollanda lale ülkesi olarak tanınır. Yine o yıllarda lale soğanları gidip gelmiş. Bir döneme de adını verebilmeyi becermiş . “Lale Devri” o yıllarda yaşanmış

Edirne ve bölgenin bu özelliği Selimiye İle de bütünleş. Bilindiği gibi Selimiye yapılmadan önce o arsa da bir lale bahçesi varmış. Sahibi bahçesini bir türlü vermek istememiş. Zaten inatçı bir yaşlıymış. Zar-zor ikna edilmiş sonunda. Ama bir isteği olmuş. Camide bir anısı olsunmuş. Öyle de olmuş. Eserin orta yerinde yer alan mahvelin duvarına  ters bir lale kondurmuş. Arsanın durumu ve yerin özelliği böylece simgelenmiş.

Ancak geri kafalılar hemen bir yakıştırma üretmiş. O lale yere değice kıyamet o zaman kopacakmış. Fizik yasalarına öyle bir şey olması olası olmadığına göre!..

Şu günlerde kent lale bahçesi görünümünde . Uygun yerlere ekilen laleler hem kenti güzelleştirmede, hem de gözlerimizi. Ben böyle güzelin güzeli çiçek görmedim, desem yalan olmaz.

Bizim buralarda 1. Caddenin kenarlarını bir görseniz; dudağınız uçuklar. Hercai menekşelerle içiçe öyle bir cümbüş oluşmuş ki şaşarsınız. Yaşantınız de rüyalarınız da güzelleşir inanın. İçiniz açılır. Yaşadığınızı anlarsınız. Keşke şu dünya, şu yaşam fani olmasaydı diye mırıldanır, şu güzellikleri kucaklamak istersiniz. Eğer bir sitrest varsa; o tür yerleri görmek için acele ediniz. Bu bu en güzel çiçeklerin ömrü kısadır, gelip geçiverirler kapınızın önünden.

Bu da bambaşka bir süreç işte. Kandil ve İmralı’da yeşerse yeşerse; ayrık otları yeşerir.

Bir de akil sorunu oturtuldu gündeme.

Hemen sözlüğe baktım: “Akıllı” karşılığı.

Sözlükte bir de bir de Yunus’tan iki dize var: “Ne akilim ne divane / Gel gör beni aşk neyledi. Akil yerine “yetkin” kullanılsaydı bence daha uygun olurdu. Şuna da aklım ermiyor. Mecliste beş yüz elli insan var. Böyle bir kurula neden gereksinim  duyulsun ki? Olayı başlatan onlar, ülkemizi kan gölüne çeviren yine onlar, kırk bin insanımızı canından eden yine onlar; başka saymama gerek yok sanıyorum. Her türlü melânetin dağ başı temsilcileri Beni en çok düşündüren şey ise verilecek ödünlerin neler olabileceği?

Neyse, bu konuda kalem oynatan bir çok yazar var. Ben burnumu sokmasam daha iyi olur. Alimallah dayak bile yiyebilir insan.  Galiba en iyisi zamana bırakmak. Bir önceki sürecin sonuçlarını görmüştük. Katillerle aynı masaya oturulmaz ama yine de umarım Çözüm bulunur. Umudum olmasa da böyle düşünmek istiyorum. Gerçi “Düşün düşün , çoktur işin” derler ama şimdilik boş ver

Ah lâleler, vah lâleler!.. İyi ki sizin böyle sorunlarınız yok. Bazıları üstünüze bassa bileşesiniz çıkmaz.

Laleler söz konusu olunca bir de ansiklopediye bakayım dedim. Şu bilgiler var:

Zambakgiller familyasının “Tulipa” türündenmiş. BİN Türü olan soğanlı bir bitki türüymüş. Anayurdu eski dünya imiş. Ülkemizde de 14 kadar türü olduğu saptanmış.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.