Siyasilerimiz mahalli seçimleri demokrasinin bayramı olarak tanımlıyor konuşmalarında  böyle ifade ediyor.

Aslında doğrusu olan da budur.

Peki, mahalli seçimler öncesi görünen hava siyasilerin konuşmaları  bunu gösteriyor mu?

Daha önceki yıllarda seçim olduğunda partililer  birbiriyle daha centilmence, birbirini karalamadan  mücadele ederdi.

O zamanda "acaba seçimlerde hile yapılacak mı” endişesi yoktu.

Hiç kimsenin böyle bir oyun, hile aklının ucundan geçmiyordu. Son yıllarda türedi bu tür oyunlar.

Bakıyorsunuz bu hileye köylerde dahi rastlar hale geldik.

Seçimde endişesi olan muhtar adayları şehirde oturan hemşerilerini geçici olarak köylere devşirme girişiminde bulundu.

Demokrasi’de ileri gidelim derken bu gelişmelere baktığımızda geriye mi gidiyoruz.

Bu şartlarda seçimler nasıl demokrasinin bayramı olsun.   

İnsanlarımız televizyonlarda haberleri dinlemeye çekiniyor. Liderlerin birbirini suçlayan sözleri, siyasete yakışmayan ithamlar.insanları televizyon izlemekten soğutuyor.

Bu nihayet bir seçim.

Kim kazanırsa kazansın seçim sonunda  yine dostça geçineceğiz.

Bu havayı bozmak  halk arasında nifak tohumları yaymak kimseye yarar getirmez.

Bunun acılarını geçen yıllarda çektik.

Siyasi kutuplaşma yüzünden insanlar adeta birbirine düşman hale geldi, sayısız cinayetler işlendi yuvalara ateş düştü.

Buna fırsat verilmemeli.

Tüm bu tahriklere karşın  halkın soğukkanlılığını koruması siyasilere ders olacak nitelikte.

Dileğimiz o ki,  seçimlerin insanların birbirine hasım haline gelmeden dostça geçmesi, seçim sonunda da halkın iradesine herkesi rıza göstermesi.

Demokratik olgunluk budur.

Yoksa,  seçimler demokrasi bayramı deyip onun gereğini yerine getirmemek, halkın kutuplaşmasına çanak tutma ile seçimlerde demokrasi bayramı  beklemek hayal olur.

ŞİKAYET ÇOK  ÇÖZÜM YOK

Herkes  pazarda çarşıdaki  pahalılıktan yakınıyor.

Dar gelirliler pazardan pahalılık sonucu eli boş dönüyor.

Pazarda ve marketlerde fiyatlara bakıp bunların daha önceki fiyatlarını düşündükçe insan hayrete düşüyor.

Neden  ürünlere bu kadar zam geldi diye düşünüyorsun.

Böyle ekonomik sıkıntıları fırsat bilip sattığı ürünlere yüksek zam yapan fırsatçıların olduğu kuşkusuz.

Bunlar çarşı pazarda denetim yapılarak nasıl çözülecek.

Aslında ürünler pazara gelmeden önce denetimlere her ürünün üretildiği yerden başlamak gerekir.

Pazarcılarla konuştuğumda bu önerilerde bulundular. “Bizim sattığımız ürünlerde  karımız  yüzde onu geçmiyor .

Bir de satamadığımız ürünler elimizde kalınca atmak zorunda kalıyoruz.

Halkımızın alım gücü azaldı.

Toplum suçu bize yüklemek istiyor.

Aslında satacağımız malların  bize gelinceye kadar yapılan masrafları dikkate almak gerekir.

Yakıt pahalı bal pazara gelinceye  kadar kamyonlar köprüden veya gemiden geçerek  bize ulaşıyor.

Bir de  malın az olduğunu dikkate aldığımızda  ürürle zamlanıyor” Pazarcılar haklı .

Öyle göstermelik denetimler bu işe çözüm getirmez.

Çarşı pazarda satılan ürünleri üreticiden tüketiciye gelinceye kadar kontrol etmek gerekir.

------------------------------------------------------------------------------------

DOĞRU GİBİ SÖYLENEN YANLIŞLAR

Dünyada ve ülkemizde haber almada iletişim araçları o kadar çok gelişti ki, ülkenin veya dünyanın bir yöresinde meydana gelen olayların haberleri anında dünyanın dört bir yanında duyuluyor.

Doğrusu ve yanlışı ile halk bilgi sahibi oluyor.Son yıllarda  duyduklarımız, siyasetin gündemine oturan haberler iddialar “ bunlar nasıl oluyor” dercesine hafızalarımızı zorluyor.

Bu olaylarda kimin doğru kimin yalan söylediğini, kimlere inanacağımızı şaşırdık

Bakıyorsunuz kamuoyuna yasalara sığmayacak olayları yansıtılıyor.

Bu konuda belgeler teşhir ediliyor iddialar ortada geziyor.

Bunun karşılığında bu suçlamalarda suçlananlar tarafından halkı tatmin eden inandırıcı bir cevap verilmiyor.

Buna karşın suç isnat edilenler çareyi konu ile ilgisi bulunmayan  o kişileri karalayıcı suçlamalarla bu hatalarının üzerini kapatmak istiyorlar.

Bu yenilir yutulur yanı olmayan ağır ve onur kırıcı görüntüler medyamız tarafından da yanlı olarak yansıtılıyor  Bu durum  ülkemiz açısından da üzüntü verici. Toplumda  var olan , suçlamalar karşısında duyarsızlık bunların yok sayılması daha ne kadar devam edecek?

Bu konularla ilgili yurt dışından da tepkiler gelmesine rağmen bu pişkinlik,suçlamaları yok sayma “bir süre sonra nasıl olsa unutulur” beklentisinde olmak halkın devlet yöneticilerine karşı güvensizliğini arttırabileceği hesap edilmiyor mu?

Haydi, bu yönde suçlananlar kendi kabahatlerini örtmek çabasındalar. Peki, o siyasi görüşü   savunanlar ” Ülkemizde neler oluyor. Bu suçlamalarda siyasi dalaverelerde gerçek payı yok mu” diye bir merakları, olayları sorgulamaları gerekmez mi?

Onlar nihayetinde toplumda  bir seçmen siyasetin tepesinde  olanların tabası, onlara günahları ve sevapları ile bağımlı kimseler değil.

Siyasi parti taraftarı olmak onun hatalarını da kabullenmek ve onaylamak anlamına gelmemeli. Demokrasinin gereği budur . Bu demokrasiyi benimsemiş iktidar ve muhalefette olan tüm parti taraftarları için geçerli.

Parti yöneticileri yanlış yaptığında onları uyarmak hatalarına ortak olmamak gerekmez mi?

Bakıyorsunuz demokrasinin tüm kurallarıyla  uygulandığı  ülkelerde  bir partiyi militanca destekleyen taraftarları partisinin ilkelerini zedeleyen bir uygulamasını gördüklerinde muhalefeti dahi beklemeden kendi parti yöneticilerini bu yanlışlıkları nedeniyle kıyasıya eleştirip bu yanlışlıktan ders almalarını, cezalanması gerekirse çekinmeden  siyasi yaşamının sona ermesine  onay veriyorlar.

Ne yazık ki bizde böyle bir anlayış  ve uygulama yok “benim partim yanlış yapmaz” anlayışı siyasiler arasında hâkim olduğu için parti üst yöneticileri bu anlayıştaki seçmenlerine güvenerek yaptıkları işlerde suçlu olsalar dahi, seçmenlerinin bu suçlamalara inanmayacaklarını düşünerek hatalarını suçlarını bir başka suçlama ile gizleme yolunu seçiyorlar.

Olaylara düz mantıkla bakıp “benden senden” mantığı ile değerlendirenler aslında ülke geleceğinin tehlikeye girmesine çanak tutmuş olmuyorlar mı?

  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.