Uzunköprü ilçesinin Malkara ilçesi köylerine sınır olan Çavuşlu köyünde dünyaya geldiler. Daha sonra  büyüdüler  genç kız oldular  evlenip yuva kurdular çoluk çocuk yetiştirdiler.

Büyük ablaları  Muhterem Aşıcı  genç yaşta vefat etti. Üç kız kardeşin sevgi bağları yaşamları süresince  hiç kopmadı.Ömür boyu sürdü.

Yıllar yılları kovaladı.

İnsan ömrü sınırlı. Bir gün geldi ilk olarak Büyük Teyzemiz Semahat Yavuz 25 Kasım 2006 günü Allah’ın rahmetine kavuştu.

Geride kalan kardeşleri onun vefatına çok üzüldüler.

Teyzemin ölümünden  7 ay sonra  bu kez Annem Nebahat  Yalın rahmete kavuştu.

Küçük teyzemiz Hikmet Yüksel ise annemin ölümünden  5 ay sonra  17  Ekim 2017 günü aramızdan ayrıldı.

Bir yıldan az bir zamanda Annem ve iki teyzemi toprağa verdik.

Kardeşlerinin ölümüne dayanamayıp kısa sürede toprağa verdiğimiz canlarımızın  vefatı  öncesi birlikte çektirdikleri  bir  resim vardı.

Sanki kendilerine malum olmuşçasına.  resimdeki sıraya göre vefat ettiler.

Resmin sol başındaki Semahat Teyzem kardeşlerden  ilk kez vefat eden oldu. Daha sonra resmin ortasındaki Nebahat Annem’i  toprağa verdik.

Resmin sol yanındaki küçük teyzem Hikmet Yüksel ise  onların ardından rahmetlik oldu.

Üç kardeş arasında bu kadar  kısa sürede  ölüm olanlar    var mıdır bilmem.

 Biz canlarımızı  resimde olduğu gibi sırasıyla bir yıldan az bir zamanda toprağa verdik.

Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar.

MİLLETLE ALAY ETMEYİN

 Marketlerde satılan ürünlerin fiyatlarına bakıyoruz. Sanki malı ucuza satıyormuş gibi rakamlarla oynuyorlar.      

Bir malı fiyatı yüz lira yerine 99 lira doksan dokuz olarak yazılıyor. Halk bu  rakam oyunlarına kanıyor.  Peki ürün satışlarında etiketlerde gösterilen küçük kuruşlar müşteriye veriliyor mu?

Biriken bu kuruşlar ne kadar meblağ tutuyor.

Ne demek doksan dokuz kuruş şunun adını düz olarak yazın.

Olmaz, o zaman müşteri ilgi göstermez .Beş kuruş az gösterilmesi müşteriye cezp ediyor.

Alıcılar da bunu bal gibi yutuyor.

AMAN DİKKAT.!

Bazı açıkgöz ve kısa sürede zengin olmak isteyenleri bölgemizin en önemli gelir kaynağını oluşturan  Yunan ve Bulgar vatandaşlarına kazık atmaya çalıştıkları yolunda  duyumlar alınıyor.

Bazıları eski tedavülden kalkan paraları  komşulara vermek istiyorlarmış, bazıları ise fahiş fiyat  uygulama peşindeymiş.

Bunu yapmak isteyenler  şunu bilsinler ki, bu kişiler piyasayı bizden çok daha iyi biliyor.

Az çok Türkçeyi de öğrendiler. Kimse onlara kazık atmaya çalışmasın. Onlar da böyle bir durumla karşılaştıklarında anında gerekli yerlere şikayette bulunsunlar: Kimsenin Edirne’nin imajını kötülemeye  Edirne’nin adını kötü amaçla kullanmaya hakkı ve haddi olamaz.

Bu konuda esnaflar da duyarlı olmalı aralarında çıkacak bir kötü amaçlı kişi Tüm Edirne esnafının ekmeğine  mani olur.

Biz bunu geçmiş yıllarda yaşadık. Onun telafisi çok güç.

Edirne’nin bu dar zamanda  esnaflarımızın gelirinin en büyük kalemini oluşturan komşu ülke insanlarının kıymetini bilelim.

Eğer  bu kişiler büyük haksızlıklarla karşılaşırlarsa Edirne’den elini ayağını keser  komşu il ve ilçelere giderler.

Böylece Edirne esnafları ekmeğinden olur.

Onun için siz siz olun, aranızdan  çıkabilecek böyle çürük yumurtaları aranızda barındırmayın, anında müdahale edin, gereği yapılsın.

Ekmeğinizle oynanmasına izin vermeyin. Sakın aramızdan böyle birileri çıkmaz diye işi hafife almayın. Siz her şeye rağmen işinizi sıkı tutun.

BUNLARI  BİLİYOR MUSUNUZ?

İLK ÖZEL GAZETE CERİDE-İ HAVADİS

Türkiye’de ilk özel gazete 1840 yılında  William Churchill adında bir İngiliz çıkardığı Ceride-i Havadis’ti

Bu gazete 1864 yılında kapandı. Yayınladığı sürede 1212 sayı çıkardı.

Başlangıçta 10 günde bir yayınlanan gazete ,daha sonra haftalık oldu.

Devletten yardım gördüğünden yarı resmi  bir niteliği vardı.

25 Eylül 1864’te  Ruzname-i  Ceride-i  Havadis olarak  adı değiştirildi.

Ceride-i  Havadis’le  ilk Türk  özel gazetesi olan,Agah Efendinin  Tercüman-ı Ahval arasında  1860 yılında başlayan  çelişkiler,  Türk  basınında  ilk tartışma örnekleridir.

 *****************************************************************************

ÖZLÜ SÖZLER

Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılmaz.

FARABİ

Paylaşılan bir sevinç iki kat olur. Paylaşılan bir acı yarıya iner

ÇİÇERO

------------------------------------------------------------------------------------------

FIKRA

Bir genç aşık sevgilisine sordu:

 “Leylacığım neden bana hep canım diye hitap ediyorsun da adımı söylemiyorsun,”

-“ Şaşırırım da  belki yanlış bir isim  söylerim diye canım”

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?

Osmanlı devletinin son dönemlerinde Mahmut Şevket Paşa ve Hüseyin  Hüsnü Paşa 31 Mart ayaklanmasını bastırmak için Selanik’ten gelen komutanlardı.

Harekat Ordusunu İstanbul Yeşilköy’e kadar Hüseyin Avni Paşa komuta etti.

Daha sonra görevini Mahmut Şevket Paşa’ya devretti.

Mahmut Şevket paşa, 31 Mart ayaklanmasından  4 yıl sonra   Sadrazam ( Başbakan) oldu.

Sadrazam olmasından 4 ay sonra 11 Haziran 1913 günü İstanbul’da  suikast sonucu  öldü.

Hüseyin Avni Paşanın çocuğu olmadı. Ailesini kardeşi Hikmet Süleyman devam ettirdi.

Hikmet Süleyman, krallık döneminde Irak’ta  başbakanlık yaptı. Kızlarından biri olan Ayser, YÖK kurucusu İhsan Doğramacı ile evlendi.  Hikmet Süleyman’ın büyük oğlu Tahsin Bey Mehmet Ali Aybar’ın babası.

Hikmet Süleyman’ın eşi Hayriye hanım, aslen Alman olan Müşir ( Mareşal) Mehmet Ali Paşanın kızıydı.

Hayriye hanımın kız kardeşi Ressam Celile Hanımın oğlu ise  Ünlü şairimiz Nazım Hikmet’tir

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.