Seçim yaklaşırken çarşı pazara çıkanlar büyük sürprizle karşılaşıyor. İnsanlarımız pazarda satılan ürün fiyatlarını görünce gözlerine inanamıyorlar.Tezgahlara göz attığınızda fiyatların  son günlerde katlandığını görüyorsunuz.

Dar gelirlilerin mutfağından eksik olmayan soğan ve patatesin kilosunun 6 liraya ulaşması karşısında fakir fukara ne yapsın.

 Eğer dar gelirleler pazardan soğan, patates ve domates dahi almada zorlanıyorsa bu insanlar ne yiyip içecek.

 Kasaba gidip et almak fakir fukara için hayal oldu. Onlar eti ancak vitrinde görebilecek.

Ana yiyecek maddelerini dahi almaya zorluk çeken halkın sağlıklı olması mümkün müdür?

Hastanelerde muayene olmak için sabahın erken saatlerinde kuyruğa girenler bazen günlerce bekleyen hastalıklarının büyük bölümü beslenmeden kaynaklanmıyor mu?

Pazardaki bu fiyat yükselmesi bazı medyada gündem konusu oldu.

 Döviz kuru,  kuru soğan, ile mukayese ediliyor. Kuru soğanın kuru döviz kurunu geçti, kilosu 6 liraya ulaştı.

Yine dar gelirinin demirbaş yiyeceği olan patates de pazarda 6 liradan satılıyor, bir patatesin fiyatı bir lirayı geçiyor, diğer yiyecekler de zamdan nasibini aldı.

Seçim günü yaklaşırken piyasa fırsatçıları ceplerini dolduruyor.

Bunda üreticilerin karı yok Onlardan yok fiyatına alınan ürünler tüketiciye ulaşıncaya kadar katlanarak zamlanıyor.

Marketlerde satılan yiyecek ve içecekler de zamlı satış kervanına katıldı.

 Ülkede seçim telaşının yaşandığı bu günleri fırsata dönüştürenleri sağlıklı denetleyecek bir kurum yok mu?

 Piyasadaki bu zamlar için pazar esnaflarımızı suçlamak haksızlık olur.

Bu zamlardan nemalananlar aracılar tefeciler oluyor,faturaları ise tüketiciler çıkıyor.

 İlgililere ve piyasada halk adına nutuk atanlara duyurulur.  

                           BÖYLE OLMAMALI

      Dünyada bir benzeri bulunmayan Avrupa ile Asya arasında köprü olan her an dört mevsimin yaşandığı güzel ülkemin insanlara hoşgörülü ve yardımseverdir.

   Asırlardır, hangi görüşte olursa olsun komşusu ile dostça yaşamış acı ve tatlı günlerinde birbirine destek vermiş bu güzel insanlarımız üzerinde oyunlar oynanıyor.

    Lütfen bu oyuna gelmeyiniz.

 Sizlerin dostluğu üzerinden siyaset yapanlar yarın başınız sıkıştığınızda yanınızda göremeyeceksiniz.

   Farklı görüşte olsanız da yine komşunuzla baş başa kalacaksınız.

Bu gidiş iyiye gidiş değil. Şu ve bu görüşü savunmayı bir yana bırakalım.

Siyasette farklılığı, birbirinin karşıtı görüşleri komşuluk ilişkilerinizde bir yana bırakınız.

   Üzerimizde oynanan oyuna alet olmayalım. El ele verelim gönüldeş olalım. Küçük çıkarlar peşinde koşmayalım, geleceğimizi düşünelim.

       Bu gidişin toplumun birlikte yaşama duygusunu yok edebileceğini dikkate alarak iç ve dış tehlikelere karşı tek yumruk olalım. Nasıl ki

Kurtuluş Savaşı öncesi dünyanın “ hasta adam” dediği bir ülkeden halkın desteği Atatürk önderliğinde nasıl çağdaş bir Cumhuriyet  doğmuşsa  bugün karşılaşacağımız zorlukları da  birlik ve beraberliğimizi bozmadan halkımızın birbirine güvenini sarsmadan  aşmasını biliriz.

    Halkımız ne kadar zor şartlar olursa olsun birliğini mahfaza etmeyi bilmiştir

Halkın arasına nifak sokmak isteyenler başarılı olamamıştır. Günümüz savaşları eskiden olduğu gibi tankla topla karşılıklı savaşlarla olmuyor.

   Toplum arasında düşmanlıkları körükleyerek iç düşmanlıklar çıkararak yapılmak isteniyor. Aman bu oyuna gelmeyelim .

 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ.?

TÜRKİYE’YE GELEN İLK ELÇİ

Ülkemize gelen ilk elçi Osmanlı padişahı çelebi Mehmet zamanında Venedik Cumhuriyetinden geldi.

 Osmanlılarda gelen elçilerin devlet sınırlarından içeriye girip çıkıncaya kadar yaptıkları tüm harcamalar devlet tarafından karşılanırdı. Batıda bir benzeri olmayan bu tür uygulamaya 3.Selim son verdi.

FARE YİYEN İSTİRİDYELER

İrlanda’da Domingel açıklarındaki adalarda bir zamanlar fare salgını başlamıştı.

Bir müddet sonra sahil sınırındaki istiridyeler ile fareler arasında amansız bir mücadele başladı.

 Bu mücadeleden gelip çıkan istiridyeler oldu.

 Yiyecek arayan fareler deniz sahilinde dolaşırken Denizin çekilmesi (cezir) durumunda aralık duran istiridye kabuklarının arasına burunlarını sokarak istiridyeleri yemek istemişlerdi. Bunu üzerine son derece duyarlı olan istiridye kabuklar kapanarak fareleri burunlarını mengene gibi sıkıştırmışlardı.

 Bu şekilde tuzağa düşen fareler denizin tekrar yükselmesi ile boğulmuşlardır

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.