“Artık yolun yarısı 35 değil”

Beykoz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Edirne Akademi Hocası Prof. Dr. Gülten Kaptan Ateşoğlu, son yıllarda yaşam süresinin arttığını belirterek, “Cahit Sıtkı Tarancı'nın Yaş 35 Şiiri'ndeki gibi artık yolun yarısı 35 değil. Bilim adamları 120 yaş sınırı koyuyor. 120 yaşa kadar yaşayacağız artık” dedi.

“Artık yolun yarısı 35 değil”

Beykoz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Edirne Akademi Hocası Prof. Dr. Gülten Kaptan Ateşoğlu, son yıllarda yaşam süresinin arttığını belirterek, “Cahit Sıtkı Tarancı'nın Yaş 35 Şiiri'ndeki gibi artık yolun yarısı 35 değil. Bilim adamları 120 yaş sınırı koyuyor. 120 yaşa kadar yaşayacağız artık” dedi.

Emre SEDEF
Emre SEDEF
28 Aralık 2017 Perşembe 10:21
“Artık yolun  yarısı 35 değil”

    Edirne Belediyesi bünyesinde kurulan Edirne Akademi'nin bu haftaki konuğu Beykoz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Gülten Kaptan Ateşoğlu oldu. Edirne Akademi'nin kadrosunda yer alan Prof. Dr. Ateşoğlu, Edirne Belediyesi personeline  'Yaşlılarla İletişim' konulu bir eğitim verdi.
Eğitimin açılış konuşmasını gerçekleştiren İletişim Sosyoloğu Doç. Dr. Serdar Taşçı, “Edirne Akademi'nin 'Halkla İlişkiler ve Etkili İletişim' konulu seminer ve ders dizisinin bu haftaki bölümüne hoş geldiniz. Edirne bir kültür başkenti; Osmanlı'nın başkenti; Cumhuriyet'in de kurucu ideolojisinin oluştuğu kent. Eğitime inanan, eğitimci bir belediye başkanı ve onun hizmetiyle kurulan Edirne Akademi var. Bizler, 'Yaşam boyu eğitim ve öğretim düşüncesini' benimseyenlerdeniz. Hayatta en hakiki mürşitin, yol göstericinin 'ilim' yani 'bilim' olduğuna inanıyor ve eğitimlerimize devam ediyoruz” dedi. 
Yaşlılığın göreceli bir kavram olduğunu anlatan Doç. Dr. Serdar Taşçı, “Yüzyıl önce kırklı yaşlar, yaş ortalamasının gayet üzerinde olduğu yaşlardı. Yani yaşlılık 40'lı yaşlardaydı. Tıptaki gelişmeler, bilim ve teknolojideki gelişmeler, sağlıklı beslenme, temiz hava, sağlıklı su kaynaklarına ulaşım ve bilim ve teknoloji sayesinde yaşam ömrü uzamış durumda. Yaşlılık artık göreceli bir kavram; kendinizi yaşlı hissedip hissetmemenizle alakalı. Belediyeler toplumun her kesimine hizmet etmekle yükümlü. Dolayısıyla belediye hizmetlerinde, yaşlılarla iletişim hayati öneme sahip. Bu eğitimin sizlere büyük katkısı olacağını düşünüyorum” ifadelerine yer verdi. 
Konuşmasına Nazım Hikmet'in 'Yaşama Dair' şiiri ile başlayan Edirne Akademi'nin bu haftaki konuğu Prof. Dr. Gülten Kaptan Ateşoğlu, demografik anlamda 65-74 yaş arası yaşlılık,   75-84 arası erken yaşlılık,  85 yaş üzerindekilerine de ileri yaşlılık dönemi denildiğini söyledi. 
Sadece yaşlılar ile iletişimin değil insanın insanla olan iletişiminin de çok önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Ateşoğlu, “Doğum masasında çok acı çeken bir bayanın sevgiyle elini tuttuğumuzda elimizi reddettiğini görebilir miyiz? Evdeki yaşlılarımız da, onlara sevgiyle yardımcı olduğumuzda bizleri geri çevirmez. Bizim ülkemiz geleneksel toplum yapısına sahiptir. Yıllar önce genç jenerasyon üzerinde bir araştırma gerçekleştirdim. Evdeki büyükanne, büyükbaba ile anlaşamamasına rağmen, kuşak çatışması yaşamasına rağmen gençlerin neredeyse yüzde 99'u; yaşlıların evde aileleri ile birlikte yaşamaları gerektiğini söyledi” dedi. 
Gelişmiş ülkelerin yaşlılığı nasıl algıladıkları konusunda da bilgiler veren Prof. Dr. Ateşoğlu, “Bizim ülkemizde felç geçirmek bile; 'İnsanlar belli bir süre sonra yaşlanır ve felç geçirir' olarak algılanıyor. Gelişmiş ülkeler ise bu durumu 'deneyimli personel kaybı, bilen Maksibet insan kaybı, beyin kaybı olarak' nitelendiriliyor. Bu nedenle; 'bunu nasıl önleyebiliriz'i toplum olarak öğretiyorlar“ ifadelerine yer verdi. 
“ARTIK YOLUN YARISI 35 DEĞİL”
Son yıllarda yaşam süresinin uzadığına dikkat çeken Prof. Dr. Ateşoğlu, “Yaşam standartları, beslenme, bilim ve teknoloji gibi etkenler nedeniyle yaşam süresi de arttı. Cahit Sıtkı Tarancı'nın Yaş 35 Şiiri'ndeki gibi yolun yarısı 35'idi. Ama şimdi bilim adamları 120 yaşa kadar sınır koyuyorlar. 120 yaşa kadar yaşayacağız artık. Bizlerin hedefi bu olmalı. Nasıl yaşamamız gerek; elden ayaktan düşmeden. En önemlisi de kendimizi önemsemek; uzun yaşamı kendimize nasıl sunacağımızı bilmek; hem kendimiz hem çocuklarımız hem de toplum için çok önemli. Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirindeki gibi yolun yarısı artık kesinlikle 35 değil; 120'yi hesapladığınızda 60 oluyor” dedi.
“HOBİ EDİNİN”
AB ve Amerikan Yaşlılar Derneği'nin özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik önerilerde bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Ateşoğlu, “Bu dernekler bizim gibi gelişmekte olan ülkelere 'Sizlerin hobileri eksik' diyor. Bu yaşa kadar 'ben şu hobiyi edindim' diyebilecek kaç kişi var aramızda? Mutlaka kendimize bir hobi edinmeliyiz. Çünkü sosyal aktiviteler zihni gençleştiriyor; sosyal gruplara dahil olmak, yaşamı paylaşmak, kendi eserini sevmek uzun yaşamak için çok önemli. Hobilerle kendimize bir uğraş, bir eser yaratmamız lazım. Gelişmiş ülkeler; kendilerini sevdikleri için, kendilerine değer verdikleri için; günlük yaşam aktiviteleri, bizim anneanne ve babaannelere göre biraz daha iyi. Bizde yaşam birazda ucuza alınmış durumda.  Bir yaştan sonra insanların bağımsızlığı elinden alınmış oluyor. Gelişmiş ülkelerdeki yaşlılar; markete gidiyorlar, yemeklerini kendileri pişiriyorlar, bisiklete biniyorlar” diye konuştu. 
“ERKEKLER İKİ KADIN ARASINDA KALIYOR”
Evde bakıma muhtaç bir yaşlının aileler arasında tartışmalara neden olduğunu belirten Prof. Dr. Ateşoğlu, “İnsanların ne kadar bağımsızlığı bozulursa, yani bağımlı olmaya başlarsa bu kez sorunlar başlıyor. Aileler arasında tartışmalar çıkıyor. Karı-koca arasında kavgalar yaşanıyor.  Ben bu konuda erkekleri çok seviyorum. Çünkü en büyük yükü evde erkekler kaldırıyor.   Erkekler evde iki kadının arasında kalıyor. Biz kendi kendimizi ifade eden insanlar değiliz. Eşlerden biri kızar, neden kızdığını 6 ay sonra söyler. Erkekler tamamen içe kapanıyor; pijama, terlik konseptinde; evde 'tık' demiyor. Böyle böyle yaşlanıyoruz. Üstüne de hastalık gelince istenmeyen yaşlılar ortaya çıkıyor” dedi.   
Yaşlıların yaklaşık yüzde 35'inin günlük yaşam aktivitelerinde zorlandığını anlatan Prof. Dr. Ateşoğlu, “Yüzde 42'si günlük faaliyetleri için yardıma muhtaç olmaktadır. Hastalık bazında ise yüzde 80'inin bir veya daha fazla kronik hastalığa sahip olduğu bilinmektedir. Yaşlılarda bağımlılığın artmasıyla birlikte anksiyete düzeylerini de etkilemekte ve iletişimi güçleştirmektedir. Bu nedenle yaşlı bireyler ile iletişimde yaşlıyı suçlamamak ve onun tarafından suçlandığınızda alıngan olmamayı öğrenmek gerekmektedir. Yaşlı bireylerde unutkanlığın birçok nedeni olabilir. Bu yaş, hastalık, geçmiş deneyimler vb.dir. Ancak demans, Alzheimer bu tür unutkanlıklardan ayırt edilmelidir. Halk arasında bunama olarak da bilinen demans ve demanslar içerisinde Alzheimer tipi demans yaşlılarda neredeyse yarı yarıya görülen ve özel iletişim kurulması gerektiren bir durumdur” dedi. 

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.