Her ne hikmetse özellikle siyasilerimiz saltanatlarının devamı için seçilecek kadroların kendisine sıkı sıkı bağlı her söylediğine olur diyebilecek kadrolardan oluşmasını ister.Karşı fikirde olanlar yaptıklarını gerektiğinde eleştirenler onlar için makbul değildir.
Bu sistem bugün için değil daha önceki dönemlerde de geçerli bir yöntem olmuştur. “Benden olsun ne olursa olsun” mantığı siyasetçilerin başarısına katkı sağlamadığını geçmiş dönemler göstermiştir.
Yöneticiler gerektiği zaman kendisini eleştirme cesaretini gösteren kadrolarla görev yapmaları, onların başarılarını olumlu etkiler.
Yeri geldiğinde hatalarını görmesini sağlar.
Her yaptığına olur diyen ve kendi sözünden çıkmayan alt kadrolar, yaptıklarını koşulsuz onaylayan, hatalarını görmesinin üstünü örten yönetici kadroları siyasiler için her zaman en büyük tehlikedir, yarın başı dara düştüğünde güvendikleri o kadrolar kendisini terk eder .
Günümüz siyasetini inceleyenler bunun emarelerini görebilirler.
Onun için siyasi partilerde yöneticiler alt kadroların seçiminde objektif davranmalı, adama göre iş değil işe göre kişilerin seçimine onay vermeli .
Kendilerine koşulsuz bağlı bir dediğini iki etmeyen alt kademeler yerine gerektiğinde kendisini eleştirebilecek kimseleri de kendini seçecek listelere almalı.
Bunu en canlı ve çarpıcı örnek olduğu için CHP delegelerini gösterebiliriz. CHP gelecekte çok önemli bir seçime girecektir.
Bunun için en donanımlı kadrolarla seçime hazırlanmalı Bu seçimde gelecek seçim dikkate alınmış mıdır,kıstas ne olmuştur. Aday ve delege olan bu kişiler o görevleri yeterince yerine getirebilecek kimseler midir?
Bu konuda partililerin kafasında soru işaretleri var.
Diyebilirim ki CHP’de bilinen hastalık “ Ya ben ya o” anlayışı devam ettiği sürece bu partinin özellikle Edirne görüntüsüyle insanlara güven vermesi çok zor gibi görülüyor.
Dilerin yanılmış olurum.
------------------------------------
DERS ALMALIYIZ
Kış aylarındayız. Daha önceki yıllarda bu aylarda yoğun kar yağışı olurdu. Kar ekilen mahsul için çok önemli gelişmesine katkı yapıyor.
Bakıyorum. Ziraat Odası Başkanı bu yıl son 10 yılın en kurak sonbahar ve kışını yaşadığımızı söylüyor.
Neredeyse halk yaz aylarında yağmur duasına çıktığı gibi bu aylarda da yağmur duası için ellerini açacak. Kuşkusuz yağışın düşmesi için doğal koşulların oluşması gerekiyor.
Bakıyoruz İlimizin batı bölgesinden gelen yağmur bulutları sağa sola ormanlık alanlara dağılıp oralara yağış bırakıyor.
Yağmur için bitki örtüsü , orman çok önemli . Edirne merasındaki ormanlık alanlar, korular , hatta tarlaların çevresindeki ağaçlar yok edildi.
Tarla açma uğruna yeşil alanları feda ettik. bir de doğada yaşanılan değişiklik mevsimlere göre düşen yağış oranının değişimine neden oldu. Bakıyoruz bölgemizde aylardır yağış yok.
Bunun en büyük zararı tarım kesimine oluyor. Kış aylarının yağışsız geçmesi tarımda verimi yarı yarıya indirir.
Su kaynaklarının kurumasına neden olur. Son yıllarda bölgemiz bunun sıkıntısını yaşıyor.dereler kuruyor, su kaynakları kuraklık sonucu yok oluyor,
Yağış ve suyun olmadığı yerde tarım yapmak zor. Trakya iklim değişikliğinden kaynaklanan yağışın düşmemesinden en çok etkilenen bölge.
Bunun nedenleri enine boyuna araştırılmalı. Edirne’nin susuz çöle dönmemesi için ne gibi önlemler alınacak gözden geçirilmeli.
-------------------
TÜRKÇE UNUTULUYOR MU.?
Edirne’nin ana caddelerine çıkıp çevredeki işyerlerinin isimlerine baktığınızda kendinizi bir başka ülkede sanıyorsunuz.
İşyerlerinin adında Türkçe olanların adedi yok denecek kadar az.
Bazıları işyeri isimlerinin adını yarısı Türkçe yarısı ise başka dillerden yazmış.
Firmaların bayiliğini yapanlar için söylenecek bir söz olamaz onlar işyerine kendi isimlerinin konulmasını isterler.
Peki bunu bir özenti olarak yapanlara ne demeli. Bizim Türkçemiz ile yazılsa müşterileriniz mi azalacak. Ne olduğu belirsiz o isimlerle cironuz mu artıyor.
Gerçekten işyerlerimize yabancı dilden yazılan isimlere merakımız var. Halkın benliğine kazınan berber dükkânlarını, lokantaların diğer işyerlerinin adını nerelere taşıdık.
Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerde dahi eski isimleri kullanmayı modası geçmiş olarak kabul edenler var.
Çocuklara verilen isimlerde bugüne kadar duymadığımız adı duyuyoruz. İncelelim asri olalım modaya uyalım derken benliğimizi kaybediyoruz çok yazık.
---------------------
DÜĞÜNLERDEKİ MÜZİK KİMSEYİ RAHATSIZ ETMİYOR MU?
Düğünlerimizde müzikli toplantılarımızda çalınan oyun havası müziklerine fazla dikkat eden yok.
Çalınan oyun havalarının sözleri nedir? Bizim halkımızın gelenek görenekleri ile uyumlu mu? Bunu dikkate alan var mı?
Roman müziğinden kaynaklanan sözler gerçekten toplumumuzun yadırgaması gereken sözler.
Örnek vermek gerekirse “kaynanamın donu ben yıkamam onu, beni seviyorsan kocandan boşan da gel“ gibi adabımıza uymayacak sözlerden oluşan müzikle sahneye çıkıp oynuyoruz.
Aslında bizim geçmişi uzun yıllara dayanan bölgesel kültürümüz ve oyun havalarımız var,
Bunlar yılların eskitemediği ezgiler. Onlara itibar etmeyip Roman müziğinin bu saçma sapan sözleri ile bezenmiş oyun havaları ile eğlenmek, bölge müziğimizi ikinci plana atmak ne denli doğru.
Başka bölgelerdeki baktığımızdahalkın her ortamda kendi bölgesel müziğini ön planda tuttuğunu görüyoruz.
Bizde ise uluslararası gösterilerde dahi yöresel müzik yerine roman müziğini ön planda tutmamız. Bu işin uzmanı ve sorumlusu olan kişilerin yüreklerini sızlatmıyor mu?
Bu yaklaşımımla roman müziğine karşı olduğumu ifade etmek istemiyorum.
Kuşkusuz roman müziği ve folkloru da bölge kültürümüzün bir parçasıdır. Fakat ön planda olması gereken bu bölgenin uzun yıllar devam eden toplumun ortak kültürünü yansıtan yöresel müziği olmalı.
Özellikle yöresel ve ülkenin başka bölgelerinde yurt dışında yapılan müzik gösterilerinde Roman müziğinden ziyade bölgemizin halka mal olmuş müziğini sergilemeliyiz.
Roman müziğine hakim olan toplumu rencide edebilecek sözcüklerden de arındırılmasına katkı yapmalıyız.