İnsan yaşamında öyle anılar vardır ki,  nesilden nesle sürer gider.

Bunların acı olanı insanları kedere boğanı olduğu gibi  insanlık için yararlı olan mutluluk veren  anılar da  uzun süre hafızalardan silinmez.

2000-2004 yılları arasında Edirne’de valilik yapan rahmetli Fahri Yücel’in Edirnelilerdeki anıları aradan uzun yıllar geçmesine karşın tazeliğini koruyor.

Her yıl ölümünün yıldönümünde Edirne caddelerinde panolardaki resmi ile rahmetle anıları tazelenen valimiz Yücel, Edirne  halkının özellikle köylülerimiz üzerinde  mülki amirlerine karşı ayrı  bir güven getirmişti.

O güne kadar el atılmayan köylü meseleleri onun döneminde el atılmış, bir çoğu çözüme kavuşmuştu.

Görevi döneminde zamanının büyük bölümünü köylerin sorunlarını çözmekle harcayan rahmetli valimiz, tam verimli çağında amansız hastalığın kurbanı oldu.  Rahmetli Valimizin Selimiye camisinde yapılan cenaze törenine  şehirlilerden çok köylüler katılıp gözyaşı dökmüştü.

Köylüler arazi ıslahını onun zamanda öğrendi meralar ıslah edildi.

Bunun yanında halkı refahı için  birçok konu eski binaların restorasyonu  onun döneminde gündeme geldi.

Eşi ise kadın haklarının kazanımına büyük katkı sağladı.

Kenar mahalle halkına büyük desteği oldu. Eşi ile el ele  halkın hizmetinde oldu.

Kendisinin bende yürek yakan bir anısı vardır onu hiç unutmuyorum. Ölümüne çok az bir zaman vardı. İstanbul’da bir hastanede yatıyordu.

Ben o zaman ETV haber müdürlüğü görevini süründürüyordum.

Öğlen sonrası saatlerindeydi, o anda telefonum çaldı. Arayan Valimizdi,merakla telefonumu açtım kendisine şifalar diledim. Sesi kısık geliyordu. zorlukla konuşuyordu.

Bana,  Selimiye çevresinde düzenleme yapılacaktı  oldu mu? Onu takip ediniz? Dedi.

Ölüm yatağında bir vali Edirne’deki işini takip ediyordu.

Bu duyarlılık, vazife aşkı kimlere nasip olur?

Ondan iki gün sonra vefat etti.Valimizin o anısını hiç unutamıyorum.Bu anısı sonsuza kadar yaşayacaktır .

 Nur içinde yat değerli insan..

KOOPERATİFLEŞME HESAPTA YOK

Ülkemizde kooperatifleşmeye hiçbir zaman olumlu yaklaşılmadı. Bazıları halkın ortak iş yapmasına komünist uygulaması dedi.

Bazıları bu sistemin  insanların yararına  olmayacağı iddiasında bulundu.

Bakıyoruz köylerimizde  birinin yüz dönüm tarlası var. Ona rağmen  altında harç borç alınan çift çeker traktör.

Bu traktörü  yılda kaç gün kullanıyor, yüz dönüm tarla için  bu gerekli mi? Bu ölü yatırım olmuyor mu.?

Bazı bölgelerimizde,  komşu ülkelerde özellikle tarımda kooperatifleşme uygulaması var.

Bu kooperatifler sayesinde tarımda  ortak hasat yapılıyor, tarlalar sürülüyor. Bunun kime zararı olabilir.

Köylerde evlerin önlerinde çürümeye terk edilen ekipmanları görürsünüz.

Bunlar hem çiftçilerimize  hem de ülke ekonomisine zarar.

Onun için ülkemizde kooperatifçilik teşvik edilmeli. Bazılarının ön yargılarına bakılmamalı.

Dünyanın her yerinde düzenli yapıldığı zaman kooperatifçilik her zaman yararlı olmuştur.

Özellikle köylerimiz için  kooperatifleşme  kaçınılmaz hale gelmiştir.

Köylülerimiz faizsiz kredi veriyorlar “ben de yeni traktör alayım” sevdasına düşerse  o traktörü ödemek için tarlası da yetmez.

Yedi emin alanlarında   böyle  amaçlar uğruna  traktörünü, ve başka üretim araçlarını kaybedenlerin ekipmanlarıyla dolu.

Ne yazık ki ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı öğrenemedik. Her zaman gaza geldik, bankaların ucuz kredi tuzağına düştük.

Bunun sonunda da birçoğumuz malını mülkünü kaybetti.

-----------------------------

TÜRKÇE UNUTULUYOR MU?

Edirne’nin ana caddelerine çıkıp çevredeki işyerlerinin isimlerine baktığınızda kendinizi bir başka ülkede sanıyorsunuz.

İşyerlerinin adında Türkçe olanların adedi yok denecek kadar az..

Bazıları işyeri isimlerinin adını yarısı Türkçe yarısı ise başka dillerden yazmış.

Firmaların bayiliğini yapanlar için söylenecek bir söz olamaz, onlar işyerine kendi isimlerinin konulmasını isterler.

Peki bunu bir özenti olarak yapanlara ne demeli. Bizim Türkçemiz ile yazılsa müşterileriniz mi azalacak.

Ne olduğu belirsiz o isimlerle cironuz mu artıyor.

Gerçekten işyerlerimize yabancı dilden yazılan isimlere merakımız çoğalıyor. Halkın benliğine kazınan berber dükkânlarını, lokantaların adının  Türkçe isimle olmasından  neden rahatsız olduk isimlerini başka isimlere  taşıdık.

Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerde dahi eski isimleri kullanmayı modası geçmiş olarak kabul edenler var.

Yeni  nesillerin  isimlerinde bugüne kadar duymadığımız  isimleri duyuyoruz..

 İncelelim asri olalım modaya uyalım derken diğer taraftan öz  benliğimizi kaybediyoruz, çok yazık.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

DÜĞÜNLERDEKİ MÜZİK KİMSEYİ RAHATSIZ ETMİYOR MU?

Düğünlerimizde müzikli toplantılarımızda çalınan oyun havası müziklerine o anın coşkusuyla olacak fazla dikkat eden yok.

Çalınan oyun havalarının sözleri nedir?

Bizim halkımızın gelenek görenekleri ile uyumlu mu?

Bunu dikkate alan var mı? Roman müziğinden kaynaklanan uyduruk toplum geleneğini  zorlayan yadırganan sözler gerçekten toplumumuzun   bu konuda uyarıda bulunması  gereken sözler.

Örnek vermek gerekirse “kaynanamın donu ben yıkamam onu, beni seviyorsan kocandan boşan da gel“ gibi adabımıza uymayacak sözlerden oluşan müzikle sahneye çıkıp oynuyoruz. Aslında bizim geçmişi uzun yıllara dayanan bölgesel kültürümüz ve oyun havalarımız var,

Bunlar yılların eskitemediği ezgiler.

Onlara itibar etmeyip Roman müziğinin bu saçma sapan sözleri ile bezenmiş oyun havaları ile eğlenmek, bölge müziğimizi ikinci plana atmak ne denli doğru.

Başka bölgelerdeki  düğün derneklere baktığımızda her ortamda kendi bölgesel müziğini ön planda tuttuğunu görüyoruz.

Bizde ise uluslararası gösterilerde dahi yöresel müzik yerine roman müziğini ön planda tutmamız. Bu işin uzmanı ve sorumlusu olan kişilerin yüreklerini sızlatmıyor mu?

Bu yaklaşımımla roman müziğine karşı olduğumu ifade etmek istemiyorum.

Kuşkusuz roman müziği ve folkloru da bölge kültürümüzün bir parçasıdır.

Fakat ön planda olması gereken bu bölgenin uzun yıllar devam eden toplumun ortak kültürünü yansıtan yöresel müziği olmalı.

Özellikle yöresel ve ülkenin başka bölgelerinde yurt dışında yapılan müzik gösterilerinde Roman müziğinden ziyade bölgemizin halka mal olmuş müziğini sergilememiz gerekmez mi?.

Roman müziğine hakim olan,  geleneklerinize uymayan, toplumu rencide edebilecek sözcüklerden de arındırılmasına katkı yapmalıyız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.