Şiir her insanın yaşamında vardır. Kimi yazar, kimi dinlemeyi sever, kimi defter tutar; beğendiklerini oraya aktarır, istediğinde okur. Yazanların bir bölümü “ben artık şairim” sanır kendini, bir bölümlüde güvensizlikten olsa gerek, tırım tırım saklar. Aziz Nesin “Ülkemizde dört kişiden beşi şair” dese de bence abartılı bir yaklaşım. Hem öyle olsa bile kime ne zararı var ki? Bırakın yazan yazsın yazmayan yan gelip yatsın.Ya da kendini en büyük şair olarak görsün, böbürlensin, şişinsin. Kıyafetini de ilgi çekecek konumda tutsun.. Kimin kalıcı olabileceğini zaman denen bilirkişi belirleyecektir

Aziz nesin en ünlü mizah yazarlarımızdan, bu biline . O’nun yapıtlarını okumayan (en az birini) sanırım yoktur. Ve hak ettiği yerdedir. Gel gör ki o durumda bile şiir yazmış ve kitaplaştırmıştır. Yıllar önce sanırım “Fıstıki Yeşil” adlı kitabını okumuş bayağı da başarılı bulmuştum. Ama şiirde bile “mizah” ağırlıktaydı.

Şöyle bir kanı da var her yazar önce şiirle başlamıştır.

Demek ki şiirin bir çekiciliği, bir albenisi var. Şiir güzelse başka yaşam biçimlerine ışınlar sizi. Duygularınız hazzın uçlarında çiçeklenir, bülbül yüreğinizde öter, şarkılar kulağınızdaki dalga sesleriyle bütünleşerek sırtında taşır seveni.

Namık Kemal yıllar önce “Şairleri haykırmayan bir millet” diye haykırmamış mıydı.

Şiir şiir diyerek girdik şiir diyerek arka kapıdan çıkacağımı sanmayan

Son günlerde posta kutumdan iki adet imzalı kitap çıktı. Biri dost imza Hasan Akarsu’ dan, diğeri A. Uğur Olgar’dan öncekinin adı:TEKİRDAĞ Sonsuz Gurbet (düzyazı), ötekinin adı da KIYILARI TUTSAK (düzyazı)

Şimdilik anca bir göz gezdirdim kabaca inceledim. Önümüzdeki günlerde sindire sindire okuyacağım.Büyük olasılıkla tanıtım yazıları da gündemde olacak.

Kiraz çıktı. Neredeyse bitiyor. Yaz geldi, kiraz geldi derler ya, bu yıl için kiraz geldi ama bir türlü yaz gelmedi.Kiraz üzerine epey yazı yazdım. Her şeyiyle, duruşuyla, çiçekleriyle, yapraklarıyla her yerinden asalet akıyor sanki. Yazsız bile olsa kiraz mevsiminde kirazdir. Önceleri meyveler ve sebzeler sırayla çıkardı. Turfanda yetişenler de sevilirdi. Bakıyorum, son zamanlarda tüm meyveler vitrinde. Örneğin kavun-karpuzun hatta üzümün henüz zamanı değil ama vitrinde.

Gene şiire dönüyorum. Nasıl her meyvenin kendine özgü rengi, kokusu,tadı ve zamanı varsa şiir ve şairler için de aynı şeyler söylenebilir. Meyveler olgunlaşmadan toplanmaz ve piyasaya sürülmez. Sürülse de müşteri bulamaz. Şiir için de aynı şeyler söylenebilir. Henüz iyice olgunlaşmamış bir şiir gün yüzüne çıkarılmamalıdır.

 “Şairdir, ne yapsa yeridir” derler ya kulak asmayın. Bu deyiş her insan için geçerlidir. Bir şey yapmadan, çok şey yapmış gibi görüntülenmese en azından saygısızlıktır

Şiirsiz kalmayın, e mi?

Bakın bir düşünür ne söylemiş: Hiçbir haksızlık küçük, hiçbir insan önemli değildir.”

Şiir üzerine yazılmış bir yazıda şiir olmasın mı?

ŞAŞKIN

Şaşkın ördekler gölünde kulak saymaca bir gün

Uzunçalar ötüşlerde inleyen kanarya ses

Ormanın iç sessizliğinde uğultu

İçimde sana senden esen isteksiz rüzgar

Bir gün sis bir gün çiğ kırağı yağar yüreğim

Gelenlere aklım eriyor da gidenler nereye

Kapalı çarşıya özgü bir yaşam işte

Dalgalar üstüme gelir oldu taş atmasam da göle

Bir de seni kırmak kırk yıl ağlar sonra bir yastıkta

Bu beden bu yükü sevgiyle taşır artik şaşkın

Necdet TEZCAN

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.