Ülkemizin dört bir yanında olduğu gibi bölgemizde de meslek kuruluşlarını temsilen derneklerimiz odalarımız sendikalarımız var.
İşçi temsilcilerimiz, oda, meslek kuruluş temsilcilerimiz üyesi olanların haklarını korumakla mükelleftir. O koltukta oturmalarının ana sebebi budur. Gel gör ki bu kuruluş temsilcilerinin son yıllarda adı var kendi yok. Sizlerin topluma söyleyecek bir sözünüz yok mudur?
Koltuklarınızdan ve sıcak odalarınızdan kalkıp tavırlarınızı ortaya koyamaz mısınız. Mesela ordumuz terörle mücadelede bizler arkanızdayız destekliyoruz demenizde ne sakınca olabilir.
Taşeron işçilerinin durumu askıda onların kadroya girmeleri için açıklamanızda ne sakınca olabilir.
25 yıl pirim ödeyip emekli olanlar 850 lira aylık alacak bu haksızlık değil midir?
Bu yönde söyleyecek bir sözünüz olamaz mı?
Piyasada bazı ilaçlar bulunmuyor. Bazı ilaç stokçuları ilaca zam yapılmasını bekliyor. Bundan hastalar etkileniyor. Belki ilaçlarını alamadığı için yaşamını yetiren insanlarımız da var. Bunlar sizin ilgi alanınıza girmiyor mu?
Sendikacılık veya odaların yönetimine girmek belli günlerde kurul mesajlar vermek toplumsal konularda sessiz kalmak değildir. Yasa dışına çıkmamak koşuluyla herkes hakkını ayabilir. Ülkede mevcut kısıtlamaların arkasına sığınarak bu görevinizi layıkıyla yapamazsınız.
Eğer beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı ile düşünüyorsunuz. O yılan bir gün sizi de sokabilir. Geçmiş yıllarda bunun çok örnekleri var haberiniz ola.
Tam bu ortamı anımsatan Nazım Hikmet’in bir şiirine köşemde yer verdim. Bu dizelerle ne demek istendiğini anlayan anlar:
AKREP GİBİSİN KARDEŞİM
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!
NAZIM HİKMET RAN
**************************************************
ÖZLÜ SÖZ
Yalnız işsiz adamlar değil, daha iyi işler yapabilecek olanlar da başı boştur.
SOCRATES
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
İLK ADLİYE NAZIRI CEVDET PAŞA
Tarihimizde ilk adliye nazırı Cevdet Paşadır. 6 Mart 1868 günü bu görevin başına getirilmiştir. Adliye Nazırı Adliye Nezaretinin en başı ve sorumlusuydu. Osmanlılardaki bütün adliye örgütleri, adliye nezaretine bağlıydı. Tıpkı bugünkü bakanlıklar gibi….
cepbahis - cratosslot - dinamobet - dumanbet - efsanebahis