Halk arasında sonucu belli olan, sürpriz olmayacak meseleler için söylenen bir özdeyiş vardır.
” Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” denir.
Bu sözle değinmek istediğim
CHP’de bir süredir devam eden delegelerin partiyi kurultaya götürmek için verdikleri imza süresi pazartesi günü son buldu.
Muhalefet Muharrem İnce tarafı yeterli imza toplandığını söylüyor.
Toplanan imzaları perşembe günü parti genel merkezine teslim edeceğini belirtiyor.
Böylece muhalifler Genel merkeze güvenmediğini belirtmek istiyor.
Genel merkez taraftarları ise, kurultayın yapılması için gerekli imzanın toplanmadığını, o nedenle imzaların parti genel merkezine verilmesinin geciktirildiği görüşünde.
CHP böyle birbirine güveni olmayan iki kutuplu hale geldi.
Aynı parti mensuplarının birbirine güvenleri yok.
Bu kişiler daha sonra aynı amaç uğruna mücadele edecekler, bu olacak iş mi?
Perşembe günü Muharrem İncenin genel başkan olmasını isteyen delegeler yeterli imzayı toplamamış olabilirler.
Diyelim ki bu imzalar 500 cıvırında kaldı.
O zaman genel merkez taraftarları “ Bak istediklerini elde edemediler” diye bayram mı edecekler?
Bu görüntüsü ile CHP resmen ikiye bölündü.
Keşke seçimin hemen seçim sonuçları değerlendirilip kurultay kararı verilerek parti tabanından güven istenseydi.
Şimdi sonuç ne olursa olsun, partide bir ikilik meydana geldi.
Bakıyoruz taraflar televizyonlarda kendi tezlerini savunuyor, kendilerini haklı olduğunu söylüyor.
Bu görüşte olanlara sormak gerekir, savunulacak neyiniz var?
Sizler bir süre öncesine kadar aynı amaç etrafında kilitlenmiş, aynı gaye için hizmet veren parti mensupları değil miydiniz?
Şimdi kalkmış “ O haksız biz haklıyız ”diye kamuoyunu yanıltmak istiyorsunuz.
Partiyi bu duruma getiren, bu partiye gönül ve oy verenler değil, parti adı altında çıkar peşinde koşanlardır,
Bu amaçla şahsi beklentisini partiyi savunuyor görüntüsünde kamuoyuna yansıtanlardır.
CHP önce bu makam peşinde olanlardan kurtulmalı. Sonra her şey yoluna girer
EN RENKLİ PARLEMENTO
24 Haziran seçimleri sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisinde en çok partinin temsil edileceği, çok renkli parlamento oluştu.
Her ne kadar parlamentonun sesi soluğu kesilmiş olsa da parlamentoda temsil edilen parti sayısı Cumhuriyet tarihimiz süresince bu kadar çok sayıda parti ile temsil edilmedi.
Bugün parlamentoda temsilcisi olan partilere şöyle bir bakalım:
AK Parti,CHP,MHP, her ne kadar AK Parti çatısı altında seçime girmiş olsa da Büyük Birlik Partisi, Saadet Partisi, İYİ Parti,HDP ile bir de yarım asır önce parlamentoda temsil hakkı kazanan Türk sosyalistlerinin temsilcisi İşçi Parti’sinden sonra şimdi de HDP adıyla 24 haziranda seçime katılıp daha sonra bu partiden istifa edip Türkiye Komünist Partili iki milletvekili ile parlamentoda temsilcisi olan parti sayısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsilcisi bulunan parti sayısı 9 oluyor.
Böyle renkli bir görüntü ile gönül isterdi ki etkinliği çok daha fazla olan bir parlamento olsun.
Bu parti sözcülerinin görüşlerini medyamız ve basın organlarımız.
topluma duyursun.
Halkımız da gerçekleri çok yönlü olarak öğrenme imkânı bulsun.
Ne yazık ki, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi eski işlevini kaybetti, eski Cumhuriyet Senatosundan daha işlevsiz duruma geldi.
Halkın seçtiği milletvekillerinin eskiden olduğu gibi gensoru, soru önergesi verme hakkı yok.
Bunu dışında ne yapacaklar?Halka ne vaatte bulunacaklar, doğrusu meraka değer.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
KARA TRENLER 1854’TEN BU YANA YOLLARDA
Tarihimize ulaşıma ilk açılan demiryolu 1854 yılında Osmanlılar Devrindeki Kahire-İskenderiye demiryoluydu.
Türkiye sınırları içinde olan ilk demiryoluyla İzmir_Aydın arasında döşenen ilk bölümdü.
Bu yolların tamamı bir İngiliz demiryolu şirketi tarafından yapılmıştı.
Osmanlı Devletinin ilk demiryolu yapımına başlaması , Anadolu – Bağdat yolunun bir bölümü olan İstanbul-İzmir demiryolunun döşenmesiyle olmuştur.
Bu yol 1873 yılında bitirilmişti
GÜZEL GÖZLÜ ÇOCUK
Seçim gezilerine çıkan bir siyasetçi kentten uzakta bir köyü ziyaret eder. Annesinin kucağında güzel gözlü tombul yanaklı çok sevimli bir bebeği göstererek onu okşar ve nezaketle annesine sorar:
“ Ne de güzel gözleri var oğlunuzun… Babasının gözlerine mi benziyor?”
Kadın dudağını bükerek:
Vallahi bilmiyorum beyim” der.” Akşam karanlığı basıyordu tarlada çalışıyorduk hava kararmıştı o nedenle gözlerinin rengini fark edemedim.
ÖZLÜ SÖZ
Yaşamak değil ömrümüzün en müşkül işi.
Müşkül odur ki, yaşlanmadan ihtiyarlar kişi.