Mahalli seçimlere şunun şurasında bir ay kaldı. Belediye başkan adayları mahallelerde harıl harıl çalışıyor. Kime sorsanız başarı kendisinin olacağını söylüyor. Kimse yoğurdum ekşi demez , politikanın gereği bu.
Bu arada dikkatimi çeken şu oluyor. Meslek kuruluşlarımızın temsilcileri mahalli idare yöneticilerinden beklentileri konusunda bir talep görmüyoruz.
Anlaşılan onlar da kendi sorunlarıyla cebelleşiyorlar veya siyasete girmek istemiyor, bu tür talepleri üst yönetimlerine havale ediyor. Meslek kurum temsilcilerimizin böyle şeylere bakacak zamanları olmasa gerek.
Aslında böyle seçim öncesi zamanlarda meslek odalarının, sendikaların ve toplumu temsil eden kuruluşların belediye başkanı seçileceklerden bazı talepleri olmalı, onlara öneriler sunmalı.
Seçim olduktan sonra “ Benim şu önerim vardı “ diye talepte bulunmanın ne yararı olur.
Meslek kuruluşlarının istekleri belediye başkanları için de yararlı olur. O konuda projelerini geliştirirler. Mahalli yönetimler böyle el ele verildiğinde meslek kuruluşlarınca denetlendiğinde daha faydalı olur.
Öneri sunmadan sadece eleştiri yaparak bir yere varamayız. Bu kent hepimizin ortak yaşam alanı . Halk olarak mahalli yöneticilere çelme takmak yerine eksikleri yanında başarılı işlerinde ve onları daha çok başarıya yönlendirmede de yardımcı olmalıyız.
Onların bu kente daha faydalı iş yapmaları konusunda uyarma görevini üstlenmeliyiz. Böyle olduğu zaman gelecekte bu işler yapılmadığı zaman soru sorma hakkımız doğar.
Önemli olan bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olmalıdır.
Bunu dikkate alarak, tüm meslek kuruluşlarımız mahalli yönetimlerde görev alacaklara önerilerini sunmalı bu arada görev aldıklarında kent için yararlı olacak projeleri olup olmadığını da sorgulamalı.
Mahalli yöneticilerin hamasi nutuklarla halkı tavlayıp oy almalarına izin verilmemeli.
BU OLANLAR NE KADAR ETİK
Mahalli seçim öncesi bölgemizde ve ülkemizde ilginç gelişmelere tanık oluyoruz.
Özellikle siyasetten medet uman ve arkasında az da olsa destekçisi bulunan siyasiler seçimlerde bir yer bulabilmek için parti parti dolaşıyor.
Onlar için şu ve bu parti olması önemli değil, Yeter ki sığınacak bir yerleri olsun.
Peki adama sormazlar mı ,sen daha önceleri farklı ideolojisi olan bir partinin çatısı altındaydın onun borazanlığını yapıyordun,ne oldu da bugün onun tam tersi olan bir siyasi görüşün himayesine girdin.
Ne yazık ki, son yıllarda parti değiştirmek sıradan bir iş haline geldi.
Bir partide yer bulamadın, haydi bir başka partiye atlayıp onun yandaşı olmak, daha önceki yıllarda pek rastlanan bir durum değildi.
Parti değiştirenler kendilerine yakın siyaseti olan bir partiye kapağı atarlardı.
Şimdiki gibi tam karşıtı partilerde yer alanlar az oluyordu.
Bu işe soyunanların bazıları kendi çıkarı, bazıları da kendine yararı olmasa da başkalarının çıkarı için siyaset sahnesine çıkıyor.
Edirne’nin oy durumu siyasi profili belli. Bunun tamamen değişeceğini, halkın kişilerin arkasına sığınacağını çizgi değişeceğini beklemek ham hayalden öteye gidemez.
Böyle olmasına rağmen” komşuda pişer bana da düşer” beklentisi ile yola çıkmak bana pek inandırıcı.gelmiyor.
Onun içinde farklı hesaplar var.
Diyelim bu çıktığın yolda başarılı olamadın, bu hareketin siyasi tavrın hiç beklemediğin bir hasara neden oldu.
O zaman halk bu kişilere nasıl bakar. Onu da hesap etmek gerekmez mi?
Bukalemunun renk değiştirmesi gibi parti değiştirmeler sadece bizim bölgemize has bir durum değil. Ülke genelinde yaygınlaştığını görüyoruz.
Bazıları parti değiştirmekle kalmıyor. Dün içinde bulunduğu, görev yaptığı partiye kara çalarak başka partilere transfer olanlara var , onlara ne demeli .
Ülkemizde birçok alanda maalesef etik ve tutarlılık ahlaki değerler diye bir şey kalmadı.
Dün dündür bugün bugün misali işler yürütülüyor.
Bu tüm partiler için de geçerli.
İlk bakışta” bu olur mu” diye hayret ediyorsunuz.
Fakat ülkemizde bu tür alengirli işler, olmaması gerekenler oluyor işte.
Siyasilerin üst yönetiminde yer alanların geçmişlerine baktığımızda, bugün içinde bulunduğu partiler için ne suçlamalarda bulunduğunu , yapmadık hakaret kalmadığını düşünüp bugün çark ettiklerini gördükçe şu anda olanlara şaşırmamak gerekir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
FIKRA
BİLMEZ AMA GAYRETLİYMİŞ
Erzurumlu kadının kocası ölmüş.
Kadın bir yandan ağlıyor bir yandan da ağıt yakıyormuş.
-“ İncilizcie bilirde tohdurlar kimiydi. Fransızca bilirdi, mühendisler ki çizerdi. Ve bunun gibi benzetmeler yapar. Bu sarada yeğeni yanını yaklaşır
-“Ezo emmim okuma yazma bile bilmirdi. Bunları nereden çıhardın,
-“ bilmirdi ama çok gayretliydi “
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
GEÇTİ BOR’UN PAZARI SÜR EŞEĞİNİ NİĞDE’YE
Bir fırsat kaçırıldıktan sonra ondan sonrakileri değerlendirilmesi için “Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye” deyimi kullanılır. Bu sözlerin hikayesi şöyle:
Bor Niğde iline 13 kilometre uzaklığında olan bir ilçe.
Bu ilçe bir zamanlar çevresine pazaryeri ile ün salmış.
Bu herkesin önem verdiği Pazar Bor ilçesinde salı günleri kurulurmuş.
Ondan bir gün sonra Çarşamba günü ise Niğde”nin pazarına gidilirmiş.
Salı günü pazara gelmek için köyünden çıkan bir köyle bir suyun başında mola verir eşeğini de ağaca bağlar.
Yorgun olduğu için kendisi de ağacın gölgesine uzanır.
Orada uyuyakalır.
Uyandığında epey zaman ilerlemiş güneşin yükseldiğini görür.
Hemen eşeğine binerek pazara ulaşmak üzere yola çıkar.
Fakat ilçeye varıncaya kadar Bor pazarı biter.
İşlerini bitirip köylerine dönmekte olan köylüler yolda ona rastlayınca kendisine_”Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye” derler.