21 Mart…

Gelince Nevruz titrer eski yıllar. Acı olaylar düşer usuma, Silah sesleri,,, korkudan gözleri açılan çocuklar..

Son yıllarda daha ılımlı Nevruz’lar yaşansa da o çirkinlikler rüyalarına giriyor insanın; bilinç altına itseniz bile.

Her yirmi bir Martta bir başka içim daha titrer. Çünkü o gün , aynı zamanda “Dünya Şiir Günü”dür. İç içe yaşaması gereken, birbirini tamamlayan iki güzellik.

Pek az kişiyi ırgalasa da şiir sevenleri yakından ilgilendiren bir gün. Kırk-kırk beş yılımı şiire verdiğim verdiğime göre beni de ilgilendiriyor, demektir

Nevruz yeniden doğuş, yazın başlangıcının müjdesi olarak yaşanan çok eski bir gelenektir. Daha çok Orta Asya’da yaşayan insanların kutladıkları bir bayram. Son yıllarda kürt kökenli yurttaşlarımız sahiplendi bu olayı. İyi, güzel de amacından da saptırdılar. Bayram gibi kutlanması gerekirken savaş gibi kutlamaya ve amaçları doğrultusunda yönlendirmeye başladılar. Böylece bu güzel gün yarı karanlık bir konuma girdi. Bu sevinci en azından çocuklara çok gördüler. Son yıllarda daha ılımlı, günün anlam ve önemine daha uygun kutlamalar yaşıyoruz. Bu yıl da sanırım virüs nedeniyle kutlamalar olmayacak. Zaten doğrusu da bu.

Aslında şiir, yaşantımızın bir bölümünde de olsa vardır. Yani şiirle tanışmayan,onu araç olarak kullananlar da vardır, olmuştur ,olacaktır. Derdini anlatamayan aşık, çok zaman şiire başvurur. Şiir aracılığı ile kendini belli eder.Özellikle gençlik yıllarında ve yine özellikle önceki kuşaklarda, bu işler çok zordu. Bir sürü engel ve yasak. Alabildiğine dedikodu…

Belli dönemlerde bile olsa şiirle tanışmayan, şiiri sevmeyen, yazma denemelerine girişmeyen insan yok gibidir

Dünya Şiir Günü kutlanamayacak, bu yıl sanıyorum. Şiire saz çaldıracak, şarkı söyleteceklerdi oysa.Şiirin yaşamımızdaki önemi yeniden vurgulanacak ve yeniden

şiirler, şiirler okunacaktı.

TYS(Türkiye Yazarlar Sendikası) Bu işi üstlenenlerden Üyesi olduğum için (uzaktan kumandalı da olsa) etkinliklerinden haberim olmakta. Önceki yıllarda böyle bir isteği olmuştu.

Çağrılarında istekleri şuydu: Bu günü barış şiirlerine yer vererek duyurun; kutlayın. Bu doğrultu da şiirlerimi karıştırmaya başladım.

Böyle bir sabah “güvercin sesiyle” uyanabilecek, bir zeytin dalı, ya da bir kırmızı karanfil uzatabilecek miyiz sevdiklerimize? Bunun için güneşle uyanmasak da olabilir. Hem de “Olur olur bal gibi olur!...” O zeytin dalından ve karanfilden insana ve insanlığa da uzatabilsek (mi?)..

Bilmiyorum, sanmıyorum da….

Ama diyorum ki,kutsal kavram (BARIŞ) Şiirlerde kalsa bile yaşamalı, boy göstermeli. Bahar dallarını süslemeli, sıkıntılarımıza su serpmeli.

Mart ortaları… Çiçekler; soğuklar ve savaşlar yüzünden olacak, bir türlü açmadı, deken erkenciler açmaya başladı bile.

En erken açan kızılcıklar, bademler, erik ve zerdaliler bile (pembe – beyaz gözdeler) …

O dallar şimdi ne bekliyor? Bana sorarsanız soğukların bitmesini, çatışmaların sona ermesini… Yaşantının normale dönmesini.

Çünkü çiçekler ve şiirler bu tür olumsuzlukları sevmez. 21 Mart’ı barış yumağına dönüştürmek görevimiz olmalı, sanıyorum. Hem de insanlık görevi!.. O virüsü de insanlık olarak yeneceğimize inanıyor, sabırla bekliyorum… Tüm dünyaya geçmiş olsun. Başta ülkemize elbet.

YA DÜŞERSE!

Öte sonrası ürküsü sinmiş

Adımın ilk harfine

Üveyik ötüşleri sarmallında

Sevdiğim ne kaldı, soros gördüğüm ne

Mitlerden çalıp çalıp İDA’ya sakladılar

Şaşkın bir kentim

Hem kondu gece hem yok delen

Issız otoyollarda ürküten kuşları

Hazırlop bir aşka yaş-kaç der

İçimde yeşerdi hep sanal güm gümler

Yaş düş/erse koltuğuna astığım gölgeler

Yukarıda kavga aşağıda çengiler

Kalem ya düşerse

N.T

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.