Edirne esnafları Bulgaristan sınırının açılması Bulgarların Edirne’ye gelmesiyle kısmen de olsa rahatlamış oldu
Kovid 19 tehlikesinin artması ile yeniden Bulgar sınır kapısının kapanması gündemde.
Bu Edirne esnafı açısından büyük kayıp ve zarar demektir.
Bakıyoruz meslek oda temsilcileri Bulgar Hudut kapısının kapanmaması için yoğun çaba harcıyorlar.
Bu konuda mahalli gazetelere açıklama yaparak kapının açık kalması için gayret gösteriyor.
Bunun fazla etkili olacağı kanısında değilim .
Bunu etkili olması için esnaflarımızın malını pazarladığı İstanbul esnafları ve onların temsilcilerinin devreye girmesi gerekiyor.
---------------------
SATILAN MALLARIN % 20’Sİ EDİRNE’DE ÜRETİLİYOR
Edirne esnaflarımız başka illerde üretilen malları satıyor.Genele baktığımızda Edirne’de pazarlanan ürünlerin ancak %20’si şehrimizde üretilmektedir.
O da gösteriyor ki, hudut kapısının kapanmasından en çok bu malları üretenler, imal edenler,toptancılar zarara uğrayacak.
Esnaflarımız sadece hazır aldıkları ürünlerin satışını yapıyor aracı konumundalar. Bu durumda Edirne esnaflarının yanında ,hatta onlardan daha çok, özellikle İstanbul’da üretim merkezinde bulunan esnafların kapının kapanmasına tepki göstermesi gerekiyor.
Edirne esnaflarından gelecek kitlesel olmayan bu göstermelik,sonuç getirmeyecek cılız tepkilerin fazla yararı olacağı kanısında değilim.
Devreye İstanbul esnafları ve onların temsilcisi odalar da devreye girip Bulgar hudut kapısının açık kalması konusunda çaba harcamaları halinde bu talep başarılı olur.
Yok, oda temsilcilerinin gazete demeçleri ve televizyonda seslerini duyurmaya çalışmalarının faydası olamayacağını oda yöneticileri de kabullenmek zorunda .
Onun için elbirliği ile İstanbul esnaflarını ve oda yönetimlerini devreye sokmaları gerekir: Çünkü bundan Edirnelilerden çok imalat merkezinde olan, malını Edirne esnafına satan toptancılar zarar görecektir.
Esnaf temsilcilerimizin bu yöntemi deneyeceklerini umarım.
--------------------
ÜRETİCİLERİN SATIŞ YERİNE DİKKAT.!
Kentimizin en kapsamlı semt pazarı konumunda olan ,haftanın iki günü pazar kurulan Cumartesi Pazaryeri çevresinde köylü üreticilerimiz de mallarını satıyor.
Belediye kendilerine böyle bir imkan tanıdı.halkımız üretimlerini aracısız satmalarına karşın fiyatlara bakıldığında pazar içinde satış yapan esnafların fiyatlarından farkı yok .Bunu için gerekçe olarak.mallarını doğal olduğunu iddia ediyorlar.
Aslında, üretilen malların çoğunda doğal ,suni gübre kullanmadan üretilen ürün yok denecek kadar az.
Bu sadece tüketiciyi ikna etmek için kullanılan bir yöntem gerçekle ilgisi yok.
Onların yanında bir de üretici olmayıp, halden veya başka yerden mal alarak satanlar var.
Bu hem üreticiye hem de Pazar esnafına haksızlık olmuyor mu?
Üreticilerin bu tür satış yapanların bululduğu konusunda yakınmaları var.Belediye ekipler bu konuda denetleme yapmaları halinde böyle satış yapanlar ortaya çıkar..
----------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ.?
ÇAYIMIZI 1878’DEN BERİ ÜRETİYORUZ
Ülkemizde ilk çay üretimi Japonya’dan 1878 yılında ülkemize getirilen tohumların, örnek çiftliklerde ekimiyle başladı. Bu ilk denemenin olumlu sonuç verdiğini gören Halkalı Tarım Okula Müdürü Ali Rıza Ertem,Rize ve Artvin dolayında çay üretmek için büyük çaba harcadı. Çayın işlenerek kullanılabilecek duruma gelmesini sağlamak amacıyla ilk kez Rize’de yapım evleri açıldı.
Çayın günümüzdeki teknikle ambalajlı duruma gelmesi ancak 1947-1948 yıllarında gerçekleşti.
-----------------------
FIKRA
AKBULUT HAK MÜDÜRÜ İKEN…
Yıldırım Akbulut başbakan olmadan önce bir süre avukatlık bir zamanlar da İstanbul’da hak müdürlüğü yapmış.
Hal müdürü olduğu dönem de bir gün yardımcısı gelir.
Bir sürü matbu evrakların biriktiğini, onları koyacak yer kalmadığını söyleyerek şöyle der:
“Sayın müdürüm izin verirseniz evrakların bir kısmını imha edeyim böylece yer açılsın”
Akbulut bir süre düşünür:
“Tamam imha et ama biliyorsun bunlar resmi evraktır, birer fotokopisini çeki de ondan sonra imha edin”