Çevremizde bakıyoruz yapılacak, halkın yararına hizmetlerde bir eksiklik görüldüğünde herkes birbirinden şikayetçi oluyor suçu gerçek sorumlusu yerine farklı nedenlerde arıyor.
Bu koşullarda o işin aksamasının kimden kaynaklandığını bulmanız zor . Herkes suçu birbirinin üzerine atıp işin içinden sıyrılmak istiyor.
Kimse yoğurdum ekşi demiyor.
Bir görevi yerine getirilmemesinde ilgili kurumun yarında o hizmetten yararlanacak veya etkilenecek olanların da bu kurumlara uyarıcı görevi yok mudur?
Ülkemizde İşlerin oluruna bırakıldığında genellikle sağlıklı yürümediği kuşkusuz.
Özellikle kamuoyundan tepki gelmediği zaman hizmetler uzadıkça uzuyor.
Edirne halkının kendine verilecek hizmetler konusunda uyarıcı tepki gösterici tavrı ne yazık ki yeterli değil. Bu tepkiyi bazen kahve köşelerindeki arkadaş sohbetlerinde veya bu konu açıldığı zaman laf olsun diye dile getiriyor.
Tabii ki bu sorunun çözümü için yeterli olmuyor.
Bu konuda bir örnek vermek gerekirse ; Selimiye yanındaki kazı alanı yıllardır aynı durumda enkaz halinde bekliyor.
Edirne’miz için bu görüntü büyük bir ayıptır.
Buranın o halde kalmasından mutlu olanlar da var sanki.
Edirne’de halkın gezebileceği tek meydanlardan biri olan bu meydanın bu halde kalmasında Edirne halkının suçu yok mu?
Tabii ki var.
Eğer bu alanın düzenlenmesi için halk olarak toplu bir demokratik tepki ortaya koyulmuş o meydan şimdiye kadar düzenlenmiş olurdu.
Bunu bir türlü sağlayamıyoruz.
Sadece bu konuda şikayetle yetiniyoruz.” beyler ben dünyada ünlü bir tarihi eserimi yanında böyle enkaz görmüyorum” diye toplu bir tepki göstersek tüm kitle örgütlerimiz siyasi partilerimiz buna destek verse Ankara bu tepkiyi dikkate almak zorunda kalırdı.
------------------------------------------------------------------------------------------
BÖYLE SESSİZ KALIRSAK İŞİMİZ ÇOK ZOR
Sorunlara karşı böyle sessiz kalındığı sürece daha uzun sür o kazı alanı ile birlikte yaşamak zorunda kalacağız demektir.
Bu tepkili tavır halkımızın ve onları temsil eden meslek kuruluşlarımızın demokratik haklarıdır.
Edirne halkı olarak bu hakkı kullanmada, hakkımızla talepte ne yazık ki yeterli olamıyoruz.
Bunun sonunda da kente hizmet gelmediği, böyle işler yarım kaldığı ve Edirne birçok hizmetten mahrum kaldığı zaman sadece bunu dedikodu olarak konuşmakla yetiniyoruz.
Anadolu’nun Edirne düzeyinden çok daha alt seviyede olan illeri bakıyoruz kent güzellikleri açısından Edirne’ye kat kat geçmiş durumda.
Biz ise birçok imkanlarımıza rağmen yerimizde sayıyoruz.
Bu iller başarılarını siyasi tercihlerinden öte meslek kuruluşları ve siyasilerin el ele vermesi sayesinde bu başarıya ulaşmışlardır.
Acaba bizim aklımın ne zaman başımıza gelecek.
ODA BAŞKANI HAKLI
Çay fiyatlarına bir ay içinde iki kez %15 oranında zam yapılması üzerine bundan en çok etkilenen kesimin temsilcisi olan Edirne Bakkallar Odası Başkanı Hakan Günay ile konu hakkında bir röportaj yaptım . Çay zammını nasıl değerlendirdiğini bunun esnaflara yansımasının nasıl olacağını sordum.
Ülkedeki pahalılıktan ve ana tüketim ürünlerine birbiri ardına zam yapılmasından en çok küçük esnaflarımız mağdur oluyor.
Bunların başında da zamanımızın büyük bölümünü geçirdiğimiz, adeta ikinci adresimiz olan Kahvehane işleticileri mağdur oluyor.
Kahveler bizim en eksi toplanma, sohbet etme yerlerimiz.Asıl adı kıraathane olan kahvelerimizde eş dostla bir araya gelip zamanımızı tüketiriz.
Sohbet edip dertleşiriz.
Böyle kurumların en önemli girdi ürünü olan çay fiyatlarına bir ay içinde yüzde otuz zam yapmak oda başkanı Hakan Günay’ın da belirttiği gibi, bu zamlarla kahveci esnaflarımız işyerlerini kapatmak zorunda kalacak.
Edirne’de bundan önce 524 çay ocağı ve kahvehane varmış. Bu oran şimdi 484’e inmiş.
Bu kapanan işyerlerinde çalışanlar da işsizler ordusuna katılıyor.
Bu arada Oda Başkanı önemli bir benzetme yaptı dedi ki” Mahalli seçimler öncesi ve milletvekili seçimlerinde ülke genelinde siyasilerimiz ücretsiz çay dağıtımı yaptılar.
Anlaşılan bu bedava dağıtılan çayların faturası bize kesiliyor”
Başkan bunda da haksız sayılmaz.
Bir biri ardına yapılan zamlar,ÇAY_KUR’un zarar etmesi bunu göstermiyor mu?
----------------------------------------------------------------------------------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
KARA TRENLER 1854’TEN BU YANA YOLLARDA
Tarihimize ulaşıma ilk açılan demiryolu 1854 yılında Osmanlılar Devrindeki Kahire-İskenderiye demiryoluydu.
Türkiye sınırları içinde olan ilk demiryoluyla İzmir_Aydın arasında döşenen ilk bölümdü.
Bu yolların tamamı bir İngiliz demiryolu şirketi tarafından yapılmıştı.
Osmanlı Devletinin ilk demiryolu yapımına başlaması , Anadolu – Bağdat yolunun bir bölümü olan İstanbul-İzmir demiryolunun döşenmesiyle olmuştur.
Bu yol 1873 yılında bitirilmişti
-----------------------------
GÜZEL GÖZLÜ ÇOCUK
Seçim gezilerine çıkan bir siyasetçi kentten uzakta bir köyü ziyaret eder.
Annesinin kucağında güzel gözlü tombul yanaklı çok sevimli bir bebeği göstererek onu okşar ve nezaketle annesine sorar:
“ Ne de güzel gözleri var oğlunuzun… Babasının gözlerine mi benziyor?”
Kadın dudağını bükerek:
Vallahi bilmiyorum beyim” der.” Akşam karanlığı basıyordu tarlada çalışıyorduk hava kararmıştı o nedenle gözlerinin rengini fark edemedim.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÖZLÜ SÖZ
Yaşamak değil ömrümüzün en müşkül işi.
Müşkül odur ki, yaşlanmadan ihtiyarlar kişi.