Avcıların şu söylemini sevimli bulurum:  “Avcı yalan söylemez, atar”

Anlamdaki derinlik de daha bir  ilginç kılar  söylemi.

Bilirsiniz acıların abartıları ve atıp tutması ünlüdür. Bu nedenle üretilen fıkralar da ünlüdür.

Silahlara,vurdulu kırdılı şeylere karşı çocukluğumdan beri hiç ilgim olmadı . O tür şeylerden hep uzak durmaya çalıştım. O yılların modası olmasına rahmen cebimde bir çakı bile olmadı.

Av nedir bilmem. Görmedim, yaşamadım. Ancak yine de hep özendim bu yaşama. Dağlara, kırlara gitmenin doğa ile bütünleşmenin cazibesi hep kendine çeker beni.

Birkaç kez, oltayla balık tutmak istedik, arkadaşlarla.  Derede tutamayınca, balıkları gözle görülen bir gölet bulduk Oltaları sarkıttık. Çoğu  mink de olsa tuttular. Ben, küçük parmağım kadar bir tane tutabildim.  O da sanıyorum, en aptallarından biriydi. Kendi geldi.yanlışlıkla olmalı.

Neyse balıklar çubuklardan sarkıtıldı. Ve eve döndük. Baktık uğraşmaya değmez, kedilere verdik.

İnanın onlar bile yemediler, hatta kaçtılar onları görünce. Kokuşmuşlardı  sanıyorum.

Çocukluğumuzda hemen hemen tüm çocukların boynuna astıkları sapanlarımız vrdı. Bizim oralarda ona “kuş lastiği” denirdi. Zaman zaman kuş avlamaya çıkardık. O zamanlar var olan ziraat bahçemiz kuş cenneti gibiydi. Yüzlerce serçe ve ötüşleri duyulurdu yalnızca.

Oraya giderdik daha çok sapanlarımızla kuş avlamaya. Vuranlar olurdu. Ve hemen kafalar koparılırdı. Ben her av sonrası yine eli boş dönerdim. Kafa koparma olayına bile bakamazdım. Üzülürdüm vuramayınca, sevinirdim vuramadığım için.Kıyamazdım…

Bir gün, birkaç serçe tepelendi. Herkes çok sevindi. Ve onları pişirmeye, çevirme yapmaya karar verdik. Hemen gözlerden uzakta olan çömlek tepeye çıktık. Herkes bir görev üstlendi. Kimi kibrit getirdi, kimi, tuz, bazıları da çalı çırpı topladı. Hemen bir ateş yaktık kuşların tüylerini yolup bir sopaya geçirdik. Bir koku yayıldı. Aldırış etmedik. Yemeğe çalıştık ominik etleri. Meğer çok sertmiş sertçe  eti

Ama o koku giderek çoğalınca hepsinden vaz geçtik…

Meğer kuşların içini temizlemeden çevirmeye kalkmışız.

Av, avcılık… bir spor mu?

Yoksa kıyım mı?

Tekniğin gelişmiş olanaklarını kullanarak avlanmak banira  biraz ters geliyor nedense?

Spor düzeyinde kalırsa, ve kurallara uyulursa, bir diyeceğim olmaz, olamaz. Bu insan sağlığı için de gerekli ve önemli. Yürümek, temiz hav… en azından

Av, soy kırıma dönüşürse o zaman doğru bulmam, yadırgarım. Gerçi “Cami ne denli görkemli olursa, imam bildiğini okur”muş.. derler. Bu olay da biraz öyle galiba!.. Bir çok olay böyle aslında.

Yine de YABAN kanalını arada bir izlerim. Böylece bir parçacıkta olsa nelerin olup bittiğine görürüm.. Oralarda  anımsarım kendimi. Sanki ben de oralardaymışım gibi gelir bana.Ama sanal alemde olmak açmaz beni. Hemen evime dönerim

Anladığım kadarıyla  bayağı masraflı bir tutku. Üstelik işin içinde “karavana” şansı da işin içinde.

Hayvanları, kuşları ve balıkları yok edip, kökünü kazımak yerine; onları doğal yaşamlarında bırakmak bence daha insanca bir yaklaşım. Çünkü onlar doğanın süsü ve ve sesi Onları doğal yaşamlarında izlemek daha bir başka. Av hastaları varlığı da önemli.bence şifa bulmanın bir başka yolu.

Belgeseller (daha çok kuş ve balık) daha ilgimi çeker ve izlerim. Hele kuşlarla ilgili olanları daha bir başka. Ve işte kulağımda kalan bir fıkra:

Köyün ağası kahyasını da alarak ava çıkarmış. Sonra da olan biteni kahvede anlatırmış köylülere. Ancak, kahyayı tenbihlermiş anlattıklarımda yalan dolan varsa, beni öksürerek uyar.

Bir gün av dönüşü yine kahveye uğramışlar. Ağa başlamış anlatmaya, başka bir deyişle atmaya:

Dün bir sülün vurdum. Kuyruğu iki iki buçuk metre vardı. (öksürük), Yani ,iki dediysem de o kadar yoktu. Ama  ama bir bir buçuk metre vardı(Öksürük)

Ağa ne denli indirim yapsa da öksürük bir türlü sona ermiyormuş. Sonunda ağa sinirlenmiş ve yükse sesle; be adam demiş; bu hayvanın hiç kuyruğu yok mu? Ve gülüşmeler…

Yani: “Avcı yalan söylemez atar…”

Eh zaten dünya, atan atana değil mi?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.