Ülkemizde  uzun süredir  devlet mallarının özelleştirmesi  konuları gündemden düşmüyor

Aslında   devletimizin ortak mallarından  özelleştirilecek mal   yok denecek kadar az. Devletimizin satılacak malı kalmadı gibi.

Ülkemizde  bazı çevreler halkın  ortak malları “devletin malı olarak kalsın özelleştirilmesin” çabası içinde

    Bazıları ise” devlet kuruluşları sürekli zarar ediyor, onların satılmasında yarar var” iddiasında. Aslına bakıldığında bunların ikisinin de eksik yanları var.

Devlet kurumlarımızın birçoğu bugüne kadar siyasilerin oy deposu, arpalığı olarak görülmüş şişirilmiş kadrolar nedeniyle bu devlet malları sürekli zarara uğratılmıştır.

Diğer taraftan devlet kurumlarında sistemde modernleşme yapılmadığı için atıl durumda kalmış eski teknoloji olduğu için üretimde zarar eder hale gelmiş.

     Devlet kurumlarının özelleştirme adı altında satılanlara da baktığımızda bu kurumlarda çalışan personelin özelleştirmenin ardından çoğunun işine son verilmiş.

Özelleşen kuruluşlar ve arsaları farklı amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. Çoğunun yerinde çok katlı apartmanlar ve AVM’ler yükselmiştir.

    Onun için, gerek devlet kurumlarının işletilmesinde gerekse haraç mezat satılan devlet kuruluşlarının özelleştirmeden sonraki durumlarında sakatlık ve eksiklik var.

Devlet kuruluşlarımızın birçoğunda personelin kendini yenilemediği eski alışkanlıklarını sürdürdükleri günümüz koşullarına göre bilgi  ve donanımda olmadığını görürüz.

Bazı devlet kuruluşlarımızda   “ Sallabaşını al maaşını” mantığı devam ediyor. Bu konumda olanlar “ ben nasıl olsa devlet memuru veya işçisiyim yerim garanti devleti temsil ediyorum kimse bana dokunamaz” mantığı doğru bir yaklaşım değildir.

Devlet güvencesi altında çalışanların yaptıkları görevlerde rehavet içinde olduğu eksiklikleri bulunduğu biliniyor. Halkın bu kişilere” görevini yapmıyorsunuz “hatırlatması yaptığında “ sen devlet görevlisine hakaret ediyorsun” zırhına sığınarak kendilerini güvence altına alıyorlar.

Devletin  çiftlik gibi kullanılan ortamından ayrılıp, özel sektörün disiplinli çalışmasına alışmak  biraz zor oluyor.

      Buralarda devlet kurumlarında sağlanan güvence yoktur. Çalışmayanı kapının önüne koyarlar. Özel sektörde hakkını aramak için örgütlü olunması sendikalı olunması gerekir.

Gerçi son yıllarda sendikalı olmak da işçiler için güvence sayılmıyor.

Eğer bu sağlanamazsa işten çıkarılan personel için iş garantisi olamaz. Ülkemizde bugüne kadar devlet ağırlıklı kurumlarda çalışanların özel sektöre geçtiklerinde uyum sağlamaları zor oluyor.

KÖPRÜ ALTINDAN ÇOK SULAR GEÇECEK

    Siyasi partilerimizin mahalli seçimlerde ittifakı konusunda çok senaryolar yazılıyor.

Asparagas, kulaktan duyma haberler kamuoyunda yaygın.

Mart ayında yapılacak mahalli seçimlerde partilerin ittifak yapmaları zorunlu.

İktidar partisi dahi buna gerek duyuyorsa muhalefet partileri haydi haydi duyacak. Siz bakmayın şimdi “ ittifak yapmayız” numaralarına. Diyelim ki ittifak yapmadılar. Mahalli seçimde hiçbir varlık gösteremediler. Millet temsilcisi olmazsa neden o partiye oy verecek.. Bu partiler halka kendilerini nasıl anlatacaklar.

Şimdiki siyasilerin  salvoları  hikaye. Seçim günü yaklaştıkça  iktidar partisinde olduğu gibi muhalefet partileri de birbirine yaklaşacak, ittifak arayışları hızlanacak. Bunu sağlamazlarsa halkın gözünden iyice düşerler, inandırıcılıkları kalmaz.

YENİ BİR TAKTİK

    Tarım ürünlerinde en önemli girdi olan gübre’ye bir yılda yüzde yüz zam yapılmış. Çiftçilerimiz bu  pahalı gübreyi  bugüne kadar kullanmış. Şimdi bakıyoruz,  güre fiyatlarında yapılan %15 indirim, halka müjde gibi veriliyor. Bu halkın aklıyla alay etmek olmuyor mu?

Bu, son yılların halkı yanıltan, dikkatleri  başka yöne çeken önemli taktiği haline geldi.

Halkın, yapılan  zamları bir süre sonra unuttuğunu dikkate alan yöneticiler, zamların ardından az da olsa  bir indirim yapıldığında bunu kendi siyasi  yararına  kullanıyor.

Nasıl ki mağazaların ürünlerinde indirim sezonunda, önce fiyatlar yükselir, daha sonra eski fiyatlara yakın  fiyat belirlenip, bu halka  büyük indirim olarak sunulur, yapılan  bu taktik de onun gibi bir uygulama.halkımız da bunu  bal gibi yutuyor

 ŞEREFSİZ KEDİ

Adamın birinin evine bir kedi musallat olmuş. Adam ne yaptıysa kediyi evden uzaklaştıramamış. Bunun üzerine kediyi alıp uzak bir yere götürmeye karar vermiş. Kediyi götürmüş götürmesine ama 5 saat sonra kedi geri gelmiş.

Bunun üzerine adam daha uzak bir yere götürmüş kediyi. Kedi bu sefer geç de olsa 7-8 saat sonra çıkagelmiş.

Adam iyice sinirlenmiş. Almış kediyi mesafesi uzak, yolları karmakarışık bir yere götürmüş ve bırakmış. Fakat bu sefer dönüş yolunda kendisi kaybolmuş.

Bunun üzerine adam evi  telefonla aramış ve karısına sormuş.
– Hanım kedi eve geldi mi?
– Geldi bey, çok oldu sen nerelerdesin?
– Söyle o şerefsize gelsin beni alsın :)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.