Topluma ve kendine yararlı olabilmenin en önemli üç ögesi bana göre.

Çok okumalıyız,yazmalıyız ve de konuşmalıyız.

Tabiiki bu üç özellikte kişisel kabiliyet ve yetenek büyük önem taşır ama bu günün şartların insan istedikten sonra bu hasletleri sonradanda kazanma şansına da sahiptir.

Güzel konuşmak,derdini meramını en iyi bir şekilde anlatabilmek elbette kalıtımsal bazı özellikler gerektirir ama sonradan da bu yeteneği geliştirmek mümkündür.

Eğitim de bunun kazanılması için bazı uygulamaların yapılmasında yarar vardır.

Ben Okul Müdürlüğü yıllarımda arkadaşlarıma şunu sıkça söylemişimdir sohbetlerimizde.

Çocuklar tarihi bilgileri,coğrafya bilgilerini,yurttaşlık bilgilerini er veya geç öğrenirler.

Ama bazı özellikler vardır ki;bunları derslerde anlatmakla öğretmek mümkün değildir.

Bu nedenle sosyal etkinlikler çok önemlidir.

Çocuklarla şiir yarışmaları,kompozisyon yarışmaları düzenleyerek onların topluluk karşısında konuşma cesaretini arttırmalısınız çünkü bunu bu yaşlarda kazandırısanız kalıcı olur demişimdir.

Sık sık tahtaya kaldırarak arkadaşlarına birşer anlatmasını istemek onun cesaretini arttıracaktır ve konuşma yeteneği kazanmasına neden olacaktır.

Medeni cesaret sahibi bir kişi toplum karşısımda konuşma konusunda başarılı olamama şansı azdır.Ders alma ve bu konunun uzmanlarının tavsiyeleri uyma gibi bir zorunluluk hissetmez.

Bu konuda hazır cevap tabirini kullandığımız insanlar daima başarılı olurlar.

Tabiiki toplum karşısında konuşmada sizin dinleyenlerin hal ve tavırlarına göre hareket etmek,ilgiyi arttıcı tavırlar ile jest ve mimikler sergilemek dinlenirliği ve ilgiyi arttırır.

Mesela bu konuda Belediye Başkanı Recep Gürkan’ı tek geçerim.

Akıcı bir üslup ve ses tonu ile izleyici kitlesini kendisine bağlamayı başaran bie hatiptir bana göre.Elbette Eğitimci oluşunun bunda katkısı ve payı vardır ama kalıtımsal kabiliyet bunların hepsinin üzerinden bir artıdır kendisi için.

Yazı yazmak, köşe yazmak ta eğitimden çok kabiliyet ve yetenek ister.

Yerel bir gazetede köşe yazabilmek için bunun mutlaka eğitimini almak gerekmez.

Alınırsa kötümü olur.

 Elbette hayır.

Ama belli bir eğitim almış ve 29 yıl bu ülkeye eğitimci olarak hizmet verdikten sonra,25 yılı aşkın bir süredir de, sadece topluma yararlı olabilmek gayesi ile yazı yazan gazetecilik ve Televizyon programcılığı yapan Melih hocanın yeniden eğitim almasına gerek yok sanırım.

Kaldı ki, bu 26 yıllık süreçte, gerek televizyon programcılığı ve haberciliğinde, gerekse de gazete haberciliği ve köşe yazarlığında sayısız övgüler,takdir belgeleri,başarı plaketleri ile  beğeniler almış Melih hoca’yı tenkit eden eleştirenler de olacaktır.

Kusursuz insan yoktur.

Melih hoca hiçbir maddi beklentisi olmaksızın bu toplum için bir şeyler yapmaya çalışıp,Öğretmenler Derneğinde boş boş  oturmuyor ise bunu takdir edenler elbette bu kişilerden fazla olacaktır.

Bu yaştan sonra Gazetecilik okuluna gitmeyeceğiz herhalde.

 Çünkü  Melih Hoca bir eğitimci  ve 29 yıllık meslek hayatında 20 yıla yakın bir süre bu eğitim ordusunda komutanlık yapmış bir kişi.

Tavsiyem de şu; şayet beğenmediğiniz bir yazı varsa hemen sayfayı çevirin, beğenmediğiniz bir program varsa da kanal değiştiriniz. Çünkü yazılarımı ve haberlerimi okuyan,TV Programlarımı izleyen ve takdir edenlerin sayısı, bu üzüm beni kadar bile olmayan insanlardan çok ama çok fazladır. Çünkü o kadar çok meslektaşımdan ve okurumdan takdir edici sözler duyuyorum ki, buda benim kazancım ve bana da yetiyor inanın.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.