Ekmek toplumumuzun,sofrasından eksik etmediği bir ana besin maddesi .Sofralarımız hiçbir zaman bu yiyeceğimiz  eksik olmuyor.

Çalışan emeğiyle geçinen insanlarımız bu uğraşılarını  “ekmek parası kazanıyorum” adıyla tanımlar ekmek böyle ana besin maddesi

 Rahmetle Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Oktay Akbal bu konuyu  sürekli gündemde tutmuştur.

İlk öykü kitabını da “Önce ekmekler bozuldu” adıyla bir dönemin ekmek mücadelesini, halkın ekmek sıkıntısına kitabında yer vermiştir.

Yazarlarımız için de ekmek parası kazanma mücadelesi her zaman  romanlarına ana konu olmuştur. Beslenme ülkemizde ekmekle eşdeğerdir.  Ekmek hiç bir zaman soframız ekmeksiz olmaz. Bazı bölgelerde bu yufka olarak tüketilse da o da  buğday unundan yapılıyor. Evlerde yapılan kışlık ürünler yine buğday unu ile gerçekleşir.

------------------------

NEDEN OLMASIN

Ülkemizde bazı illerde daha önceleri Edirne’de olduğu gibi mahalli idareler tarafından işletilen ekmek fabrikaları var. Buralarda yapılan ekmekler piyasadan daha ucuz olarak halka satılıyor.

Bu özellikle dar gelirli halka ucuz ekmek sağlama konusunda kolaylık sağlıyor.

Günümüzde bakıyoruz, geliri, az olan aileler için ekmek parası kazanmak,  geçim zorlukları,  bütçelerini zorlar duruma geldi .

Her ne kadar fiyat belirlemede ilgili kurumlar şimdilik bu zamma karşı çıkıp bir süre zammı erteleseler de bir süre sonra  ekmek zammı yine gündeme gelecektir.

Fırıncılar un fiyatları ve diğer girdilerin fiyatlarının artmış olmasında haklı olabilir Sonunda, girdi fiyatları artışının  faturasını  her zaman olduğu gibi  yine halk  ödemek zorunda mı kalmalı? .

Böyle durumlarda belediyelerin işleteceği halk ekmek işletmeleri piyasada dengeyi sağlar.

Onun için Edirne’de de  daha önceki yıllarda olduğu gibi  halk ekmek fabrikası kurulamaz mı.?  Ana besin maddemiz olan ekmek için  halktan böyle bir talep var.

Özellikle muhalefete mensup belediyenin kısıtlı imkanları olduğu malum.

Edirne belediyesi eğer şartlarını zorlayıp halka böyle bir imkân yaratırsa büyük hizmet yapmış olur.

------------------------------

FIKRA

ZEKÂ İŞİYMİŞ

Daha önceki yıllarda bir gün Haydarpaşa’dan trenin kalkmasına birkaç dakika kala bir kadın gişenin önüne geldi. Arkasında çok sayıda kişi bulunuyor. Gişe memuru sordu:

-“ Nereye?”

Kadın ,” bana bak sen…” diye  ters ters cevap verdi.”ne kadar meraklısın  benim nereye gideceğim sana ne”

 Memur öfkeden kıpkırmızı kesildi fakat lafı kısa kesti.

-“ Dinle bacı,kaybedecek vaktim yok söyle nereye gideceksin?”

-“ Peki söyleyeyim Ankara’ya..”

-“ Ver öyleyse 55 lira”

Kadın paraları sayıp verdi.Biletini alıp çıktı. Sonra arka sıralarda bulunan birine göz kırparak kulağına fısıldadı:” Yahu bu biletçi ne meraklı adam öyle.Ama ben kül yutar mıyım?

Ankara’ya gidiyorum, dedim.Halbuki İzmit’e kızımı ziyarete gidiyorum .peşimden gelmesin diye  mahsus yalan söyledim”

--------------------------------

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

İLK YERLİ FİLMİ FUAT UZKINAY ÇEKTİ

Tarihimizde ilk yerli filmin çekilişi Osmanlı İmparatorluğunun 1. Dünya Savaşına girmesinden sonra oldu Bu film Almayanın yanında  Rusya’ya resmen savaş açılmasından üç gün sonra çekildi.İlk savaş günlerinin coşkun havasına giren bir topluluk,İstanbul yakınındaki Ayestofonos (Yeşilköy)‘de  bulunan bir Rus anıtını yıktı  .Bu  anıt 1876- 1877 savaşında Rusların buraya kadar ilerlemesini anmak için sikilmişti. Anıt yıkılırken yedek subaylığını yapmakta olan Fuat Uzkınay da alıcılarıyla  bu olşayı çekti. Böylelikle 14 Kasım 19o14te

 Ayastefonos’taki Rus abidesinin yıkılış adında 150 metrelik ilk Türk filmi meydana getirilmiş oldu.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.