Bu etkinliği öyle sanıyorum ki, yediden yetmişe duymayan kalmadı.Dünyanın öteki ucunda yapılan bu etkinlik çok kişinin ilgi odağı oldu. Dominik’te yaşanan” zor şartlarda yaşamak ve yarışmak” diye Türkçeleştirebileceğimiz bir söylem. Çok kişinin dili bile dönmeyen bir sözcük.

Başka bir isim bulunamaz mıydı acep?

Bu yarışmayı dünya’nın öteki ucunda gerçekleştirmek koşul muydu? Daha yakınlarda daha uygun bir ada bulunamaz mıydı?

Yani yabancı hayranlığımız bu etkinlikte de kendini gösterdi, diyebiliriz.

Olaylardan sonra bir de yine aynı ekranda “panaroma” adı altında uzun söyleşiler de gerçekleştirildi. Gördüğün ve yaşadığın bir olayın dedikodusu gibi geldi bana, bu yakıştırma.

Dominik’te bu yıl iki ekip (Türk ve Yunan) yer aldı. Önceleri bu ekipler ayrı ayrı yarıştırıldı. Sonra sonra karıştırıldı. Kaynaşma ortak ekiplerden sonra oluştu. Önceleri iki ekip düşmanca tavırlar içinde gibiydi. O bağırıp çağırmalar o denli abartılıydı ki, rahatsız olmamak olası değildi. Kazanan kişi ya da ekip sanki meydan savaşı kazanmış pozlarla hareket etmeleri bence hiç yakışmamıştı, yaşları geregi. Çocuklar bile yarışsaydı böyle abartılı gösteriler olmazdı sanki.

Oyunlarda ya yenecek ya da yenileceksin. Bunu oraya gidenler önceden kabullenmeliydi. Adada yabani hayvan var mıydı, bilmiyorum ama o bağırışlar, o anlamsız tepkiler böyle bir durumu anımsatıyor gibiydi.

Sn Acun Ilıcalı’ ve Rum ekibinin organizetörleri iyi yöneticilerdi. Bizim Murat ilk kez yardımcı yönetici olmasına rağmen başarılıydı.

Yarışmaların dışında kalan zamanlarda ne yaptıkları, nasıl vakit geçirdikleri de ilgi odağı gibiydi.Yarışlar hemen hemen her gece ekranlara yansıyordu elbet. Onları uyurken , gezinirken, antrenman yaparken ve çokça tartışırken görüyorduk çok zaman. Müzik de ayrı bir renk katıyordu görüntülere. Müziği oradakiler duyuyor muydu? Ayırdında değilim.

Ancak kitap okuyanı hiç görmedim. Boş zamanları değerlendirmenin yollarından en önemlisi bence. Kitap armağan olarak sunulmuştu hepsine oysa.

Bu olanaksız ortamda yaşama ve yarışma beş ay kadar sürdü. Yaralanmalar, aç kalmalar, dargınlıklar, kırgınlıklar yaşandı. Kısmen doğru bile olsa aşırılıklar da olmadı değil. Örneğin, favori olan Hikmet talihsiz bir kaza sonucu çekilmek zorunda kaldı.

Önceki yıllarda Kıbrıs’ta yapılan finaller, bu yıl Bonrum’da gerçekleşti. Dörder kişi finallere kelmıştı. Halk oylaması sonucu iki kişiye düştü. Bizden Seda ve Yusuf kalmıştı. Uzun süren oylamadan ve yansımalardan sonra Yusuf şampiyon oldu.

Yunanlılardan da Bayan Dalaka şampiyonluğu kazanmıştı.

Bu beş aylık süre bana çok uzun geldi, Sanki daha kısa da olabilirmiş gibi diye düşündüm hep. Oyunlar dışında ekranlara yansıyan, yansıtılan görüntülerse “fevkaladenin fevkinde”ydi. Daha söylenecek şeyler var elbet. Ancak orada yaşamadan ayrıntıya girmek pek doğru olmaz kanısındayım.

Keşke yaşayanlardan hiç olmazsa biri günce tutsaydı…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.